Cemşidi, düşürülen yolcu uçağının İran kamuoyuna yansımalarıyla ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Ülkenin halihazırda iyi bir durumda olmadığını vurgulayan Cemşidi, Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından yaşanan gelişmeler ve uçağın düşürülmesi hadisesiyle durumun daha kötü bir hal aldığını belirtti.
İranlı uzman, ülkedeki itiraz seslerinin son gelişmelerin ardından daha da yükseldiğine dikkati çekerek, “Yolcu uçağının düşürülmesi faciası İran’ın uluslararası kamuoyunda işini daha da zorlaştırdı ve daha fazla baskıyla karşı karşıya kalmasına yol açtı.” ifadelerini kullandı.
Batı’nın gelişmeler karşısında endişe duyduğunu, “İran’ın kasıtlı vurmadığı” yönündeki açıklamalarına rağmen dünya genelinde kaygıya neden olduğunu vurgulayan Cemşidi, şöyle devam etti:
“Teknik açıdan askeri mekanizmayı idare edemeyen bir rejimin, daha gelişmiş füzelere sahip olmasının mantıklı bir şey olup olmadığı tartışılıyor. Dünya bunun karşısında birlik içinde hareket edecektir. Daha tehlikeli silahların liyakatsiz insanların eline geçmemesi için adım atacaktır. Bu sadece nükleer silah değil füze programı konusunda da adım atmalarını beraberinde getirecektir. “
Cemşidi, bir yolcu uçağının tespit edilmemesi ve füzeyle vurulmasının, İran hava sahasının daha güvensiz hale gelmesine yol açabileceğini ve bunun dünyada ciddi endişelere neden olacağını savunarak, “İran halkı nezdindeki mevcut rahatsızlıklara askeri komutanlıkların kifayetsizliği ve askeri teçhizatın kullanılmasındaki yetersizlikler de eklendi. Bunlar İran’ın son 40 yılda karşı karşıya kaldığı en ciddi krizler.” dedi.
İran’ın uçağı düşürdüğünü açıklamadan önce ABD, Ukrayna, Kanada ve birkaç ülkenin daha bu hadiseyi “şüpheli” karşıladığına işaret eden Cemşidi, Tahran yönetiminin incelemeler sonuçlanmadan ilk dakikadan itibaren füzeyle vurulduğunu yalanladığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Önce kara kutunun incelenmesi gerekiyordu, uluslararası heyetler gelip incelemeliydi. İran bu konuyla ilgili büyük bir tutum takındı, ancak daha sonra itiraf etmek zorunda kaldı. Bu da yetkililer arasında kafa karışıklığına yol açtı. Rejimi savunan insanlar bile kafaları karışık bir şekilde soruyorlar: Nasıl olur da ülkenin havacılık, hükümet ve askeri yetkilileri tek bir ağızdan düşürüldüğü iddialarını yalanlar, bunu ABD ve İsrail’in propagandaları olarak ilan ederler. Şimdi ise kalkıp vurduklarını itiraf ediyorlar?”
Hava savunma sisteminin sorumluluğunu taşıyan “askeriye ve Devrim Muhafızları Ordusu”nun olayın birinci derece faili olduğunu kaydeden Cemşidi, 3 gün boyunca yapılan yalanlamaların, geçmişte de bu tür gelişmelerin yaşanıp yaşanmadığı konusunda halkın kafasında soru işaretleri oluşturduğunu söyledi.
Cemşidi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sorumlu İran devletidir, rejimin en başındaki kişilerdir. Sorumlular bunu saklayanlar ve sonra da itiraf etmek zorunda kalanlardır. Devletin resmi sözcüsü ve televizyonu olarak İran devlet televizyonu sorumludur. Bunu 2-3 gün boyunca yalanlayan haberler yaptı. Sorumlular, meydana gelen facianın yanı sıra maddi ve manevi açıdan telafisi mümkün olmayan etkiler oluşturan yalanlamaların hesabını vermeliler.
“SÜLEYMANİ’NİN ÖLDÜRÜLMESİNİN ARDINDAN OLUŞAN HAVA DEĞİŞTİ”
Kasım Süleymani’nin cenaze törenine çok sayıda kişinin katıldığını ancak içeride ve dışarıdaki İranlıların 90 milyonluk nüfusunun dikkate alınması halinde 5-10 milyonun çoğunluk olarak görülemeyeceğini savunan Cemşidi, “İran toplumunda sessiz bir kesim var. Bazıları düşüncelerini dile getirmekten korkuyor. Toplumun bu konuda bir olup olmadığı konusu daha uygun bir ortamda değerlendirilmelidir.” diye konuştu.
“Süleymani’nin cenazesine katılanlar uçak hadisesinden sonra soru işaretleriyle karşı karşıya kaldılar.” görüşünü savunan Cemşidi, “Bu insanlar şok oldu. Süleymani Devrim Muhafızları üyesiydi, bu facia da aynı organla bağlantılı. Bu gelişme daha büyük soru işaretlerine yol açmıştır.” ifadelerini kullandı.
Halkın ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel rahatsızlığının yapılan itirazların genel olmasına yol açtığını kaydeden Cemşidi, Kasım 2019’daki benzin zamları nedeniyle yapılan protestoların şimdi başka bir meseleden dolayı gerçekleştiğine dikkati çekti.
İranlı uzman Cemşidi, “Sınıfsal eylemler ya da onun dışındakiler tüm meselelerin birbiriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Gelişen bir olay karşısında vatanperverlik duygularıyla hareket edenler, bu tür gelişmeler karşısında itiraz pozisyonu alıyor. Bu da rejim için bir zaaftır.” değerlendirmesinde bulundu.
“ABD, İRAN’I ANORMAL BİR DEVLET OLARAK GÖRÜYOR”
Gerginliklerin zirveye çıktığı ve bunun daha da artacağı öngörüsünde bulunan Cemşidi, ABD Başkanı Donald Trump’ın açıklamalarının görünürde barışçıl olduğunu ancak fiili olarak atılan adımlara bakıldığında bunun tersi olduğunu savundu.
Cemşidi, “Trump, müzakere istediğini gösterdi fakat bundan daha önemli olan müzakerelerin sonuç vermesidir. Trump, Kuzey Kore lideriyle de görüştü, müzakere olabilir fakat sonuç alınması çok çok önemlidir. İran’ın yaptığı hatalar hassasiyetlerin üst seviyeye çıkmasına yol açtı. İran’a şüpheyle bakıyorlar. Müzakere olması halinde de bunun barış ve İran ile ABD arasındaki düşmanlığı bertaraf edeceği konusunda iyimser değilim.” dedi.
ABD’nin İran’da yapısal ve temel bir değişim peşinde olduğunu ortaya koyduğunu aktaran Cemşidi, sözlerini şöyle tamamladı:
“ABD’nin istediği yapısal değişimler İran’ın özünün değişmesi anlamına geliyor. ABD, İran’ı anormal bir devlet olarak görüyor. Yaşanan gelişmelerde barışa dair bir işaret göremiyoruz. Bir süredir teyit edilmeyen haberlere göre Devrim Muhafızları, Hürmüz Boğazı’nı kapatmak için operasyon düzenlemeyi planlıyor. Bunlar elbette daha önce de dile getirilen mevzular. Tüm bunlar düşmanlığın göstergesi. Bu noktada, İran’dan barış, akılcılık ve müzakereye dair bir tutum göremiyoruz.”