Memleketimin gidilesi, gezilesi, görülesi bir diyarını daha adım adım dolaşmak arzusuyla çıktık yola. Maraş’a yaklaştıkça yol boyu, etrafı saran Toroslar’ın uzantısı dağlar, görkemiyle büyülüyor gözlerimizi. Farklı bir coğrafya, farklı bir kültürle tanışacağımızın işareti görkemli dağlar… Kayseri yönünden şehre girince nazlı bir gelin gibi süzüle süzüle akan Ceyhan Irmağı tüm sevecenliğiyle karşılıyor konuklarını.
‘Bize mezar olmadan…’
Bir tarafta modernleşmenin izleri… Diğer tarafta şehrin eski ve dar sokakları davetkâr haliyle içine çekiyor bizi. Köhnemiş, yıkılmaya yüz tutmuş, yorgun evlerin arasında dolaşırken kahramanlığın izlerine rastlıyor; elimle koymuş gibi Aşıklıoğlu Hüseyin’in “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olamaz!” haykırışında; düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam’ın ruhunda buluyorum bu izleri. Kurtuluş Savaşı’ndaki bu destansı öyküleri, halkın kahramanca mücadelesi sonucudur ki Maraş, 1925’te Mustafa Kemal Atatürk’ün de onayıyla ‘Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası’na layık görülmüştü. Bu nedenle tarih kokar şehrin sokakları…
Germenicia Antik Kenti’nde dünya literatürüne giren mozaikleri ve Arkeoloji Müzesi’ndeki antik fil fosillerini incelerken, çağlar öncesine, Milli Mücadele Destanı’nı anlatan görsellerle zenginleştirilmiş Kurtuluş Müzesi’nde dolaşırken yakın tarihe yolculuk yaparsınız. Ceyhan Nehri üzerinde
15’inci yüzyılda Dulkadiroğulları Beyliği döneminde yapılan, 158 metre uzunluğunda ve beş gözlü Taş Köprü’ye hayran kalırsınız.
Yöreye ait kültür ilginizi mi çekiyor? Şehrin tarihi konaklarından olan Kocabaş Konağı (Maraş Kültür Evi), yerel kültüre ait eşyaların sergilendiği, eski dönem günlük yaşama ait canlandırmaların olduğu Mahmut Arif Paşa Konağı Kültür Evi ve Etnografya Müzesi tam da size hitap ediyor… Taş Medrese ve Türbesi, Abdülhamid Han Camisi, Ulu Cami, Çınarlı Cami, Malik Ejder Türbesi, Hatuniye Camisi (Şems Hatun Camisi), manevi havayı teneffüs etmek için kapılarını her daim açık tutar ziyaretçilerine.
Döngel Mağarası ve şelale
Seyir terasında şehre tepeden bakmak, 7 Güzel Adam Edebiyat Müzesi’ni gezmek, Taşhan’da, Pınarbaşı’nda güzel insanlar arasında çay içmek, Anadolu’yu bir kez daha çayın deminde tanımak ve tatmak, Doğu’nun sıcakkanlı insanlarıyla sohbetler etmek, gönülden gönüle köprüler kurmak için doğru adrestir Maraş.
Dönüş yolunda son uğrak yerimiz Döngel Mağarası ile aynı adı taşıyan köy ve piknik alanı oldu. Harika manzarası, çağıl çağıl akan küçük şelalesi ve ırmağın üzerinde tahta mekânlarda su sesi eşliğinde demli çay keyfi… Köye gelenlere kekik aromalı çay ikram edip karşılığında hiçbir ücret talep etmeyen dostlar… Üç günlük seyahatimizde zamana sığdıramadığımız onlarca gezilecek yer…
Lakin gönüllerimize sığacak kadar mütevazı güzel sohbet ve ruhumuza işleyen hoş bir seda, ‘Dön gel’ der gibi davetkârdı…
Vedat Milor’dan öneriler…
Mutfağıyla da ünlüdür Maraş. Vedat Milor der ki: “Kahramanmaraş, ülkede gezilecek yerler arasında listemde ilk sırada değildi. Yanılmışım. Fikrimi değiştiren ne mi? Önce insanlar, sonra doğa ve son olarak da tarhana…” Sadece tarhana değil elbette… Ekşili çorba, Maraş kelle paça, eliböğründe, içliköfte, bademli pilav, kuru dolma sofralarının baş tacıdır. Hele de yemeklerin üstünü süslerken, damaklarınızda bıraktığı enfes tadıyla, acısıyla tatlısıyla Maraş biberi… Ceyhan Irmağı üzerinde deniz kenarını aratmayacak balık sofrası ve artık uluslararası marka olan Maraş dondurmasını yerinde yemek en hoş anılarınızdan olacaktır.