Projede kamu yararına aykırı bir yön bulunmadığı belirtilen kararda, idarenin yöntem belirlemekte ‘takdir yetkisi’ olduğu gerekçe gösterildi. Projeye karşı idari yargıda dava açılmasına engel olmadığı vurgulanan kararda, “Kanal İstanbul ve benzeri su yolu projelerinin gerçekleştirilme yönteminin belirlenmesi, kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında olup kamu yararı dışında bir amaç gözettiği de saptanamayan kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır” denildi.
TBMM’de 26 Temmuz 2018’de kabul edilen bedelli askerliğe yönelik düzenlemenin de yeraldığı torba kanunla Kanal İstanbul ve benzeri su yolu projelerinin ‘yap-işlet-devret’ modeli kapsamına alınması düzenlenmişti. CHP, düzenlemenin iptali talebiyle AYM’ye başvurmuştu. AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın başkanlığındaki 15 kişilik AYM Heyeti, 24 Aralık 2019’da oy birliğiyle iptal talebini reddetmişti. Ret kararında özetle şöyle denildi:
AYKIRI BİR YÖNÜ YOK
“Bu bağlamda Kanal İstanbul ve benzeri su yolu projelerinin büyük finansman ve ileri teknoloji gerektirmesi halini göz önüne alan kanun koyucunun kuralın gerekçesinde de ifade edildiği şekilde bu projelerin ileri teknolojiye, günümüz ihtiyaç ve şartlarına uygun şekilde hızlı, etkin ve verimli bir biçimde gerçekleştirilebilmesini, projelerde özel sektörün tecrübe ve sermayesinden faydalanılmasını, rekabet gücünün artırılarak proje maliyetlerinin düşürülmesini amaçladığı anlaşılmakta olup belirtilen amacın kamu yararına aykırı bir yönünün bulunduğu söylenemez. Kuralda sadece anılan projenin gerçekleştirilebilmesi hususundaki yöntem belirlenmiştir. Kural, projenin çevresel etkilerinin ortaya konulmasını, bu yönde gerekli çalışmaların yapılmasını, çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi için zorunlu, etkili ve işlevsel tedbirlerin alınmasını engelleyen bir ifade ve içerik taşımadığı gibi kuralın projenin gerçekleştirilmesi bakımından tarım arazilerinin, çayırların, meraların, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının, ormanların ve genel itibarıyla çevrenin korunmasına yönelik anayasal ilke ve kurallara uygun hareket edilmesi zorunluluğunu ortadan kaldıran bir yönü de bulunmamaktadır. AYM’nin 2016/133 esas sayılı kararında da belirtildiği şekliyle su yolu, idarenin düzenleyici işlemi niteliğinde olan imar planı kararıyla yapay olarak oluşturulduğundan esasında imar planının da bir parçası olup su yolunun planlama ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu iddiasıyla imar planının iptali talebiyle idari yargı mercilerinde dava açılmasına da herhangi bir engel bulunmamaktadır.”