Gıda fiyatlarında yaşanan yükseliş ve riskler hakkında TMO eski Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu değerlendirmelerde bulundu. 2020 yılı hasat sezonunda fiyatların görülmedik hızla arttığını ifade eden İsmail Kemaloğlu, “Ama kıtlığa dayalı fiyatı konuşmuyoruz tedirginliğe, endişelere dayalı fiyatları konuşuyoruz. Rusya, ihraç edeceği malı olmasına rağmen kota uyguluyor, ek vergi alıyor. Oysa Ukrayna ile birlikte dünyanın ihtiyacının yüzde 20’sini karşılıyor ama tedirginliğinden ek vergi, kota uyguluyor. Çünkü dünyada kuraklık ve pandemi endişesi sürüyor. Artık tarım ürünleri ithalatı yapan ve arz açığı olan ülkeler, gıda enflasyonu ithal eder hale geldi” dedi.
HER ÜLKEDE VAR
Uluslararası piyasalarda buğday fiyatlarının temmuzdan bugüne dolar bazında yüzde 40 ila 50; mısırda yüzde 45, arpada yüzde 47, kepekte ise yüzde 25 arttış yaşandığını belirten Kemaloğlu, “Türkiye’nin TMO aracılığıyla yaptığı yüzde 12.5 protein buğday için ithalat fiyat yüzde 40 artışla 220 dolardan 308 dolara kadar çıktı. Özellikle Rusya’nın aldığı son kota ve vergi önlemleri fiyatların hızlı bir şekilde artmasına neden oldu. Hububat için vergi uygulaması 15 Şubat’ta başlayacak olmasına rağmen piyasada fiyatlar, şimdiden vergi uygulanmış fiyatlar üzerinden işlem görüyor. Buğdayda getirilen 25 Euro vergi, 1 Mart’tan itibaren 50 Euro olarak uygulanacak. Bunun yanı sıra arpa ve mısır için de sırasıyla 10 Euro ve 25 Euro vergi uygulaması 15 Mart’tan itibaren yürürlüğe girecek. Bu önlemlerde söz konusu ülkelerin iç fiyatlarındaki düşmeyen fiyatlar karşısında sanayicilerin hükümetlerinden talepleri etkili oldu. Neredeyse her ülkede aynı fiyat artışları ve gıda enflasyonu riski yaşanıyor” diye konuştu.
TEDİRGİNLİK SÜRECEK
Yüklü ithalatları ile uluslararası piyasaları etkileyen Çin’in piyasadan her talep ettiği ürün karşısında fiyatların yükseldiğini kaydeden Kemaloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son olarak ABD’den yüksek miktarda mısır alımı yapması mısır fiyatlarını hızla yükseltti. Görünen o ki önümüzdeki aylarda piyasaların tedirginliği devam edecek. Her ne kadar aşı ile pandemi etkisi azalacak olsa da ülkelerdeki gıda güvenliği riski uluslararası piyasaları tedirgin edecek. Küresel ısınma ve kuraklık endişesi de ülkeleri zorlayacak.”
‘EN DEĞERLİ ARAZİ ÜLKEMİZDEKİ’
Türkiye’nin, Sudan gibi başka ülkelerde arazi kiralamayı konuştuğunu ama en değerli tarım arazisinin kendi ülkendeki arazi olduğuna dikkat çeken İsmail Kemaoğlu, “Gıda güvenliği için öncelikli olan sizin ülkenizdeki topraktır. COVID süreci başka ülkelerdeki ürünün güvence vermediğini gösterdi. Sudan’da, Ukrayna’da kiralasanız, satın alsanız da hasat ettiğiniz ürünü ülkenize getiremedikten sonra bir faydası olmaz. Bu nedenle Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ekilmedik bir karış toprak bırakmamalıyız” diye konuştu.
EKİLEN ALAN AZALIYOR
Türkiye’de toplam ekiliş alanının azaldığını belirten İsmail Kemaloğlu, “Hububat ekili alan daha fazla azalıyor. Kırsal gittikçe boşalıyor, ekim alanlarımız boş kalıyor. Bölgesel ürün desenleri değişiyor, ovalarımız çok yıllık bitkilere kayıyor. Üretim bölgesi ile tarımsal sanayi arasındaki mesafe artıyor, nakliye önemli maliyet kalemi haline geliyor. Hayvancılıkta değişim ve şirketleşme insan gıdası olacak ürünlerin alanını tehdit ediyor. Arpa, mısır ile buğday ekim alanlarındaki denklem hayvan gıdası lehine kayıyor. Peki ne yapacağız? Gıda fiyatlarının kontrolü; üretimi artırmaktan, ölçek ekonomisine uygun şekilde maliyet ve verimliliği yönetmekten geçer. 15.3 milyon ekilen, 2 milyon hektar ekilmeyen arazimiz var yani ekilenin yüzde 15 kadarı boş duruyor ki buraya sadece buğday ekseniz yıllık 6 milyon ton ürün elde ederdik. Oysa kendi arazimiz boş dururken, iç piyasa ihtiyacı için 2 ila 3 milyon ton ithalat yapıp 500 ila 750 milyon dolar fatura ödüyoruz. Kaldı ki son 10 yılda ekim alanları 1 milyon hektar azaldı, kırsaldan göç, köylerin boşalması, ölçek sorunu gibi nedenlerle” ifadelerini kullandı.
‘HAZIR YEMLE HAYVANCILIK OLMAZ’
Hayvancılık sektörü hakkında da değerlendirmelerde bulunan İsmail Kemaloğlu, şunları söyledi: “Hayvancılık yaşam tarzıdır. Aile işletme faaliyetidir. Bütün dünyada ot, çayır, meranın olduğu yerde yoğunlaşmıştır ama şimdi hazıra dayalı yemle yapılan havyvancılık sürdürülme riskidir. Kırsalda aileleri tutan hayvancılıktır, buğday üretim değildir dolayısıyla hayvancılık aile işletme faaliyeti olarak büyütülmelidir.”