LİBYA’da Türk kökenli nüfusun yoğun olduğu Mısrata kenti, Hafter güçlerine karşı Trablus savunmasının bel kemiğini oluşturuyor. Hayat, başkent Trablus’a göre daha güvenli, havan topu ve çatışma sesleriyle yankılanmıyor.
◾ Yaklaşık 200 km’lik Trablus-Mısrata yolunun güvenliği olağanüstü durum nedeniyle çok sayıda kontrol noktasıyla sağlanıyor. Şüpheli araçlar didik didik aranıyor. Yolda çöp yığınları, kaza yapmış arabalar, çatışma izleri ve milis güçlere ait devriye araçları dikkat çeken unsurlar.
◾ Kentte 2011’de Kaddafi’nin devrilmesi sürecindeki çatışmalar nedeniyle oluşan büyük yıkım göze çarpıyor. Kentte yaşayan bir iş adamı, bütün kuzenlerinin Trablus ve çevresindeki cephelerde olduğunu, çatışmaların çok yoğunlaşması durumunda kendisinin de ticari faaliyetlerini durdurup cepheye gittiğini söylüyor.
◾ Mısrata, Libya’daki diğer bölgelerin aksine ulus bilincinin daha gelişkin olduğu bir kent. Kent sakinleri, kendi çıkarları peşinde koşan kabilelerin birlik ve bütünlüğe engel olduğunu, Mısrata’da hangi kabileye mensup olduğunun Hafter kontrolündeki Libya’nın doğusunda olduğu kadar önemli olmadığını söylüyor. Mısrata, Hafter ile birlikte geçmişteki demir yumruk rejimine dönüş istemiyor.
HAFTER’E KARŞI İKİ GEREKÇE
En Nas gazetesinin yayın yönetmeni Hasan el Bağdadi, Mısrata’nın Hafter güçlerine karşı gelmesine iki gerekçe gösteriyor. Bağdadi, Hafter’in Libya’nın geleceği için herhangi bir planı olmadığını, 2011’de Kaddafi’nin ardından Libya’nın elde etmeye çabaladığı ve şehitler verdiği demokratik kazanımların hepsinin boşa gideceğini söylüyor. Bağdadi’ye göre ikinci gerekçe, Hafter’in Ortadoğu’da diktatörlük destekçisi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’a göbekten bağlı olması. Bağdadi, Libya’daki şu anki askeri durumun Türk muharip birliklerin sahada yer almasını gerektirmediğini belirtiyor. Mısratalı ünlü gazeteci, Libya’daki durumun bir iç savaş olmadığını, BAE ve Mısır destekli Halife Hafter’in Libyalıları Libya ile savaştırdığını söylüyor.
‘TÜRK SOYİSMİ BİR İMTİYAZDI’
MISRATA merkezli En Nas gazetesinin yayın yönetmeni Hasan el Bağdadi, Mısrata ve Libya’daki Türk kökenlilerin varlığını ve kentin iç savaştaki konumunu şöyle anlattı:
“1510 yılında, Libya İspanyolların saldırısı altındaydı. Trablus halkı, din değiştirerek Hıristiyan olmak ya da onları Trablus’tan çıkarmak zorundaydı. Trabluslular İstanbul’daki İslam hilafetinden İspanyollara karşı yardım istediler. Libya’da bugünkü anlamıyla bilinen Türk varlığı böyle başladı. Bu tarihten sonra Karamanlı ailesi uzun süre Libya’yı yönetti. Daha sonra Osmanlı merkezi yönetimi daha güçlü bir mevcudiyet göstermeye başladı. Osmanlı hâkimiyetinde bir dönem Libya’da Türk ‘Köroğlu’ soy ismine sahip olmak bir ayrıcalık hâline geldi. Bir dönem bu ayrıcalığa sahip olmak için evlilikler gerçekleştirildi. İnsanlar, ayrıcalıklara sahip olmak için bu zamanda ‘Köroğlu ailesine mensup olduklarını ispat etmek için mahkemelere belge veriyorlardı. Ancak bu geçmişi bilmekle birlikte Köroğlu mensuplarına ilişkin tam bir sayı bulunmuyor. Bu ailenin mensupları çoğunlukla Trablus’u çevreyen ve koruyan Mısrata, Zaviye, Zlatin ve Tacura kasabalarında konuşlu. Libya’da Köroğlu geçmişine sahip yaklaşık 15 büyük kabile bulunuyor” dedi.