Büyük bir depremin, yakın çevresinde daha küçük depremleri tetiklediği kuşkuya yer bırakmayan bir gerçektir, ve biz bu depremlere artçı depremler adini veririz.. Ancak daha uzak mesafeler söz konusu olunca, örneğin 500 km’den daha uzak mesafeler söz konusu olduğunda, bu tetikleme etkisinin geçerli olup olmadığı konusu bugün için tartışmalıdır.
Geçmişteki örneklere bakıldığında, bu şekilde tetiklenmiş olabileceği ileri sürülen depremlerin sayısı çok azdır ve bu örnekler bile bilim dünyasının bir bölümü tarafından tetiklenmiş deprem olarak kabul edilmemektedir. Örneğin İzmit depreminden 3 ay sonra yakin bir çevrede oluşan Düzce depreminin, bir tetiklenme etkisi taşıdığı yönünde genel bir kani oluşmuştur. Ancak, İzmit depreminden yaklaşık bir ay sonra oluşan Atina depreminin tetikleme etkisi altında gelişip gelişmediği halen bir tartışma konusudur. Bu büyük depremlerin yanı sıra, İzmit depremi sonrasında, Yunanistan’in genelinde büyüklüğü 3.5 civarında çok sayıda depremin tetiklenmiş olduğuna yönelik gözlemler de ileri sürülmüştür.
Gerilme alanlarına yönelik hesaplamalara bakıldığında, çok uzak mesafelerde depremlerin tetiklenmesi olasılığı çok azdır. Uzak bir depremin (>1000 km) yaratacağı ekstra gerilim çok küçüktür, ve genelde gel-git mekanizmalarının her gün yarattığı gerilim değişiminin bile altında kalmaktadır. Bununla beraber, çok seyrek sayıda da olsa, uzaktan tetiklenmiş olduğu kabul görmüş olan örnekler de vardır ( örn. Landers ve Little Skull Mountain deprem çifti, 1992 – California, ABD). Bu tür uzaktan tetikleme ilişkilerinin varlığı, en azından istatistiksel anlamda doğrulanmışsa da, oluşum mekanizmasının kesin olarak anlaşılamadığını söylemek mümkündür.
Özet olarak denilebilir ki: büyük bir depremin uzaklarda yeni depremleri tetikleme olasılığı vardır; ancak, bu olasılık yüksek değildir ve olası bir tetiklenmenin yerini, günümüzdeki bilgilerimizle, bilimsel bir yaklaşım ile belirleme aşamasına henüz ulaşılamamıştır.