Şehrin tam merkezindeki Şişli, genellikle kalabalığıyla bilinir. Burada oturanlardan çok gelip geçenlerin kalabalığıdır bu. Aslında İstanbul’un her semti gibi hazineler gizler bağrında. Tarihin sayfaları açılırken önünüzde sanat kucaklar sizi. Semti iki anacadde, boylu boyunca geçer. Harbiye’den Şişli Camisi’ne kadar uzanan Halaskârgazi ve Çağlayan’dan Pangaltı’ya kadar uzanan Abide-i Hürriyet caddeleri. Halaskârgazi Caddesi adını (Halaskâr: kurtarıcı) Atatürk’ten alıyor. Diğer caddenin ismiyse 31 Mart Olayı olarak bilinen Meşrutiyet karşıtı ayaklanmanın bastırılması sırasında şehit olanların anısına, 1911’de Şişli’nin en yüksek tepesine yapılan Abide-i Hürriyet’ten yani anıttan alıyor. Bu iki caddenin kesiştiği noktada, şehrin simgesel yapılarından biri olan Şişli Camisi var. Klasik Osmanlı mimarisi tarzındaki cami, mimar Vasfi Egeli tarafından tasarlanmış.
Atatürk’ün evi
Halaskârgazi Caddesi’nde dolaşırken günümüze ulaşmayı başarmış birkaç 19’uncu yüzyıl binası selamlar sizi. Bazen de üzücü anılar çıkar karşınıza… Bu cadde üzerindeki Agos gazetesinin önünden gazeteci Hrant Dink’i anımsamadan geçemezsiniz.
Cadde üzerindeki pembe renkli üç katlı binada, Mustafa Kemal Atatürk, annesi ve kız kardeşiyle birlikte bir süre yaşamış. İstanbul’un işgal altında olduğu günlerde arkadaşlarıyla sık sık bu evde toplanmış. 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a gelerek Samsun’a hareket tarihi olan 16 Mayıs 1919’a kadar Osep Kasapyan’ın 1908 yapımı bu evinde kalmış. Ankara’ya yerleşmesiyle bina 1924’te, eski valilerden Erzurum Milletvekili Tahsin Uzer tarafından satın alınmış. 15 Haziran 1942’de ziyarete açılan Atatürk İnkılap Müzesi’nde Atatürk’ün özel eşyaları, fotoğrafları ve birkaç tablosu sergileniyor.
Bulgar Eksarhanesi
Semtte belki de adını ilk kez duyacağınız bir yapı var: Bulgar Eksarhanesi… Halaskârgazi ve Abide-i Hürriyet caddeleri arasında uzanan geniş bir bahçe içinde. 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında Bulgarların Rum Ortodoks Patrikhanesi’nden bağımsız bir kilise kurma çabaları sonuç almış ve 11 Mart 1870 tarihli bir fermanla Osmanlı devleti bağımsız Bulgar Kilisesi’nin kurulmasına izin vermiş. Fermana göre Bulgar cemaatinin başında bir eksarh bulunacaktı. Eksarh, önder ya da başkan anlamında bir terim ve Ortodoks Kilisesi hiyerarşisinde patrikle metropolit arası bir rütbeye denk geliyor. Dolayısıyla bu bina Bulgar Patrikhanesi gibi bir işlev üstlenmiş ama İstanbul’da Bulgar kalmamış! 19’uncu yüzyılın sonlarına ait dört katlı yapı Eksarh 1. Jozif tarafından yaptırılmış. Semt sınırları dahilinde olan günümüzdeki Türkiye Hastanesi de zamanında Bulgarlara aitmiş.
Etfal, çocuklar demek…
Halaskârgazi Caddesi’nden Küçükbahçe Sokak’a saparsanız Şişli Etfal Hastanesi’ne gelirsiniz. Sultan II. Abdülhamit hastaneyi, sekiz aylıkken ölen kızı Hatice Sultan için 1899’da yaptırmış. Etfal Arapça tıfılın çoğulu, dolayısıyla çocuklar anlamına geliyor. Bahçede bulunan 20 metre yüksekliğindeki saat kulesi, minare ve mescit görevi de yapıyor. İtalyan mimar Raimondo d’Aronco tarafından planlanmış ve 1907’de inşa edilmiş. Kırmızı tuğla ve beyaz mermerin kullanıldığı bir cephe düzenlemesi olan kulenin gövdesi, dört kenarını çevreleyen bir balkon-şerefe ile bitirilmiş.
Şişli Etfal Hastanesi’nin hemen yakınında, İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından 1925’te inşa edilen ve ‘I. Ulusal Mimarlık Akımı’nın önemli örneklerinden biri olan Mongeri Binası var. Kendisi bir sanat eseri olan bina, 2016’da Bozlu Art Project adıyla bir sanat araştırma merkezine dönüştürüldü. Dr. Şükrü Bozluolçay’ın yıllar içinde biriktirdiği modern ve çağdaş sanat eserlerinden oluşan koleksiyonun sergilendiği Bozlu Art Project tarihle sanatı buluşturan duraklardan biri.
İlginç mezar taşları
Abide-i Hürriyet Caddesi’nde yürümeye devam edin. Protestan Mezarlığı’nı göreceksiniz. Yapısı İngiltere’dekileri andırsa da burada daha çok Alman, Fransız, Macar, İsveçli, Norveçli ve Amerikalılar gömülü. Burada, tarihi 19’uncu yüzyıla kadar giden, üzerinde evliliklerin, mülteci statülerinin, ölüm sebeplerinin yazılı olduğu mezar taşları görenlere ilginç geliyor. Burası aynı zamanda Türkiye’yi çok seven Amerikalı antropolog Josephine Powell’ın da (1919-2007) gömüldüğü yer. Sağlığında, Josephine Powell’ı Cihangir’deki evinde ziyaret ettiğimde olağanüstü kilim koleksiyonundan çok etkilenmiştim.
Bomonti etkinlik adası oldu
Feriköy’e kadar uzandığınızda bir kültür adasına düşmüş gibi olacaksınız. 1890’da açılan Bomonti zamanla semte adını verdi. Fabrikanın kuruluşu gibi, 2015’te açılan bomontiada da semtin atölyelere terk edilmiş kaderini yeniden yazdı. Galeri, yeme-içme mekânları ve açık hava alanlarında yıl boyunca birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Hemen yakınında Gökkuşağı Sokak’ta her cumartesi kurulan Feriköy Organik Pazarı ve her pazar kurulan Feriköy Antika Pazarı’nı mutlaka gezi listenize ekleyin.
Tarih canlanıyor
Okmeydanı’ndaki Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi, Nejat Çuhadaroğlu’nun emek ve sabrının yanı sıra, 30 senelik maket deneyimi, 25 senelik diorama yeteneği ve 18 senelik koleksiyoner kimliğini de yansıtıyor. Sergilenen kılıç, pala, tabanca tüfek, zırh gibi askeri materyallerin hepsinin; üniforma, kaftan gibi tekstil malzemelerinin büyük çoğunluğunun orijinal olduğunu öğrenmek eminim sizde de büyük bir hayranlık uyandıracak. 19. yüzyıla kadar olan Osmanlı dönemi kıyafetleri gravürlerden ve resimlerden aslına sadık kalınarak hazırlanmış. Hazırlanma süresinin 1 ay, 1 yıl ya da temsil ettiği kişi ve döneme göre 10 yıl sürebileceğini öğrendiğinizde verilen emeğe bir kez daha şapka çıkartacaksınız.