İngiltere’de, Muhafazakar Parti’nin liderlik yarışındaki her iki adayının da gerekirse ülkenin 31 Ekim tarihinde Avrupa Birliği’nden (AB) anlaşmasız olarak çıkabileceğine ilişkin açıklamaları iş dünyasını tedirgin ediyor.
İngiltere’de 2016 yılında yapılan AB referandumunun ardından göreve gelen Başbakan Theresa May’in AB ile vardığı anlaşmanın parlamento tarafından üç kez reddedilmesinin ardından iktidarda olan Muhafazakar Parti’de liderlik yarışı devam ediyor. Mevcut anketlere göre yarışı İngiltere’nin eski Dışişleri Bakanı Boris Johnson önde götürüyor. İkinci aday ise Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Jeremy Hunt. Her iki aday da İngiltere’yi AB ile anlaşma sağlansa da sağlanmasa da 31 Ekim tarihinde birlikten kesin bir şekilde çıkarmayı vaat ediyor.
Her ne kadar İngiltere tarafında üç kez reddedilen May’in anlaşmasının yerine yeni bir anlaşmanın müzakere edilebileceği yönünde bir beklenti olsa da AB yetkilileri tarafından yeniden müzakere masasına oturulmayacağı defalarca söylendi.
Her iki tarafında elinde kalan kartlara ve daha önce yaptıkları açıklamalara bakıldığında İngiltere’nin 31 Ekim tarihinde AB’den anlaşmasız ayılması yönündeki riskin arttığı görülüyor.
Mevcut ekonomik veriler İngiliz ekonomisi için endişe verici bir tabloya işaret ediyor.
7 YILIN ARDINDA EKONOMİDE DARALMA BEKLENTİSİ
Ekonomistler öncü verilerin ışığında, 7 yılın ardından ilk kez bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,1’lik bir ekonomik daralma bekliyor. Bu minvalde İngiltere Maliye Bakanı Philip Hammond’ın son dönemdeki uyarıları da önemli.
Hammond, geçen hafta İngiliz Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada ülkesinin herhangi bir anlaşma olmadan AB’den ayrılmasının yanlış olduğunu vurgulayarak bunun ülke ekonomisine maliyetinin 90 milyar sterlini bulabileceği uyarısında bulundu.
Philip Hammond, “Hiç şüphem yok ki anlaşmasız ayrılık, duraklamanın ani etkilerine cevap verilebilmesi için çok miktarda para gerektirecek. Bu da vergilerin azaltılması ya da harcamaların artırılması için yeterli paranın olmaması demek. Fakat izin verirseniz dahası var. Hükümetin analizleri, anlaşmasız ayrılığın, hazineye 90 milyar sterlinlik etki edeceğini gösteriyor.” ifadelerini kullandı.
ANLAŞMASIZ BOŞANMA İÇİN HAZIRLIK YETERSİZ
Ayrıca, haziran ayının başında Financial Times’ta yer alan ve sonrasında hükümet tarafından da yalanlanmayan sızdırılmış kabine raporuna göre İngiltere 31 Ekim’de anlaşmasız bir şekilde AB’den ayrılmaya hazır değil. Bu rapora göre İngiltere’de ilaç sanayi sektörünün anlaşmasız ayrılığın gerçekleşmesi için gerekli hazırlıkları, düzenlemeleri ve stoklamayı yapabilmesi için en az 6 ile 8 ay gibi bir süre gerekiyor. Buna ek olarak İngiltere’nin AB’den anlaşmasız ayrılması durumunda sınır gümrük kontrolleri için gerekli altyapının kurulması için ise en az 4-5 aylık bir süreye ihtiyaç var.
ÇANLAR HİZMET SEKTÖRÜ İÇİN ÇALIYOR
Dünyanın en büyük finans merkezi konumunda olan Londra’nın finansal hizmetlerinin Avrupa’ya erişimini de riske girmesi söz konusu. Bunun engellenmesi için Londra merkezli birçok finans kuruluşu Avrupa’daki müşterilerine hizmet verebilmek için ilgili bölümlerini ve çalışanlarını şimdiden AB’deki finans merkezlerine taşımış durumda.
Artan risk ve belirsizlikler karşısında İngiliz ekonomisinin yaklaşık yüzde 80’ini temsil eden hizmet sektörü ise alarm vermeye başladı. Hizmet sektörü, haziran ayında duraklamaya yakın beklentinin altında cılız büyüme performansı gösterdi.
Markit/CIPS verilerine göre İngiltere’de hizmet sektörü satın alım yöneticileri endeksi haziran ayında 51,1 olan beklentinin altına gerileyerek 50,2 seviyesinde kaydedildi. Bir önceki ay ülkede hizmet sektörü PMI verisi 51,0 seviyesindeydi.
Verilere ilişkin değerlendirmede bulunan IHS Markit Baş Ekonomisti Chris Williamson, “Hizmet sektöründe duraklamaya yakın bir büyüme son on yıldır görülen en kötü performanslarda biri. Bu veri, imalat ve inşaat sektörlerindeki sert düşüşlerin ardından geldi.” ifadelerini kullandı.
Öte yandan, İngiltere, olası anlaşmasız ayrılığın AB’ye de zarar vereceği tezini savunuyor.
İngiltere Brexit Bakanı Stephen Barclay dün yaptığı açıklamada Avrupa’da çoğu insanın anlaşmasız Brexit’in AB’nin de çıkarına olmadığını gördüğünü belirterek, “Anlaşmasız Brexit’in etkileri Avrupa çapında asimetrik olacak.” dedi.
İngiltere’nin 31 Ekim’de AB’den anlaşmasız ayrılmaması için neler yapılacağının sorulması üzerine de Barclay, Başbakan Theresa May’in AB ile vardığı anlaşmanın İngiliz parlamentosunda 3 kez reddedildiğini hatırlatarak, “Anlaşmasız ayrılıktan kaçınmak iki tarafın da çıkarına olduğuna göre, bence anlaşmayı parlamentodan nasıl geçirebileceğimizi düşünmeliyiz. Anlaşmaya bir kez daha bakmamız lazım.” yanıtını verdi.
YABANCI YATIRIMLAR 6 YILIN EN DÜŞÜK SEVİYESİNDE
İngiltere’de Brexit sürecine ilişkin artan belirsizlik ve anlaşmasız ayrılık riski, yabancı yatırımcının da kararlarını ertelemesine ya da iptal etmesine neden oldu. Son verilere göre, İngiltere’ye yapılan doğrudan yabancı yatırım projelerinin sayısı son 6 yılın en düşük seviyesinde gerilemiş durumda. İngiltere Uluslararası Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, bu yılın mart ayına kadarki 12 aylık dönemde ülkeye yapılan yabancı yatırım projelerinin yüzde 14 azalarak bin 782’ye gerilediği belirtildi.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s de 2 Temmuz tarihinde bir rapor yayımlayarak İngiltere’nin AB’den çıkış sürecine ilişkin olarak dikkate değer zorluklarla karşı karşıya olduğunu bildirdi.
Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen Moody’s’in Kıdemli Başkan Yardımcısı Sarah Carlson, “İngiltere önemli kredi zorlukları ile karşı karşıya. Özellikle Brexit’e ilişkin zorluklar. Brexit olmasa bile İngiltere’nin ekonomik büyümesi krizden öncekine kıyasla daha düşük olacaktı. Şimdi Brexit iyimser senaryoların gerçekleşmesi durumunda bile büyüme potansiyelini daha da baskılayacak.” ifadelerini kullandı.
İŞ DÜNYASINDAN “OLAĞANÜSTÜ HAL” UYARISI
İngiltere’nin en büyük iş dünyasını temsil eden çatı kuruluşu Britanya Endüstri Konfederasyonu (CBI) ve Ticaret Odaları Kongresi (TUC) mart ayında ortak bir bildiri yayımlayarak İngiltere’nin AB’den çıkış sürecinin ulusal olağanüstü hale dönüştüğü uyarısında bulundu.
İngiltere’de çok sayıda şirketin büyük bir belirsizlikle karşı karşıya kaldığı belirtilerek, “Ülkemiz olağanüstü hal ile karşı karşıya. Son günlerde verilen kararlar İngiltere’nin AB’den anlaşma olmaksızın ayrılma riskini artırdı. Şirketler ve toplum böyle bir sonuca hazır değil. Bunun oluşturacağı şok nesiller boyunca hissedilecek.” ifadesi kullanıldı.
Brexit odaklı belirsizliklerden İngiltere’nin otomotiv endüstrisi de yara aldı.
İngiliz Motorlu Araç Üreticileri Topluluğu (SMMT) verilerine göre mart ayında ülkede araç üretimi bir önceki yılın ayını ayına göre yüzde 15,5 azalarak 116 bin 35’e geriledi.
İngiliz otomotiv sektöründeki üretimin yaklaşık yüzde 81,5’i ihracata dayalı. İngiltere’de 2018 yılının tamamında yaklaşık 1,5 milyon adet araç üretildi. Bunun yaklaşık 1,23 milyon adeti ihraç edildi. İngiliz otomotiv sektöründeki toplam ihracatın yüzde 52,6’sı ise Avrupa Birliği pazarına yapıldı.
BOŞANMA TAZMİNATI VE ALTERNATİF PLANLAR
AB ile İngiltere arasında Haziran 2017’de başlayan müzakerelerde taraflar, aynı yılın aralık ayında İngiltere’nin AB bütçesine taahhütlerinden kaynaklanan yaklaşık 40 milyar sterlinlik “ayrılık ücreti” konusunda ön anlaşmaya varmıştı. İngiltere’nin devam eden yasal yükümlükleri çerçevesinde anlaşmasız bir ayrılık durumunda bile bu ödemeyi yapması bekleniyor. Öte yandan Başbakanlık koltuğuna en yakın olan Boris Johnson’ın müzakerelere yeniden dönülmemesi durumunda bu boşanma tazminatını ödemeyi reddetmeyi planladığı biliniyor. Böyle bir durumunun İngiltere’nin AB ile planladığı serbest ticaret anlaşmasını da zora sokacağına ise kesin gözüyle bakılıyor.
İngiltere’de son bir yıl içerisinde ülkenin AB’den anlaşmasız bir şekilde ayrılması halinde ortaya çok ciddi ek maliyetlerin çıkması bekleniyor.
The Independent gazetesinin geçen yılın şubat ayında yayımladığı ve bağımsız Bütçe Sorumluk Ofisi’nden (ONS) sızdırdığı öne sürülen bilgilere göre İngiltere’nin anlaşmasız bir şekilde birlikten ayrılması gelecek 15 yıl içerisinde ülke ekonomisine toplam maliyeti 252 milyar sterlini bulabilir.
Yine bu belgelere göre İngiltere’nin olası zararı azaltacak bir serbest ticaret anlaşması imzalaması durumunda bile ülkenin toplam zararının 131 milyar sterlin seviyesine ulaşması söz konusu. Anlaşmasız ayrılığın gelecek 15 yıl içerisinde büyümeyi de yüzde 8 azaltabileceği belirtiliyor.
İngiltere ile AB’den herhangi bir anlaşma olmaksızın ayrılması halinde, Birlik ile yapılan ticaretin gümrük kontrollerine ve gümrük vergilerine tabi hale gelmesinden endişe ediliyor. Bu bağlamda tedarik zincirinde uzun süreli gecikme ve aksamaların yaşanması da ihtimal dahilinde. Sadece Dover limanından yılda 2,6 milyon tırın geçiyor olması da bunu destekliyor.
Ülkenin önemli bankalarından Barclays, İngiltere’nin AB’den anlaşmasız şekilde ayrılması halinde yiyecek ve içecek ürünlerinin tedarik zincirinde ortalama gümrük vergilerinin yüzde 27’ye kadar yükselebileceği uyarısında bulunuyor.
Sadece geçen yıl İngiltere’nin toplam yiyecek ve içecek ithalatı 48 milyar sterlin seviyesindeydi ve bunun yaklaşık 71’i AB üyesi ülkelerden ithal edildi.
Barclays’in tahminlerine göre İngiltere’nin AB’den anlaşmasız bir şekilde ayrılmasının yiyecek ve içecek perakende sektörüne toplam yıllık maliyeti yaklaşık 9,3 milyar sterlin seviyesinde olacak. Ayrıca, ülkede yiyecek içecek perakende sektörünün kar marjlarının yüzde 3 ila 5 arasında olduğu dikkate alındığında oluşacak ek gümrük maliyetlerinin doğrudan tüketiciye yansıyacağı, bunun da enflasyonun yükselmesine neden olacağı düşünülüyor.
EK GÜMRÜK VERGİLERİ VE WTO SİSTEMİ
İngiltere’nin AB’ye ihracatı, toplam ihracat içerisinde yüzde 44’lük bir paya sahip. İngiltere, 616 milyar sterlinlik ihracatının 274 milyar sterlinlik kısmını AB ülkelerine gerçekleştirdi. Geçen yıl İngiltere’nin AB ülkelerinden yaptığı ithalat 341 milyar sterlin.
İngiltere’nin AB’den anlaşmasız ayrılması durumunda ülkenin AB ile Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) tarifelerine ve düzenlemelerine göre ticaret yapması gerekecek.
WTO ticaret ilkelerine göre İngiltere, AB ile ilaç, kimyasal madde ve gıda ürünlerinin ithalat ve ihracatında ülkeler arası kapsamlı ve düzenleyici prosedürler gerektiren “üçüncü ülke” statüsünde olacak. Bu durumda İngiltere’nin AB ülkeleriyle ve üçüncü ülkelerle ticaretinde gümrük vergileri artacak.
Brexit ile İngiltere sadece ortak pazara serbestçe erişim imkânından mahrum kalmayıp, AB’nin ticaret anlaşmaları yaptığı 70’ten fazla ülkeye tercihli pazar erişimini de kaybedecek. Bu durumun tüm İngiltere’nin ihracatının yüzde 60’ını etkilemesi bekleniyor.
Katma değer kaybından en çok etkilenecek sektörlerin ise ağırlıklı olarak kimya sanayii, makine ve otomotiv sektörleri olacağı tahmin ediliyor.
İngiltere’nin, AB’den ayrılmasından sonra, WTO üyesi olduğu için dış ticaretini mal ve hizmetlere piyasa erişim taahhütlerini içeren “en çok gözetilen ülke” şartlarına göre yapması gerekiyor. Bu da, İngiltere’nin AB’ye yönelik gümrük vergilerini düşürerek kolaylık sağlaması durumunda bu kolaylığı tüm WTO üyesi ülkelere sağlamak zorunda kalacağı anlamına geliyor. WTO kuralları dahilinde ihracat yapılması halinde İngiltere’nin birçok alanda ödeyeceği gümrük vergileri de yükselecek.
İngiltere’nin 2016’da yapılan referandumla aldığı AB’den ayrılma kararını 29 Mart’ta hayata geçirmesi öngörülüyordu ancak parlamentonun Brexit anlaşmasını peş peşe yapılan oylamalarla reddetmesinin ardından Brexit önce 12 Nisan’a, sonra da 31 Ekim’e ertelenmişti.