Şairlerin başkenti: Santiago de Compostela
Galiçya bölgesi ve Portekiz aynı meridyende olmalarına rağmen İspanya saatine sadık kalan Santiago de Compostela, güneş batımına saat 22’de tanık oluyor. Gecenin çökmesiyle sokaklara derin bir sessizlik hâkim oluyor. Uzun süren yağışlar şehrin sakinlerinin tavernalarda toplanmalarını sağlıyor. Gotik mimarinin hüküm sürdüğü taştan yolları sarı sokak lambaları aydınlatıyor. Katedralin hemen karşısında, sokak müzisyenlerinden geleneksel Kelt müziği dinleyebilir, şehir halkından dans figürleri öğrenebilirsiniz.
1985’te UNESCO korumasına alınan Santiago, bölgenin başkenti olmasına rağmen hâlâ bir endüstri şehrine dönüşmemiş ve fazla göç almamış. Bunun en önemli sebeplerinden biri şehrin Hristiyanlar için dinsel bir önem taşıyor olması. Her yıl binlerce Hristiyan hacı olmak için İspanya’nın çeşitli bölgelerinden başlayıp Santiago Katedrali’nde son bulan 300 kilometrelik ‘Camino de Santiago’yu tamamlıyor.
Ekolojik restoranları ve deniz ürünleriyle meşhur şehirde akşam yemeği için Fogar do Santiso Taverna’sına geliyoruz. Sadece iklimiyle değil misafirperverlikleriyle kalbimizi kazanan Galiçya’da yanımızda oturan üç kişilik arkadaş grubunun laf atmasıyla başlayan arkadaşlık şehirden ayrıldığımızda dahi sürüyor.
Balıkçı kasabasından dünya zirvesine: Vigo
Santiago de Compostela’ya bir saat yirmi dakika uzaklıktaki Galiçya bölgesinin popülasyonu en yüksek şehri Vigo’ya geliyoruz. İspanya tarihinde önemli liman şehirlerinden olan Vigo, verimli toprakları ve deniz ürünleri çeşitliliğiyle Ortaçağ’da sık sık Viking saldırısına uğramış. 19. yüzyılın ikinci yarısında ise ABD ile yaptığı ticaret anlaşmaları sonucunda büyük yatırımlar alan Vigo, dünyanın en büyük deniz ürünleri limanı haline geliyor.
Ufak şirin bir balıkçı kasabasında kısa zaman içinde büyük uluslararası şirketlerin uğrak noktası olan şehre yakın köylerden işçiler akın etmeye başlıyor. Bu hızlı küreselleşme süreci Javier Bardem’in başrolünü üstlendiği 2002 yapımı ‘Los lunes al sol’ (Güneşli Pazartesiler) filminde çok güzel anlatılmış. İş bulamayan yedi kişinin hayat kavgasına odaklanan filmin vapurda geçen en vurucu sahnesini taklit etmekten kaçınmadım.
Kelt tarihine yolculuk: Santa Trega
Galiçya gezisini eski kelt evleri ve Atlantik Okyanusu manzaralı dağlarını ziyaret etmeden tamamlamak olmaz. Portekiz sınırında Vigo’ya 45 dakika uzaklıktaki ‘Castro de Santa Trega’ya geliyoruz. Deniz seviyesinden 341 metre yükseklikteki Santa Trega Dağı milattan önce 5 bin kişiye ev sahipliği yapmış. 1914 yılında keşfedilen yaşam bölgesi bulunduğunda neredeyse harabe halindeymiş ve bir sanatçı sayesinde orijinaline sağdık kalınarak yeniden inşa edilmiş.
Galiçya bölgesi İspanya ekonomik krizinden fazlasıyla etkilenen ve son dönemde turizm dışında yatırım almayan bir bölge. Yeni jenerasyon ise şehirlerde işsiz kalmak yerine aile mesleklerini sürdürmeye çalışıyor ve yakın köylerde yaşamını sürdürüyor. Doğası ve mutfağı bir yana eğer fırsatınız olursa birkaç gece yerellerin evinde konaklamak bu misafirperver kültürü tanımak için iyi bir fırsat olabilir.