İGA’dan yapılan açıklama;
İstanbul Havalimanı, inşaat aşamasından açılış dönemine, açılıştan da tam kapasite operasyonlara geçiş sürecine kadar farklı aşamalarda türlü zorluklarla baş ederek, bugünkü noktaya erişmiştir. Sivil havacılık tarihinin en iddialı taşınma operasyonlarından “Büyük Göç’’ olarak adlandırdığımız ve Türkiye’nin lojistik başarısının kanıtı niteliğindeki bu operasyon, 47.300 tonluk ekipmanın Atatürk Havalimanı’ndan İstanbul Havalimanı’na sorunsuz bir şekilde, iki günden daha kısa bir sürede, 33 saatte taşınması ile tamamlandı. İGA olarak, açık bir havalimanından 45 km’lik uzaklığa bir taşınma operasyonunu sorunsuz yönettik. Bu bakımdan “Büyük Göç’’ çok kapsamlı, aynı zamanda başarı ile yönetilmiş bir operasyon olarak dünya havacılık tarihindeki yerini aldı. Böylesine bir operasyonu dünya üzerinde yapabilecek ülkeler sınırlı sayıdadır. Ülkemiz, o ülkeler arasında yer alarak havacılık tarihinde fark ortaya koymuştur. İstanbul Havalimanı, 6 Nisan 2019’da, tam operasyona geçerek kimi havacılık otoritelerinin düşüncelerini boşa çıkarıp yapılamaz denileni yapmış ve havacılık tarihinde yeni bir sayfa açmıştır.
İSTANBUL HAVALİMANI’NDA AYRICALIKLI HİZMETLERİMİZLE, YOLCULARIMIZLA BULUŞTUK!
İstanbul Havalimanı’ndaki en büyük hedefimiz; uluslararası bir havalimanı olarak tüm yolcularımıza eşsiz bir yolculuk deneyimi yaşatmaktı. Sunduğumuz hizmetlerle, zengin yeme-içme ve alışveriş mekânlarıyla, kültür-sanat sergileriyle İstanbul Havalimanı’nda tam kapasite operasyonların ilk yılında yolcu memnuniyetini ön plana koyan bir yaklaşımla bu hedefimizi başardığımızı söyleyebilirim.
Havalimanımızdaki reklam alanları ile Türkiye,outdoor (OOH/ Out-of-home) reklam pazarının yaklaşık yüzde 15’ini yönetmekteyiz. Havalimanındaki reklam alanlarımızda doluluk oranlarımız ortalama yüzde 70 civarında gerçekleşmiş olup, reklam veren üst düzey markaların yeni adresi olduk. Duty Free’de alansal doluluk oranı Mart 2020 itibariyle yüzde 98.4 seviyesine ulaşmış, açılıştan bu yana kişi başı harcama yüzde 55 artış göstermiş, 108 alt işletmeci ve 33 klasik duty free mağazası faaliyet göstermektedir. Özel yolcu hizmetlerinde ise son 1 yılda hedeflerimizin üzerinde performans gösterdik. 445 bin yolcumuz İGA Lounge hizmetimizden faydalanırken toplamda 1.3 milyon misafirimize bu özel yolcu hizmetlerimizi sunma imkanı bulduk.
Yeme içme tarafında; geçtiğimiz 1 yıl içinde Mart ayına kadar 67 ünite açılmıştır. 2019 yılının Nisan ayına göre dış hat hava tarafı kişi başı harcama rakamı yüzde 28 artış göstermiştir.
Yola çıktığımız ilk andan itibaren bu başarıyı yakalayacağımızı biliyorduk ve bundan emindik! Bir yıldır, ortak aklımızla, kurum kültürümüzün ve değerlerimizin bize ışık tutmasıyla hareket ediyor, en önemlisi de “takım olarak” yolcularımıza sunduğumuz müşteri memnuniyetiyle onlara unutulmaz bir deneyim yaşatıyoruz.
6 Nisan 2019 tarihinde tam kapasiteyle operasyon sürecine başladığımız İstanbul Havalimanı’nda, ilk işletme yılı içerisinde DHMİ tarafından garanti edilen 233,1 milyon Euro’luk Dış Hat Yolcu Gelirinin aşılması sonucu İGA tarafından devlete 22,4 milyon Euro tutarında ek ödeme gerçekleştirdik. Devletin hiçbir kaynağını kullanmadan ilk yılımızı tamamlamış olduğumuz bu kısa süre zarfında önemli başarılara imza atarak uluslararası havacılık camiasının odağı haline geldik.
İstanbul Havalimanı’nın işletmecisi İGA olarak yolculuk deneyimi noktasında sürekli kendimizi yeniliyoruz. Hâlihazırda 3. pist çalışmalarımız sürüyor. Operasyonel olarak önemli avantajlar sağlayacak bu yeni pistimizi 18 Haziran’da hizmete almayı planlıyoruz. İstanbul Havalimanı çevresindeki rüzgar gülleri bu yıl bitmeden taşınarak kaldırılacak ve ek binaların yapımı tamamlanacak. İstanbul Havalimanı’nın her şey takvimine uygun, planlandığı gibi gidiyor.
İLK YILIMIZDA, 64 MİLYON YOLCUYA VE 74 HAVA YOLU ŞİRKETİNE HİZMET SUNDUK!
Hepinizin bildiği üzere 2019 yılında havacılık sektörünü derinden etkileyen Boeing 737 MAX krizini yaşadık. Türk Hava Yolları’nın filosunda bulunan 24 adet 737 MAX tipi uçak tüm dünyada olduğu gibi güvenlik gerekçesiyle uçuşlardan çekilmişti. 2019’da yaşadığımız bu tür durumların yol açtığı kapasite kaybını, Ocak 2020’den itibaren Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs (COVID-19) salgını da artırdı. Bu salgının hızla ilerleyişi de havacılık sektöründe ciddi bir gerilemeye neden oldu.
Bu bağlamda, 6 Nisan 2019’dan 31 Mart 2020 tarihine kadar olan yaklaşık 1 yıllık dönemde 64 milyon yolcu ve 74 hava yolu şirketine İstanbul Havalimanı’nda ev sahipliği yaptık. 737 Max tipi uçakların yerde olmasıyla yaşanan kaybın yanı sıra geçen yıl taşınma döneminde uçuş yapılmayan günler ve 22 Nisan’a kadarki kademeli tam kapasiteli operasyona geçiş de bu yolcu sayısının bugün çok daha yukarılarda olmasını engelledi.Ama şundan eminiz ki; gelecek günlerde Türk havacılık sektörü çok daha ivmeli şekilde büyümesine devam edecektir.
HER ZAMAN HAVALANMAYA HAZIRIZ!
Hepimizin malumu olduğu üzere; dünyanın dört bir yanında Koronavirüs (COVID-19) pandemisi nedeniyle hayat durma noktasına geldi. Salgın; ekonomiyi, toplumu ve bizlerin günlük hayatını hızla değiştirirken, seyahat alışkanlıklarımızı da farklı bir noktaya getirdi. Ülkelerin sınırlarını birbirine kapatmak zorunda kalmasıyla, bu durum birçok sektörün yanında en başta da havacılık dünyasını derinden etkiledi.
Yaşanılan bu süreç, sadece finansal bir kriz değildir. İnsanların ilk kez evlerine haftalarca kapanmasının ardından güven ortamının oluşması durumunda tekrar eski alışkanlıklarına dönmesi çok zaman almayacaktır. Geçmişte olduğu gibi, havacılık sektörü bu krizin de etkilerini atlatacak ve tekrar yükselişe geçecektir.
Böyle zamanlarda en önemli şeylerden biri, birbirini desteklemek ve “birlikten kuvvet doğar” düşüncesiyle hareket etmektir. Eninde sonunda biz, koyduğumuz hedefleri bu salgından dolayı birazcık gecikmeli de olsa hep beraber yakalayacağız, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
İstanbul Havalimanı’nda yolcu ve uçuş sayıları bakımından eskisinden daha yoğun dönemler göreceğiz. Henüz ilk yılımızda yakaladığımız başarılarla havacılık sektöründe Türkiye’nin de söz hakkı olduğunu tüm dünyaya kanıtladık. Bundan sonraki süreçte de sorunun ne olduğuna değil; değişen dünya dinamikleri ile birlikte çözümün nasıl olacağına odaklanmanın doğru olduğunu bilmeliyiz. Her daim krizlerin sonrasına odaklanmalıyız.