Alanyaspor Teknik Direktörü Erol Bulut, yurt içi ve yurt dışından birçok teklif aldığını ve sezon sonu bu teklifleri en iyi şekilde değerlendireceğini söyledi.
Başarılı çalıştırıcının futbolculuk dönemindeki anılarından teknik direktörlük kariyerindeki hedeflerine ilişkin birçok konuya açıklık getirdiği röportaj şöyle:
31 Ocak 1975 Bad Schwalbach – Almanya doğumlusunuz. Futboldan önce Almanya’da nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
“Çocukluğum aslında çok güzel geçti. Okul ve sporla geçtiğini söyleyebilirim. Okula da çok ilgim vardı. Çok iyi bir öğrenciydim. Aynı zamanda okuldan eve geldiğimizde kendimizi direkt top oynarken bulurduk. Evimizin önü çok genişti. Hemen hemen her gün futbolla geçiyordu. Evin önünde arkadaşlarımla, kuzenlerimle futbol oynuyordum. Zaten futbola da 5 yaşında başladım. Oturduğumuz yerde 20 senemiz geçti.”
Sizdeki yeteneği ilk kim keşfetti ve sizi bir kulübün kapısından içeri soktu?
“Babam. Söylediğim gibi evin önünde her gün futbol oynuyorduk. Babam da futbola çok düşkündü. Beni 5 yaşında yeşil sahalara götürdü. Hiç kimse 5 yaşında bir çocuk için, ‘Bundan futbolcu olacak’ diyemez. Babam tamamen futbolu sevdiğinden dolayı beni bir futbol takımına yazdırdı. Böylece futbola başlamış oldum.”
Sizinle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşınız futbolcu olamadı ama siz bunu başardınız ve bugün de yolunuza başarılı bir teknik adam olarak devam ediyorsunuz. Siz o arkadaşlarınıza göre neleri farklı yaptınız da yeşil sahaların içerisinde her dönem başarılı olarak kalabildiniz?
“Şöyle söyleyeyim; futbola başladığım arkadaşlarımla bir seviyeye kadar birlikte geldik. Eyalet karma takımlarına katıldık. O arkadaşlarım arasında benden biraz daha erken milli takıma seçilenler oldu. Benden önde olanlar da vardı genç yaşlarda. Ama 16 yaşına geldiğimizde ben bir adım öne geçtim. 17 yaşımda Eintracht Frankfurt’ta profesyonel oldum. Benim tek düşüncem vardı; profesyonel olabilmek için yaşıyordum. Hem futbolu hem okulumu aynı anda ilerletmeye çalışıyordum. Tabii ki kolay olmuyordu. Çünkü derslerimi bazen otobüste, bazen arabada, maçlara giderken, idmanlara giderken çalışmak zorunda kalıyordum. Ama bir seviyeye geldikten sonra üniversite ile futbol arasında bir tercih yapacaksınız. Ben tercihimi futboldan yana kullandım. Bugünkü duruma baktığımda doğru kararı verdiğimi düşünüyorum.”
Futbola Eintracht Frankfurt’un altyapısında başladığınızı görüyoruz. O dönem nasıl bir altyapı eğitimi aldınız. Bugün teknik adam gözüyle baktığınızda bize aldığınız altyapı sistemi hakkında biraz bilgi verir misiniz?
“Bu soru çok güzel bir soru. Altyapıya girdiğiniz zaman geçmişten günümüze kadar bilgi vermemiz gerekiyor. Onun için şimdi detaylı açıklamış olsam zamanımız yetmez. Kısa söyleyeyim. Ben direkt Eintracht Frankfurt altyapısından yetişmedim. Ondan önce başka altyapılarda da çalıştım. Aynı zamanda eyalet karmasında olduğumdan özel olarak haftanın bir günü gelen hocalarımız vardı. Bizi özel olarak çalıştırıyorlardı. Elit futbolcuları alıp eğitiyorlardı. Oraya gidip antrenmanlara katılıyordum. Bu şekilde gerçekleşiyordu. Ama detaylı olarak konulara girersek zaten zamanımız yetmeyebilir.”
1995-1996 sezonunda Fenerbahçe’ye transfer oldunuz ve dört sezon boyunca sizi sarı-lacivertli formayla izledik. İlk yılınızda şampiyonluk yaşadınız; TSYD Kupası, Atatürk Kupası ve Başbakanlık Kupası şampiyonlukları gördünüz. Fenerbahçe’de geçen dört sezonu bugün nasıl hatırlıyorsunuz?
“Hatırladığım çok güzel anılarım var. Klasik olacak belki ama nereye gitsem, Trabzonlu kardeşlerimle bile karşılaştığımda ki kendim de Trabzonluyum biliyorsunuz; her zaman 1995-1996 sezonunun Trabzonspor maçını hatırlatıyorlar bana. Orada Aykut Kocaman’a yaptığım asisti hatırlatıyorlar. Şampiyonluğun geldiği maçtı biliyorsunuz. Kariyerimde çok önemli yeri var. O maçı söyleyebilirim. Onun dışında Manchester United’a karşı Old Trafford’da 1-0 kazandığımız maç var. 40 yıl sonra kazanan bir Türk takımı oldu. O da Fenerbahçe oldu. O anılarım var. Kazandığımız çok güzel diğer maçlar; dört sene boyunca Galatasaray’a karşı kaybetmediğimiz, sürekli kazandığımız maçlar var. Büyük takımlardan Beşiktaş’a attığım kafa golü var. Burnum kırılmıştı. Onu da çok güzel hatırlıyorum. O an burnumun kırıldığını anlamamıştım hatta. Sevinçten dolayı taraftara koşmuştum. Sıcaklık hissettim ve elimi yüzüme götürdüm. Bir anda ellerim kanla doldu. Böyle güzel maçlarımız ve anılarım var.”
Fenerbahçe’den sonra tam anlamıyla futbol seyyahına dönüştünüz. Eintracht Frankfurt, Trabzonspor, Adanaspor, Panionios, Bursaspor, 1860 Münih, Olympiakos, Metalurh Donetsk, OFI Girit ve Veria takımlarında forma giydiniz. Bu yılları nasıl anlatırsınız?
“Çok takım değiştirdim, evet. 12-13 takım olması lâzım. Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra Frankfurt’a gittim. Oradan geri döndüğümde olaylar istediğim gibi gelişmedi. Yunanistan’a transfer oldum. Yunanistan’da çok iyi bir dönüş oldu. Çünkü orada gerçekten iyi bir performans gösterdim. İki sene üst üste yılın en iyi yabancı oyuncusu seçildim. Teklifler de geldi. İtalya’dan teklifler vardı futbolculuk dönemimde. Olympiakos’ta oynadım. İki sene üst üste şampiyonluğumuz var. Kupayı kazandık. Şampiyonlar Ligi’nde yer aldık. Olympiakos’un tarihinde en güzel goller arasında Real Madrid’e attığım gol de halen yer alıyor. O da sevindirici bir olaydı benim için. Olympiakos’tan sonra Ukrayna’da Metalurh Donetsk maceram oldu. İyi başladı ama iyi bitmedi. Çünkü çapraz bağ ameliyatı yaşadım. Yine Yunanistan’a dönüp, 4 yılı orada geçirip futbolu Selanik takımı olan Veria’da tamamladım.”
Futbolculuk döneminizde kendinize örnek aldığınız oyuncu ya da oyuncular kimlerdi?
“Örnek aldığım oyuncu yoktu. ‘Bunun gibi oynayayım; böyle yapayım’ dediğim bir oyuncu hiçbir zaman olmadı. Ama beğendiğim, takdir ettiğim futbolcular oldu tabii. Zidane mesela, çok beğendiğim oyunculardan birisiydi. Benim dönemimde benden biraz daha küçük de olsa Brezilyalı Ronaldo çok iyiydi. Çok klas futbolcuydu. Ama dediğim gibi ‘İlla bunun gibi olayım’ diyeceğim bir oyuncu hiç olmadı.”
Teknik adamlık döneminde kendinize örnek aldığınız isim ya da isimler kimler?
“Örnek aldığım değil de beğendiğim, takip ettiğim isimler oldu. Bunların başında Juventus’un eski hocası Massimiliano Allegri geliyor. Kendisini çok beğeniyorum. Ayrıca Antonio Conte’yi çok beğeniyorum. Jürgen Klopp çok değerli bir teknik adam. Bu isimleri takip ediyorum. Oynattıkları futbol çok hoşuma gidiyor.”
Futbola nokta koyduktan sonra teknik adamlık konusunda nasıl karar aldınız? Yeşil sahalarda yeniden olma, meydan okuma dürtüsü mü futbolu bırakan futbolcuları harekete geçiriyor?
“Teknik direktörlüğe geçiş yapma konusu her zaman aklımda vardı. 2009 yılında UEFA A lisansımı elde ettim. Futbol oynadığım dönemde o imkanım vardı. Hazırlığımı zaten 2009 yılından itibaren yavaş yavaş yapmaya başlamıştım. 2012 yılında futbolu noktaladım ve Özcan Kızıltan ile birlikte Kartalspor’da yardımcı antrenör olarak başladım. Oradan Yeni Malatyaspor’a gittim. Orada 3-4 ay çalıştığım güzel bir dönem oldu. Süper Lig’de Elazığspor’da yardımcı antrenör olarak çalıştım. Olympiakos’taki eski teknik direktörüm Trond Sollied hoca olmuştu. Onun yanına yardımcı olarak gittim. Ondan sonrasını biliyorsunuz. Abdullah Avcı ile birlikte Başakşehir’de yardımcılık yaptım 3 sene. Ama benim zaten kafamda teknik direktör olma isteği vardı. Yardımcılıkta hedefim 5 sene kalmaktı. Sonra teknik direktör olmak istiyordum. Tam tesadüf, 5 yılımı doldurup Yeni Malatyaspor’a teknik direktör oldum. Orada da Allah’a şükürler olsun ilk yılımız başarılı; ikinci yılımız daha da başarılı geçti. Yeni Malatyaspor’u Avrupa kupalarına taşıma fırsatı buldum.”
Yardımcı hoca olarak uzun bir süre (148 maç) Başakşehir’de çalıştınız ve Abdullah Avcı ile beraber çok önemli başarılara imza attınız. 2014’ten 2017’ye kadar geçen Başakşehir serüveninde neler öğrendiniz, neler yaşadınız?
“Ben her zaman söylüyorum. Futbolda elde ettiğim deneyimler sırasında çalıştığım teknik direktörlerden her zaman bir şeyler kaptım. Kendi sisteminizi yavaş yavaş kafanızda kurmaya çalışıyorsunuz. Başakşehir’de de Abdullah Hoca ile başladığımızda kendisinin vizyonunu gördüm ve kendi vizyonumu da ona anlattım. Böyle bir başlangıç yaptım. Abdullah Hocaya her zaman teşekkür ediyorum. Bana güvenip, takımın antrenmanını bana uygulattığı bir dönem oldu. Ben kendimi o üç senede gerçekten çok iyi geliştirdim. Nitekim bugünkü durumlara geldik.”
Almanya futbolu, Türk futbolunun ve Millî Takımlarımızın altyapısı gibi. Bizim burada 85 milyonluk nüfusla başaramadığımızı Almanlar orada 2.5 milyonluk Türk nüfusla nasıl başarıyor?
“Disiplin ve sistem. Yine detaya girmem gerek; buna zamanımız yetmez. Oturup bunun geniş konuşulması gerekiyor. Adamların kurduğu bir sistem var. Almanya’da 360 nokta var. Futbol Federasyonu kurdu bu sistemi. Ben daha 12-13-14 yaşlarında eyalet karmasındaydım. Her hafta pazartesi günü özel idman yapıyorduk. Almanya Futbol Federasyonu tarafından uygulanan bir sistemdi. O eyaletin elit futbolcularını alıp, haftada bir kere bir program üzerinden çalıştırıyordu. Adamların böyle bir sistemi vardı. Bizim Türkiye’de maalesef böyle bir sistem yok. Kulüplerimize baktığımızda kim var? Altınordu var çok iyi yapan Trabzonspor var altyapıdan iyi futbolcular çıkartan. Galatasaray biraz var. Zamanında Bursaspor vardı. Onun dışında yetersiz hepsi. Bu konuyu muhakkak geliştirmemiz gerekiyor.”
Milli Takım’da ve liglerde unutulmaz maçlarınız hangileriydi?
“Demin açıklamıştım. Fenerbahçe döneminde güzel maçlarım vardı. Milli Takım’da olan maçlarımı iyi düşünmem lazım. Tam hatırlamıyorum ama güzel maçlarım var. Ümit Milli Takım’a ilk çağırıldığım zaman çok iyiydi. Rahmetli Erdoğan Arıca teknik direktörümüzdü. Letonya’ya karşı Balıkesir’de oynadığımız bir maç vardı. Benim ilk Ümit mili maçımdı. 4-1 kazanmıştık. O çok güzeldi. Türkiye’de ilk o taraftarın içinde oynayıp; o heyecanı yaşamıştım. İlk maçımın galibiyetle sonuçlanması çok güzel olmuştu.”
Abdullah Avcı’nın yardımcılığını yapanlardan Okan Buruk, Tayfun Korkut ve siz hep iyi noktalara geldiniz. Bu işin sırrı nedir?
“Bu işin sırrı kendinize koyduğunuz bir hedef ve vizyon. Yardımcı olarak çalışırken bu vizyonunuz daha da gelişiyor. Ondan sonra kendi takımınızı devraldığınızda o vizyonunuzu kendi oyuncularınıza en doğru şekilde aktarmanız Ben elimden geldiği kadarıyla beynimdeki düşüncelerimi, vizyonumu oyuncularıma aktarmaya çalışıyorum. Bunu da ekibimle birlikte iyi yaptığımızı düşünüyorum. Futbolcu da çok önemli. Futbolcu bunu çabuk algıladığı zaman sahada uyguladığında ortaya güzel bir fotoğraf çıkıyor.”
Ligimizden takımınızda görmek istediğiniz üç oyuncunun ismini istesek sizden?
“Mevkiye göre değişebilir. Çok oyuncu var beğendiğim. İsim söylemeyeyim ben.”
Bir teknik adam olarak ideal oyun sisteminiz nedir? Takımınızın en üst seviyede nasıl bir oyun oynamasını hayal ediyorsunuz?
“Bizim oynadığımız sistem 4-2-3-1 sistemi Ama zaman zaman bu 4-3-3 oluyor. Rakibe yönelik olabiliyor. Bazen beşliye dönebiliyoruz. Bu sistemleri ben denedim ve çalıştım. Ama en doğru oynadığımız sistem 4-2-3-1.”
2017-2018 sezonunda teknik direktör olarak ilk görevinizi aldınız ve sizi Süper Lig’de Yeni Malatyaspor’un başında izledik. 6. haftada takımın başına geçtiniz ve 28 maçta 9 galibiyet, 9 beraberlikle ligi 43 puanla 10. sırada bitirdiniz. Teknik adam olarak ilk sezonunuzu nasıl yorumlarsınız?
“Üzerine kitap yazabiliriz aslında. Öyle söyleyeyim. Gerçekten dışarıdan gözüktüğü gibi değil her şey Dışarıdan güzel bir fotoğraf gözükebiliyor. Ama içine girdiğiniz zaman gerçek sıkıntılarla, sorunlarla karşılaşabiliyorsunuz. Ama Malatya’da sıkıntılarla karşılaşmamıza rağmen her şeyi pozitife çevirerek güzel bir sezon yaşadığımızı düşünüyorum. Çok çalıştık ekibimle birlikte. Uyumadığımız günler de oldu. Biz elimizi değil, gövdemizi taşın altına koyduk. Ama Allah’a şükürler olsun ki o sezonu ilk 10 içinde bitirebildik.”
İkinci sezonunuzda 29 maçta 10 galibiyet, 8 beraberlik elde ettiniz ve Yeni Malatyaspor sezon sonunda UEFA Avrupa Ligi’nde ön eleme oynama hakkı kazandı. Geçen sezon hakkında neler söylersiniz?
“Orada da sezon bizim adımıza aslında çok iyi başlamadı. İstediğimiz transferler biraz gecikti. Hazırlık döneminde transferlerin geç gelmesinden dolayı eksik çalıştık. Bazı sıkıntılar yaşadık. İlk maçımıza Göztepe’ye gittik. 13-14 sağlam oyuncuyla gittik. İlk maçımızı deplasmanda 3-1 kazandık. Ondan sonra o iyi başlangıçla gidişatımız da çok iyi oldu. İlk yarıyı ikinci sırada tamamladık. Müthiş bir gidişat oldu. Orada futbolcularımla gerçekten övünmem lazım. Çok iyi bir çıkış gösterdiler.”
Bu sezon başında yolunuz Alanyaspor ile kesişti. Liglere ara verilene kadar 26 maçta 12 galibiyet, 7 beraberlikle 43 puan topladınız ve 6. sıradasınız. Tüm dikkatleri üzerinize çektiniz. Öncelikle bu tablo hakkında yorumunuz nedir?
“Malatyaspor’dan ayrıldığımda birkaç teklif vardı. Bunlardan birisi Alanyaspor’du. Alanyaspor’u seçmemin nedeni en azından bir iskelet takım vardı. ‘O iskelet takımın üzerine birkaç transfer yapabilirsem iyi bir yerlere getirebilirim’ diye düşünüyordum. Başkanımız Hasan Çavuşoğlu’na, yöneticilere çok teşekkür ediyorum. İstediğimiz transferleri en kısa sürede takıma kattılar. O bizim çok büyük avantajımız oldu. Futbolcuların erken gelmesi ve takıma erken uyum sağlamaları bize ligde güzel bir başlangıç yaşattı. İlk yarıya baktığımızda zaten 10 hafta lider olarak götürdük. Sonra düşüşümüz nasıl oldu? Gol yollarında yakaladığımız pozisyonları iyi değerlendiremedik. Kazanmamız gereken maçları berabere tamamladık. Veya penaltıdan kaybettiğimiz maçlar oldu. Şu an baktığımızda rahatlıkla lider de olabilirdik. Ama futbol bu. Atamadığınız zaman ilk sırada olamıyorsunuz. Şu an 6. sıradayız ve kupada yarı final ilk maçını kazandık. İnşallah final olur ve kupa olur. Şu an iyi bir gidişatımız var.”
Korona virüs sebebiyle liglere verilen aradan sonra önünüzde 8 maç var. Zirvenin 10 puan gerisindesiniz. Sizce dönünce neler olur ve sezon sonu için hedefiniz nedir?
“Bu hastalık bütün dünyayı büyük sıkıntıya soktu. Herkes nasibini aldı Covid-19’dan. Ara verildi mecburen. İlk hazırlık dönemi gibi bir dönem yaşıyoruz. Futbolcular sıfırdan başladılar. Biz antrenmanlarımıza gruplar şeklinde 4 Mayıs’ta başladık. Üç grup şeklinde idman yaptık. Şu an tam takım halinde çalışıyoruz. Zaten ligler de 12 Haziran’da başlıyor. İyi bir durumda olacağımızı düşünüyorum. Takım çok iyi çalışıyor. Oyuncularım çok konsantre olmuş durumda. Ne istediğimizi biliyoruz. Bizim istediğimiz; ben olayım, futbolcular olsun, kulüp olsun; kupada final oynayalım ve kupayı Alanya’ya getirelim Bu demek değil ki ligde son 8 maçı bırakacağız. Son 8 maçta en iyisini yapıp bulunduğumuz yerde veya yukarıda bitirmek istiyoruz. Çünkü bazı takımlar bence iyi başlangıç yapamayacak. Belki liderlik değişecek, sıralama değişecek. Biz elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağız.”
İsminiz zaman zaman büyük takımlarla anılıyor. 45 yaşında, genç bir teknik adamsınız. Yabancı dillere hakimsiniz. Yurt dışında birçok yerde yaşadınız. Futbol dilini iyi biliyor ve gayet de başarılı gidiyorsunuz. Tüm bunların ışığında kendinize nasıl bir kariyer planı yaptınız?
“Daha önce bir sorunuza cevap verirken kendimi zaten 2009’da hazırlamaya başladığımı söylemiştim. Hedef zaten teknik direktörlüktü. Ben kendimi anlatayım; yeşil sahalardan ayrılmak istemeyen bir karakterim. Zaten 37 yaşında futbolu bıraktım. Yeşil sahalardan hiçbir zaman uzak kalmak istemiyordum. Bu yüzden teknik direktörlük koltuğunu seçtim. Futbolcunun nasıl bir hedefi varsa, teknik direktörün de var. Benim hedefim en üst seviyede hocalık yapabilmek, kupalar kazanabilmek Bunun için elimden geleni yapmaya çalışıyorum ekibimle birlikte. Bugüne kadar iyi gittiğini düşünüyorum. Evet, yurt içi olsun, yurt dışı olsun teklifler var. Sezon sonunda Alanyaspor ile sözleşmem sona erecek. Gelecek teklifleri kulübümden olsun, diğer takımlardan olsun, en iyi şekilde değerlendireceğimi düşünüyorum.”
Sizin oynadığınız dönemle bugünkü futbolu karşılaştırdığınız zaman neler değişti?
“Bugünkü döneme baktığınızda, daha atletik futbolcular var. Temposu ve koşu mesafeleri daha yüksek, sprint sayısı daha fazla olan oyuncular var. Her şeyiyle değişti. Kurallar değişti. VAR geldi. O dönemler bunlar yoktu. Oyun daha da hızlandı.”
Teknik direktör Erol Bulut olarak baktığınızda futbolcu Erol Bulut’a neler söylemek isterdiniz?
“Oraya girmeyelim. Teknik direktör Erol Bulut, futbolcu Erol Bulut’a çok nasihat edebilirdi. Yaptığımız yanlışlar oldu futbolculuk dönemimizde. Ama sonuçta bazı şeyleri yaşayarak görüyorsunuz. Ben yaşadım. Hatalarımız oldu. O hataları şu anki futbolcularıma en iyi şekilde aktarmaya çalışıyorum. Aynı hataları yapmasınlar diye çok konuşuyorum.”
Gelişime çok açık bir teknik adamsınız. Bu yolda yürürken gelişmek için neler yapıyorsunuz? Takip ettiğiniz yayınlar ya da katılmak istediğiniz kurslar var mı?
“Takip ettiğim siteler var. Zaten Alman Futbol Federasyon sitesi ile bağlantım var. Oradan her ay dergiler adresime geliyor. Kitaplar okuyorum. Yurt dışı futbolu takip ediyorum. Takımları, kulüpleri takip ediyorum. Nasıl gelişmişler diye araştırıyorum. Biz de kulübümüze bazı şeyleri katmaya çalışıyoruz. Oradaki imkanlar maalesef burada fazla yok. O yüzden bazı yerlerde eksik kalabiliyorsunuz. Her şey adım adım İnşallah önümüzdeki periyotta doğru şekilde katkı sağlamaya çalışırız.”
Korona günlerinde boş vakitlerinizde neler yaptınız? Yeni hobiler edindiniz mi?
“Evden çıkamadık ki. Boş vakit vardı ama fazla bir şey yapamadık. Ailemle vakit geçirdim. Bilgisayar önünde bol bol dizi ve film izledik. Bol bol maç izledik; futbolcu izledik. Sonuçta hazırlığımızı da yapmamız gerekiyor gelecek sezon için. Elinizde portföy oluşması gerekiyor. O hazırlığımızı da yaptık.”
Alanya’da nasıl bir hayatınız var? Futboldan arta kalan zamanlarda kafanızı boşaltmak için neler yaparsınız?
“Şöyle söyleyeyim. Alanya bir futbolcu, bir teknik direktör için gerçekten çalışılabilecek en güzel yerlerden birisi. Her oyuncu, her teknik adam burada çalışmak ister. Bu söylediklerim sadece şehrin konumuyla ilgili değil. Başkanımız ve yönetimimizle iyi bir ilişkimiz var. Her konuda istişare ediyoruz. Her teknik adam böyle bir başkanla çalışmak ister. Sonuçta transferleri hızla gerçekleştiren, hızlı çalışan bir yönetim var. Bu da bir teknik direktör için çok önemli. Çalışmak için çok güzel bir yerdeyim.”