İnsanoğlunun artan ihtiyaçları ve tüketimi giderek iklimsel değişikliği hızlandırıyor. Bilim insanları iklim değişikliğinin geri dönüşümü olmayan kırılma noktasını geçmesinden endişeli. Bu konuda Paris’te uluslararası boyutta çok önemli adımlar atıldı ne var ki tüm yaptıklarımızı bir günde evimizi toparlar gibi toparlayamıyoruz. Tekrar eski çağlara dönemeyeceğimize göre, acaba bilim ve teknoloji bu sorunu çözmeyi başarabilir mi? Bu konuda neler yapılıyor biliyor muyuz?
Bir yandan global ekonomi yarışı hızla devam ederken öte yandan çevreyi korumak hükümetler için bazen zor olabiliyor. Fosil yakıtlara ve tüketimi göbeğimizden bağlanmış durumdayız. Arabalar gibi bazı alanlarda fosil yakıtlar yerine elektrik enerjisine geçiş için teknolojiyi oluşturduk. Ancak elektrik enerjisini de sadece güneş, su ve rüzgâr gibi yenilenebilir kaynaklardan elde edemiyoruz. Geçiş süreci ise kolay ve çabuk olamıyor.
Fosil yakıtlar baş sorumlu olsa da tek sorumlu değil. Giderek artan nüfus ve tüketimimiz de yangına körükle gidiyor. Eşya, elektrik, petrol tüketim yanında et, süt gibi gıda tüketimimiz bile bu durumu etkiliyor. İnsan faaliyetleri sonucu oluşan sera gazının yaklaşık %14’ünü besi hayvancılığının yarattığı düşünülüyor. Çünkü gıda olarak yetiştirdiğimiz bu hayvanlar karbondioksit, metan gibi gazlar da üretiyor. Bu konuda farklı ülkelerin bilim insanları hayvanların genetiğini değiştirmekten, aşı bulmaya ya da hayvanların beslenme şekillerini değiştirerek bu zararlı gazları azaltmaya varan Ar-Ge çalışmaları yapıyor. Sizlerin de tahmin edebileceği gibi tüm bu değişiklikler sonuçta et, süt gibi ürünler tüketen biz insanlara yansıyacak.
Diğer yandan yakın zamanda ABD’de bir şirketin klimalara yönelik bir çalışmasını okumuştum. Şirket klimaları elektrik tüketiminden bağımsızlaştırmanın yolunu eski insanların yöntemlerinden yola çıkarak bulduğunu belirtiyor. Kabaca mantığı, eski dönemlerde soğutma için kullanılan bir sistemin, teknoloji kullanarak tekrar oluşturulması. Bu insanlar klimaları neden değiştirmeye çalışıyor derseniz, klima ve soğutma sistemleri, dünya genelinde üretilen elektriğin yaklaşık %17’sini tüketiyor ve küresel sera gazı emisyonlarının %8’inden sorumlu görülüyor. Tam tersi olarak ısıtma ve elektrik üretimi için kullanılan enerji de ileri teknoloji güneş panelleri ile daha verimli hâle getirilmeye çalışılıyor. Tüm bunlara rağmen bu oranlar yeterli mi? Hayır değil. Fakat bir yerden başlamazsak gezegenimiz için çok geç olabilir.
Plastik yiyen bakteriler üreten bilim insanları yanı sıra teknoloji kullanarak elektrik, su kullanımı ve atıklarını düşürmeye çalışan şirketler de mevcut. Daha önce benim de bir yazımda konu ettiğim, marketlerde plastiksiz, paketsiz ürün alanları da çevre bilinciyle giderek çoğalıyor. Tüm bu gelişmelere rağmen çözüm yine bizlerde. Yeşili korumak, doğaya sahip çıkmak, yeteri kadar tüketmek, israftan kaçınmak en önemlisi yapabileceklerimizin farkında olmak zorundayız.
Karbon ayak izinizi küçültebilirsiniz
Belki de her şey bizimle başlar diye düşünerek basit bazı önlemler alabiliriz. Meselâ,
*Gereksiz yere lambaları açık bırakmamak,
*Evimizin ısı izolasyonunu sağlamak,
*Evdeki elektronik ve beyaz eşyaların en az sarfiyat ile nasıl çalışabileceğini öğrenmek,
*Mümkün olduğunca çevre dostu ürün ve eşya kullanmak,
*Markette, poşet konusunda söylenmeden çantanızdan filenizi çıkartıp ürünleri ona koymak,
*Plastik, cam, pil gibi ürünleri semtlerde bulunan geri dönüşüm kutularına atmak,
*Gereksiz yere elektronik cihazları prizde bırakmamak,
*Muslukları kapalı tutmaya ve damlatmamalarına özen göstermek,
*Çevrenizdeki ağaçları kesip, kırmamaya dikkat etmek,
*Lüks teknelerden denize çöp bırakmamak,
*İzmaritleri, paketleri yerlere atmamak
*Ulaşımda toplu taşıtları kullanmak vb.
FİLM ÖNERİSİ
Bu arada eğer çocuklarına çevre bilinci aşılamaya çalışanlar varsa onlar için de bir film önerim var. Filmin adı Loraks. 2012 yapımı olan bu animasyon film fantastik bir müzikal. Çevre bilinci vurgusu ise muhteşem. İzlemediyseniz çocuğunuzla birlikte izlemenizi öneririm. Filmi alırken üzerindeki yaş sınırlamasına bakmayı unutmayın. Bildiğim kadarıyla kitabı 8 yaş üzeri için uygun.
Serap TORUN
twitter.com/seraptorun73