Süper Lig’in 23. haftasına lider giren Fenerbahçe, deplasmanda Hatayspor’a konuk oldu. Sarı lacivertliler, özellikle ikinci yarıda Altay Bayındır’ın kurtarışlarıyla damgasını vurduğu maçı 2-1 kazandı ve liderliğini bırakmadı.
Fenerbahçe’ye galbiyeti getiren golleri 26. dakikada Mame Thiam ve 88. dakikada kendi kalesine Billong attı. Hatayspor’un tek golü 90. dakikada Boupendza’dan geldi.
Bu sonucun ardından Fenerbahçe üst üste 3. galibiyetini alırken puanını 48’e çıkarttı. Hatayspor ise 35 puanda kaldı.
MESUT ÖZİL İLK KEZ OYUNDA!
Fenerbahçe’nin dünyaca ünlü yeni transferi Mesut Özil, karşılaşmanın 77. dakikasında oyuna girdi. Mesut Özil, böylece ilk kez Fenerbahçe formasını Hatay’da giymiş oldu.
SPOR YAZARLARI NE DEDİ?
Başta Hürriyet Gazetesi yazarları Uğur Meleke ve Güntekin Onay olmak üzere spor yazarları, Fenerbahçe’nin Galatasaray derbisi öncesinde kritik bir 3 puana imza attığı Hatayspor deplasmanını mercek altına aldı.
GÜNTEKİN ONAY
SUPERMAN DEĞİL ALTAY BAYINDIR
Fenerbahçe, Hatay deplasmanında sezonun en zorlu 3 puanlarından birini aldı. Ama nasıl?.. Çok baskı yedi, özellikle ikinci yarının tamamında kendi yarı alanından çıkamadı. Kaleci Altay Bayındır, akıllara durgunluk verecek süper kurtarışlar yaptı. Gol için her şeyi yapan Hatayspor karşısında savunmada adeta ‘Çanakkale geçilmez’i oynayan sarı lacivertliler, Altay’ın kahramanca direnişiyle 3 puana ulaştı. Hataysporlular Altay’ı geçebildiği pozisyonların birinde direğe takılırken, diğerinde de Ozan Tufan kaleye giden topu çizgi üzerinden çıkarttı.
GUSTAVO BU OYUNUN TEMEL DiREĞi
Özellikle ilk yarının sonunda sakatlanarak çıkan Luiz Gustavo’yu fazlasıyla arayan Fenerbahçe, Pelkas’tan da yoksun oynadığı maçta orta alanda kurgusal bir kriz yaşadı. Luis Gustavo, bu oyun anlayışında takımın saha içi lideri. Hem oyunu organize ediyor hem de kanat beklerinin kademesi dahil savunmada her türlü boşluğu kapatıyor. Brezilyalı, pozisyon bilgisi tecrübesiyle Fenerbahçe kadrosundaki alternatifsiz tek isim.
EROL BULUT’UN YAPTIĞI DEĞiŞiKLiKLER YETMEDi
Erol Bulut, kendi yarı sahasından çıkamayan takımını hareketlendirmek için oyuncu değişikliklerine başvursa da istediğini alamadı. Duraklamalar ile birlikte sahada 18 dakika kalan Mesut Özil, Fenerbahçe formasıyla ilk kez yeşil çime bastı ancak son bölümde çok baskı yiyen sarı lacivertli ekip kendi ceza alanından çıkamadığı için sadece 2 kez topla buluşabildi. Futbolda böyle günler vardır. Kötü oynarken de kazanmak önemlidir. Dün Fenerbahçe kesinlikle futbol oynamadı, sadece savaştı ancak 3 puanı getiren temel faktör Altay’ın ‘süper Kahraman’ performansıydı.
UĞUR MELEKE
Alanya maçına çok benzer bir görüntü vardı Fenerbahçe’de dün. Oyunun Hatay’ı, skorun Fenerbahçe’yi memnun ettiği bir akşam üstü. Belli ki Erol Bulut aynen Alanya maçında olduğu gibi bu hikâyeyi bir akşam önceden planlamış. Topu rakibe bırakma ve geçiş oyunu stratejisini dünden benimsemiş. Pazartesi günü bu maçı kafasında oynadığında da ancak 2-1 kazanabilmiştir herhalde Erol Hoca!
Hatayspor aslında ligin topla çok fazla oynayan takımlarından biri değil. Alanyaspor’un genetiği öyleydi, hatta halen topla oynama istatistiğinde lig lideri konumundalar. Hatay’sa normalde yüzde 48’le topla oynuyor ama dün Fenerbahçe’ye karşı maçın hemen her bölümünde yüzde 60’ın üstünde seyrettiler. Geriden pasla çıkmakta ısrar ettiler. Örerek geldiler. Ve aslında Fenerbahçe’ye karşı ziyadesiyle de pozisyon buldular.
CiDDi SiNYALLER
Boupendza bir tane attı, daha fazlasını da yapabilirdi. Diouf ve Kamara’nın da gole çok yaklaştıkları anlar vardı. Bu skor Erol Bulut’u memnun etmiş olabilir. Ama maçı 90 dakika izleyen Fenerbahçe taraftarının çok memnun olduğunu zannetmiyorum oyundan. Erol Hoca’nın özellikle birkaç konudaki ciddi sinyalleri dikkate alması gerekir bence:
1- Elbette topu rakibe bırakarak da kazanabilirsiniz. Atletico Madrid 10 yıldır başarıyla uyguluyor bu stratejiyi. Ancak Fenerbahçe bence Alanya ve Hatay maçlarında hem şanslıydı hem de Altay’ın ekstra kurtarışları söz konusu. Yani dün Atletico Madrid gibi kazandılar diyemeyiz bu Fenerbahçe için. Çünkü çok pozisyon verdiler Hatay’a.
SON 20’DE YÜRÜDÜLER
2- Aslında Erol Bulut’un dünkü stratejisinin ilk devrede nispeten daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Gustavo’nun sakatlanıp çıkmasıyla orta sahanın geçirgenliği çok arttı. Özellikle son 20’de yürüyerek geçildi orta saha.
3- Altay dün yine maçın kahramanıydı. Karşı karşıya inanılmaz toplar çıkardı genç adam. Ancak Ankaragücü’nden sonra Hatay da kornerlerde Altay’ın önünü kalabalık tutup, kafasını karıştırarak hataya zorladı. Fenerbahçe teknik ekibi Altay’la bu konuda çalışıyorlar mı acaba? Gerçekten merak ediyorum.
ERMAN TOROĞLU
Fenerbahçe yine aynı. Göze hoş gelmeyen bir futbol. Rakip Hatayspor, neredeyse sarı-lacivertlileri dut ağacı gibi silkti ama gol bulamadılar. Teknik direktör Erol Bulut’a bakarsanız, “Bu tip maçları almak önemli, iyi oynamak önemli değil” diyor. Bu hiç de Fenerbahçe’ye yakışmıyor. Çünkü Fenerbahçe taraftarı hep güzel hareketler görmek ister, ince işler görmek ister sahada.
Hatayspor inanılmaz goller kaçırdı. Bir de kendi kalesine gol attı ve maçı kaybetti. Dün oynanan iki maçın hakemi de iyi değildi. Karşılaşma 0-0’ken Caner’in bir yan topta rakibine kale sahası üzerinde yaptığı hareket net penaltıydı. Bu pozisyonları gördükleri halde neden çalmıyorlar veya çalamıyorlar anlamak mümkün değildi.
Akşamki maçta Galatasaray, Fenerbahçe’ye göre daha derli toplu oynadı. Daha kontrollü hücumlar yaptı. Onyekuru’nun çabukluğu yine sahneye çıktı. Düşünün, Onyekuru aylardır top oynamayan bir oyuncu Türkiye’ye geliyor, iki maçı da kurtarıyor. Bu futbolumuzun ne halde olduğunu gösterir.
Galatasaray’da Saracchi iyi futbol oynadı, Donk ve Marcao iyiydi. Marcao’nun rakibine yaptığı harekette hakemin verdiği penaltı bana ağır geldi. Bu elin, kolun surata yüze gelmesini hakemler daha dikkatli incelemeliler. Aynen ayağa basmalarda olduğu gibi. Nitekim ayağa basmalar konusunda UEFA açıklama yaptı. Bu penaltıyı veren hakem, maçın sonunda Galatasaray’ın lehine Onyekuru’nun kendini atmasıyla bir penaltı çaldı ki evlere şenlik. Bu penaltıları veriyorsun, ceza alanı içinde Donk, Demba Ba’yı resmen iterek aşağı indirdi. Ama herhalde hakemin o sırada gözüne perde inmişti.
Yani bakıyorum da bunlar acemilikten mi bu işi yapıyorlar, yoksa kafalarında bir şeytan m var? Bana bu işler bir tuhaf gelmeye başladı.
Onyekuru zaten Galatasaray ile bütünleşmiş bir oyuncu. Çok da faydalı. Arkadaşları da seviyorlar. Galatasaray’da Onyekuru bir tarafta, Feghouli diğer tarafta sahaya çıkarsa Galatasaray rakiplerine karşı daha etkili olur. Öyle gözüküyor.
Fenerbahçe maçında sarı-lacivertlilere galibiyeti kazandıran adam tek başına kaleci Altay’dı. Hatay’a karşı neredeyse harikalar yarattı. Galatasaray’da da zaten Muslera’nın sahneye çıkması onlar için büyük avantaj. Kalecin iyiyse yolu yarılıyorsun. Bir de hakemler omuz verirse yeme de yanında yat. Çift kaymaklı ekmek kadayıfı olur. Şampiyonluk potasından büyükler düşmez.
GÜRCAN BİLGİÇ
Tam bir “büyük avcısına” karşı oynadı Fenerbahçe… Sezon başındaki travmaları atlatıp, golcüleri ve pas organizasyonuyla her rakip için tehlike olan Hatayspor karşısında, klasik formüle dönerek oynadılar. Rakibin ritmini bozdular önce. Önde baskı yaptılar, uzun oynamaya mecbur ettiler, oyun ezberlerini bozdular ve öne geçtiler. Sonrasında ise “tabela maçı” devreye girdi; topu rakibe ver, ikinci bölgede kalabalık kal, atakları merkezden uzak tut. Artık üstün oynamanın bir anlamının kalmadığı periyotta, Erol Bulut hemen hemen tüm oyuncularına defansif aksiyonlar emretmişti. Gustavo’nun sakatlanıp çıkması, ikinci yarıda “pas aklını” da saha dışına gönderdi zaten. Mücadele ön planda, “üç puanı al” tek amaçtı.
Mert Hakan’ın topla yaptığı kayıplar ve yanlış tercihler bir tarafa, Riberio’ya yaptığı baskı ile merkezi kapatması da vardı. İki kötü, bir iyi anlayacağınız.
Ön tarafta topu tutamayan Fenerbahçe’nin üstüne müthiş bir baskı ile geldi Hatay takımı. Mesut Özil’in sahaya adım atması, Fenerbahçe oyuncuları için, “Hadi öne çıkın” mesajı olmalıydı ama panikteydiler. Kaleci Altay’ın üst üste net kurtarışları ile ayakta durdular bir süre. Ozan Tufan’ın olağanüstü direnişi diğer oyuncuları da tetikler gibi oldu.
Kalitesine inanan bir takımın böylesine ezilmesi, korkması, ürkmesi anlaşılır gibi değil. Üst üste kazanılan maçlara rağmen hâlâ güven problemi yaşıyorlarsa. Bu da ciddi bir mental sorun. Oyuna Mesut Özil giriyor, buna rağmen diğerlerinden reaksiyon alamıyorsunuz. Yine duran toplarda rakiplerini seyrettiler.
Belki de Gustavo’dan önce-sonra diye ayırmalıyız Fenerbahçe’nin oyun karakterini. Galatasaray derbisi öncesinde, sezon sonu hikâyesinde “mucizelerle kazanıldı” denilecek bir maç yaşadılar. Oyun hamlesinde Sadık, Novak gibi mücadeleye katılacaklar yerine, forvet çıkarıp, forvet alan Erol Hoca’nın da ne düşündüğünü öğreneceğim.