Venediklilerin Ortaçağ’da, Doğu ile geliştirdiği ticaret, Venedik’in mimaride egzotik bir tarz edinmesine sebep olmuş. Adriyatik’in gelgit sularının içindeki adalardan oluşan şehir, göz alıcı güzelliğini meşhur San Marco Meydanı’nda turistlere cesurca sergiliyor. 118 ada üzerine kurulu bu güzel şehir, 170 kanal ve yüzlerce köprüyle birbirine bağlı. Venedik’teki eşsiz yapıları görmenin en güzel yolu, şehrin ortasından geçen ‘Büyük Kanal’da seyreden ‘vaporetto’ya binmek. Bu meşhur deniz otobüsü sizi Santa Lucia’dan Rialto’ya, Rialto’dan San Marco’ya kadar olan bölgede sayısız tarihi yapıyı dışarıdan gözlemlemenize imkân tanıyacak. Dar kanallardan geçebilmek için ise insan gücüyle hareket eden gondollara binmek, Venedik’e gelen turistlerin en önemli aktivitesi…
Dünyanın en güzel meydanlarından biri olarak kabul edilen ve sayısız etkinliğe ev sahipliği yapan San Marco Meydanı’nda, Saat Kulesi (Torre dell’Orologio), Çan Kulesi (Campanile), San Marco Bazilikası gibi önemli yapılar bulunuyor. Doğu ile Batı’nın mimari birleşimi olarak kabul edilen San Marco Bazilikası’nın dış yüzeyindeki atlar, 1204’te İstanbul’dan getirilen bronz atların kopyaları. Atların orijinali, bazilikadaki müzede sergileniyor. ‘Göğe Yükseliş Kubbesi’, zarif kemerleri ve mozaikleriyle bu bazilika, başlı başına bir sanat eseri…
Bir dönem Venedikli yöneticilerin resmi konutu olarak kullanılan Dükalık Sarayı (Palazzo Ducale), 9. yüzyılda yapılmış. Gotik tarzdaki bu büyük yapı, Venediklilerin ihtişamlı hayatlarına adeta ayna tutuyor. San Marco Meydanı’nda yer alan Saat Kulesi ise ayın evreleri ve zodyak sembollerle süslü. Kule’nin üst katında mavi zeminin hemen önünde Aziz Markos’un kanatlı aslanı bulunuyor. Kulenin saat mekanizması sadece rehberli turlarla geziliyor. Venedik’in simgesi olan Rialto Köprüsü, şehrin tam kalbinde yer bulunuyor. Her gün çok sayıda turist, hem bu köprünün hem de köprüden eşsiz Venedik manzarasının fotoğrafını çekmek için birbiriyle yarışıyor.
Büyük Kanal’ın üzerinde yer aldığından, kanal turlarında hemen dikkati çeken Santa Maria della Salute Kilisesi, kentin en etkileyici mimari yapılarından. 1630 yılındaki veba salgınında on binlerce Venediklinin ölümünden sonra, salgından kurtulunmasına şükran duyulması sebebiyle yapılmış. Yine burada yer alan Güzel Sanatlar Akademisi, Bizans döneminden Rönesans’a eşsiz koleksiyonuyla Venedik’in en önemli müzesidir. Venedik’te çok sayıda otel olsa da şehre turla gelindiğinde tur acenteleri genelde Venedik’in dışında kalan Noale-Scorze gibi kasabalarda misafirleri ağırlarlar. Oysa Venedik’i tam anlamıyla yaşamak için sabah olduğu kadar gece de orada kalmak gerekir. Bu nedenle bu güzel şehre turla gelenlerin pek azı gerçekten gecesi ve gündüzüyle Venedik’i tadamamakta, bunun yerine gün içinde birkaç saat Venedik’i turluyorlar. Aradan yıllar geçtikten sonra, Venedik’e yeniden gelindiğinde ise Venedik’in içindeki otellerde kalma ayrıcalığıyla bu şehri yeniden keşfetmek kaçınılmaz. Bu nedenle Venedik’in tadı, genelde ilk gelindiğinde değil, sonraki ziyaretlerde çıkar…