Gül Ağış, her şeye/hızlıca/şimdi/hemen sahip olma arzusuna meydan okuyan bir tasarımcı. İlkbahar/yaz 2021 koleksiyonu Analog Diaries’in felsefesi de bunun üzerine kurulu. El işçiliğine verdiği önemi, vegan ve sürdürülebilir kumaşlarla destekliyor. Lug Von Siga köklerinden gelen folklorik detayları doğada çözülebilir kumaş seçimleriyle anlatırken aslında geçtiğimiz seneki ruh halimize de bir gönderme yapıyor.
İstanbul moda haftaları ya da konu Türkiyeli tasarımcılar olduğunda aklımda yer eden, bu geleneği ilmek ilmek işlediklerini düşündüğüm bazı özel anlar, kişiler var. Bunlardan biri de Gül Ağış ve kurucusu ve kreatif direktörü olduğu Lug Von Siga’nın Venedik Sarayı’nda gerçekleştirdiği sunumuydu. Elbette bununla sınırlı değil, Frida Kahlo, Agatha Christie, Simone de Beauvoir gibi isimleri İstanbul’da hayal ederek tasarladı, Kyoto’nun zen bahçelerini İstanbul’a getirdi, Shakespeare’e saygı duruşunda bulundu. Aslında bu sunumlar bahsettiğim o anlardan sadece birkaçı. 2000’li yılların sonunda organik elyaflardan yapmış olduğu kapsül koleksiyonuyla duymuştuk ilk kez onu. Zamanı düşününce fazlasıyla sıra dışıydı. Kullandığı kumaşlar, sunumları, yani hikaye anlatıcılığı Lug Von Siga markasının DNA’sını oluşturan en önemli iki unsur.
Gül Ağış başlangıç dönemini şöyle anlatıyor. “İlk koleksiyonumu küresel ısınmaya farkındalık kazandırmak için hazırlamıştım. ‘Global warming, global warning’ adında kapsül bir koleksiyondu. Süt, bambu, mısır gibi tamamen organik elyaflardan yapılmıştı. Rahat ve şıklığın aynı anda mümkün olabileceğini göstermek istiyordum. O dönemde hemen hemen tüm meslektaşlarım couture üzerine yoğunlaşmışlardı. Hatta çevremdeki birçok kişi özel dikim yapmadan nasıl para kazanacağımı sorguluyordu.”
“ENERJİNİZ ÇOK ÖNEMLİ”
İşini, koleksiyonunu tutkuyla yapan bir tasarımcı o. Ve hayır, bunu öylesine söylemiyorum. Gerçekten mutlu olduğu şeyleri yapıyor, bu yüzden dört yıl önce kış koleksiyonları tasarlamaya, üretmeye son verdi. “Çünkü çok zorlama ve mekanik gelmeye başlamıştı” diyor. Lug Von Siga’dan sene içerisinde üç koleksiyon görüyoruz: İlkbahar/Yaz, High Summer ve Resort. “Yaptığınız işe yüklediğiniz enerji çok önemli. Hem sizi hem diğerlerini besleyen tasarımlar yapmayı tercih ediyorum. Mutlulukla, tutkuyla yaptığımız için de daha fazla ilgi çekiyor, beğeniliyor.”
Lug Von Siga markasının tasarım felsefesi genel olarak hızlı olan her şeye karşı ve yavaşlığı destekliyor. “Modanın hız döngüsü ve dünya genelinde art arda yapılan koleksiyonlar özelliklerini yitirmeye başlıyor. Dünyanın daha da kirletildiği bir sistemin parçası olmak kolay değil tabii. Ancak yıllar içerisinde öncelikle birey olarak kendimize özel seçimler yapabileceğimizi ve bu seçimlere önce herkesin tepki gösterip daha sonra da daha fazla saygı duyduklarını ve takip ettiklerini gördüm.” Lug Von Siga, Sürdürülebilir Yaşam Derneği ile bir proje yaptı. Markanın elbisesini alan her kişi adına beş ağaç fidanı dikiliyor. “Amacımız doğadan aldıklarımızı bir parça da olsa geri verebilmek ve farkındalık yaratmak. Umarız bir yıl içerisinde bir orman oluşturmayı başarabiliriz.”
ANALOG DIARIES
Gelelim İlkbahar/Yaz 2021 koleksiyonuna. Ağış, “Analog Diaries” başlığını verdiği bu yeni hikayesinde bilinçaltına inerek kadınsı ve erkeksi yönlerini keşfetmek istemiş. “Pandeminin patlaması ve evlere kapanmamızdan sonra ortaya çıkardığım ilk koleksiyondu, o nedenle pandeminin her birimiz üzerinde bıraktığı duygu durumlarını işlediğim, aynı zamanda da kimliklerimizi sorguladığım, eril ve dişil dengelerini barındıran, hem feminen hem maskülen parçaların iç içe geçtiği bir koleksiyon oldu.”
Feminen siluetlere sahip dökümlü vegan elbiseler ve büyük boy pamuklu gömleklerle eşleşen erkeksi pantolonlar çıkıyor karşımıza. Gül Ağış, her zaman farklı doku, malzeme ve detaylarla çalışıyor. “Olmadık malzeme ve kumaşları denerim ve asla pes etmem.” Bu kez de farksız. Vegan cupro, organik pamuk gibi sürdürülebilir ve doğada çözülebilir kumaş seçimlerine yönelmiş. Peki tüm bu farklı malzemelerle çalışmak ne kadar zor ya da kolay? “Lug Von Siga markasının DNA’sında farklı detay, işçilik ve özel elyaflar var. Diğer yandan bu malzemelerin yüksek adette ve belli bir kalite standardında üretilebilmesini sağlamanın çok da kolay olmadığını kabul ediyorum. Bir arkadaşım demişti sen inşaat yapar gibi elbise yapıyorsun, aslında sonradan deneyimlendikçe, hak verdim. Oranları, matematiği ve malzemelerin tepkisini, uyumunu ya da uyumsuzluğunu deneyimlemek tutkum diyebilirim.”
DİJİTALE KARŞI
Bu sezon koleksiyonu yine çok özel kılan detaylardan biri de sergilenme yöntemiydi.
“Pandemi döneminde dijitalleşmenin kazandığı önemle birlikte, dünyadan aldıklarımızı sorguladık. Organik yaşama duyulan özlem nedeniyle dijital bir platformda olmak istemedim. Tam tersine duygu durumu olarak yavaşlamak, sadelik, sabır ve mutluluk gibi konuları hiç olmadığı kadar sorgulamaya başlamıştım çünkü.”
Koleksiyonun görsel dünyasını anlatmak fotoğraf sanatçısı ve mimar Can Dağarslanı ile yapılan bir işbirliği.
Yolları ilk kez 2016’da kesişiyor. Ağış, yeni showroom’una taşındığı zaman Dağarslanı da ona “Identities Series” kitabını hediye ediyor ve olaylar gelişiyor. “Kitapta onun çektiği sanat eseri niteliğindeki analog fotoğraflarına bakarken aslında o anda içimde hissettiğim duygu durumunun çok güzel bir yansıması gibi olduğunu fark ettim ve beraber çekim yapmayı teklif ettim. Her iki taraf için de riskli ve eşsiz bir deneyimdi.” Can Dağarslanı yalnızca analog kamera kullanarak gerçekleştirmiş çekimi. “Hıza karşı muhalefet oluşturan bir işbirliği” şeklinde tanımlıyorlar bu seriyi. “Dijital çekimlerdeki hızın tersine bir hafta boyunca, çekilen karelerin nasıl olduğunu bilmemenin heyecanını yaşadım.”
YENİ DENEYİMLER
Ağış’ın organik ile olan ilişkisi koleksiyonları, kumaşları ya da sunum yöntemleriyle sınırlı değil. Pandemi döneminde tamamen hobi olarak bahçesindeki güllerden tonik, gül yağı denemeleri yaparken, Lug Von Siga’nın da bir kokusu olması fikri üzerinde düşünmüş. “Homemade Aromaterapi sahibi Aslı (Bilgin) ile bir araya geldik. İlk defa yüzde 100 doğal yağlardan parfüm ürettik. Ar-Ge çalışmaları yaklaşık bir yıl sürdü. Moda dışında bir alanda çalışmak ve yeni bilgiler edinmek eşsiz bir deneyimdi. Şimdi online mağazalarda ve Homemade Aromaterapi mağazalarında satışa başladı.”
Yazı: Aykun Taşdöner
ELLE Türkiye Haziran 2021 sayısından alınmıştır.