Güntekin Onay, genç kuşağın örnek alması gereken isimlerden biri. 28 yıldır Türkiye’nin en çok izlenen spor programlarında moderatör-yorumculuk görev yapan, futbol maçı anlatan Onay, bu işleri yapabilmek için iyi bir görünümün yanı sıra bilginin de şart olduğunu gösterdi. Gazetemizde maç yazıları da yazan Onay ile Türk futbolunu ve gündemi konuştuk…
– Karantina sürecinde neler yapıyorsunuz?
Haftada 2 ya da 3 gün işe gidiyorum. Evde olduğum günlerde bol bol gazete, kitap okuyorum, Netflix’teki dizileri izliyorum, PlayStation oynuyorum. Bir de kondisyon bisikleti aldım, fırsat buldukça pedal çeviriyorum.
Rallicilik kariyerim çok erken bitti
– Futbol spikeri denince akla ilk gelen isimlerden birisiniz. Başka sporlarla da bu derece ilgileniyor musunuz?
Ben aslında bütün sporları yaptım. Yüzme, basketbol, futbol, kick boks. Hepsini takip ediyorum. Formula 1, Amerikan futbolu, ralli ve NBA’i takip ederim. NBA’i en az futbol kadar bilirim. Size daha ilginç bir şey söyleyeyim; ben esasında rallici olacaktım. Hatta başlamıştım da… Fakat 1992’de Kanal 6 Televizyonu’nda çalışmaya başlayınca bırakmak zorunda kaldım. ·
– Sizce lig oynanmalı mı?
Oynanmalı. Düşünün, bir maç oynanıyor, 67’nci dakikada elektrikler kesiliyor ve tatil ediliyor. Siz 67’nci dakikada 1-0 önde olan takımı galip ilan edemezsiniz. O maçı bitirmek zorundasınız
Kaliteden ziyade devamlılıkta sıkıntı var
– Süper Lig’i nasıl buluyorsunuz? Futbol kalitesinin düştüğünü savunanlar var…
Ben genel anlamda ligin kalitesinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Sadece devamlılık anlamında sıkıntılar var. Bizde takımlar sistematik bir şekilde faul yapılıyor, hakemler de buna müsaade ettiği için tempo düşüyor. Onun ötesinde üstteki takımlar ile alttakiler arasındaki makas iyice kapandı. Bu da yabancı sayısının serbest kalmasının bir sonucu. Ekonomik farklılıklar artık sahaya fazla yansımıyor. Çok dominant takımlar yok eskisi gibi. Bir sezonda 90-100 gol atan ya da 80 puan alan takımlar artık yok.
Bizimkiler Müller’i beğenmezdi
– Futbolda Avrupa ile aradaki fark artıyor mu, azalıyor mu?
Geçmişte iyi bir jenerasyon yakalamıştık; Galatasaray’a UEFA Kupası kazandıran ve Dünya üçüncüsü milli takımda oynayan bir oyuncu grubu vardı. Onun yansımaları 2008’e kadar sürdü. Babam diye söylemiyorum; Gündüz Tekin Onay’ın 1981’lilerden 1987’lilere kadar olan 6 yıllık jenerasyonda çok emeği var. Babam ve ekibinin, Nuri Şahin’den tutun Hamit Altıntop’a, Emre Belözoğlu’ndan Tuncay Şanlı, Burak Yılmaz’a kadar birçok futbolcuda emeği var. Babamdan sonra futbolcu keşfedip yetiştirme işine gereken önemi veren birileri gelmedi. Ve biz o jenerasyon kalitesinde bir kuşak yakalayamadık.
– Bu noktada en büyük yanlışları nerede yapıyoruz?
Türkiye’de yanlış bir kavram var; herkes oyuncu yetiştirmekten bahsediyor. Oyuncu yetişiyor ama gelişmiyor. Özellikle fizik kaliteleri yetersiz. Mesela 2013’teki U20 Dünya Şampiyonası’nda şampiyon olan o Pogba’lı Fransa’yı görünce çok şaşırmıştık. Hepsi güçlü fizikli ve atletikti. Bizimkiler bu açıdan çok gerideydi. Halen de öyle. Bizim altyapılarda bilekleri kıvrak, çabuk falan diye ufak tefek çocukları seçerler. Ben inanıyorum ki, Bayern Münihli Thomas Müller bizim altyapı seçmesine girsin, kimse seçmez. Uzun boylu, kazma, ağır falan derler, geri gönderirler! Dolayısıyla oyuncu seçimi konusunda sıkıntılarımız olduğunu düşünüyorum.
KLOPP’LA TEMPO VE HIZ DEĞER KAZANDI
– Liverpool’un Premier Lig’i domine etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Liverpool, Klopp ile birlikte hızlı bir şekilde büyüdü. Bir tek Van Dijk’a yüksek miktarda para harcadılar, onun dışındakiler öyle çok büyük oyuncular değil. Klopp, dehasını bu takımı inşa ederek gösterdi. Önceden Guardiola’nın pas oyunu fenomen olmuştu, şimdi Klopp’un tempolu oyunu referans alınıyor. Klopp sayesinde futbolda hız ve tempo yeniden önem kazandı.
SOSYAL MEDYA TUHAF BİR ORTAM
– Sosyal medya ile aranız nasıl?
İyi değil… Senin yazdığın bir mesajın altına bir şey yazınca, kendisini seninle eş değer görüyor. Yani böyle tuhaf bir ortam var. Gerçek dünyada var olamayan, bir yere gelemeyen insanların çok olduğunu görüyorum. Tabii ki içlerinde akıllı, donanımlı insanlar da var. Mizah kabiliyetimizin yüksek olduğunu da düşünüyorum ama hakikaten vicdan yoksunu insanlar da var.
8 KİŞİNİN YAPTIĞI İŞİ TEK BAŞIMA YAPTIM
– Televizyonculuk kariyeriniz nasıl başladı?
Ben üniversitede turizm okudum. En büyük hayalim İngiltere’de yaşamaktı. Bir gün babam ve annem bir davette karşılaştıkları Şansal Büyüka ağabeyin eleman aradığını duyunca beni söylemişler. Pek gönüllü değildim ama Şansal ağabey ile konuştuğumun ertesi günü işe başladım. Öyle bir para teklif etti ki, hayır diyemedim! İlk 2 yıl inanılmaz bir tempoyla çalıştım. Muhabirlik, editörlük, kameramanlık, montajcılık, her işi yaptım. Şu an 8 kişinin yaptığı işi tek başımıza yapıyorduk. İkinci senenin sonunda kamera önüne geçtim ve bugünlere geldim.