MHK’nin bu hafta Süper Lig’de yaptığı atamalarının düşündürdüklerini birkaç madde halinde sıralamak istiyorum…
Eğer hakem iyi maç yönettiyse arkasında durmak MHK’lardan genel olarak beklenilen harekettir. Lakin, arkasında durmakla arkasına geçmek arasında ciddi fark var! Böyle bir fütursuzluk örneği hiçbir MHK tarihinde görülmedi. Hakemin arkasında durmanın da bir adabı vardır. Bu hafta başka bir takımın maçında görev verirsiniz, denilir ki “MHK, tepkilere rağmen derbideki Meler yönetimini beğenmiş, onore ediyor.” Ama niyet başka! Hem böyle yapmayıp, hem de kör gözüne parmak misali ilk Beşiktaş maçında görevlendirmek art niyetli yaklaşımdan başka bir şey değil. Sergen Yalçın, o gün Halil Umut Meler’i tebrik dahi etmiş olsa, bir hakemin üst üste aynı takımın maçında görev alması söz konusu bile değildir!
HAKEMLERİ YEM EDİYORLAR
İşte bu da her zaman söylediğim en önemli konuya yine döndürüyor bizi. Süper Lig’de hakemlik yapmış olmak, her MHK döneminin vazgeçilmez üyesi olmayı gerektirmemeli. Belli bir yaşa gelip hâlâ hırslarının önüne geçemeyen, beceriksiz yönetimlerinin cezasını hakemleri yem ederek kullanmaya çalışan çapsız bir zihniyetin sonucudur. MHK unutmamalıdır ki, Halil Umut Meler, Türk hakemliğinin geleceğidir. 3 kuruş fazla para almak için MHK koltuğunda oturan, skandal atamalar yapan eski hakemler değil! Akıllarınca şark kurnazlığı yapıyorlar: “Beşiktaş istemediği halde Halil Umut Meler’i verdik ama bakın, diğer büyüklere de aynı şekilde davrandık. Herkese eşit mesafedeyiz.”
KAYBEDEK BİR ŞEYİ OLMAYANLAR!
Fırat Aydınus’un, Mete Kalkavan’ın ve Cüneyt Çakır’ın açıklamalarını da bu gözle okumamızı istiyorlar sözüm ona. Yersen… Akıl oyunlarına harcayacağınız vakti keşke eğitime, görevlendirmelere ayırsaydınız. Pes demekten öteye başka seçenek kalmıyor. Peki bu atamaları kim(ler) yapabilir? Kaybedecek bir şeyi olmayanlar. Yani intihar saldırısına hazırlanmış olanlar. Sezon sonunda koltuklarını kaybedeceklerinin kesinleşmiş olduğunu öğrenenler. Ayda alacağınız 10 bin ile 20 bin arasında rakamlar için Türk hakemliğinin köküne ısrarla dinamit döşemeye devam etmeyin. Hakemlerin gözünde kalmayan sevgi ve saygınızı, bu mesleğe uzun yıllar hizmet eden kişiler olarak en azından saygı için bırakın.
LÜTFEN BİR DAHA GELMEYİN!
Ancak tek bir şartla: Lütfen bir daha gelmeyin! Türk hakemliğinin sizin gibilere ihtiyacı yok. Bugün TFF Yönetim Kurulu’nun yerinde olsam, Türk futbolunun temayüllerine, hakemliğin anayasasına, hakemliğin doğasına, hakemliğin atama adaplarına aykırı bu davranışların TFF yönetimini yıkmaya yönelik olduğunu düşünüp hemen görevden alır, tüm atamaları yeniden yaptırırım. Hâlâ geç değil. Yazık, gerçekten çok yazık.