Türk bilim insanları, Bartın Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarında yürütülen çalışmayla, anemi (kansızlık) tedavisinde kullanılan ve yüksek meblağlarla yurt dışından ithal edilen eritropoetini (EPO) üreterek, bu alandaki dışa bağımlılığı azaltılmayı amaçlıyor.
Bartın Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoteknoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Rızvan İmamoğlu’nun yürütücülüğünde “Rekombinant İnsan Eritropoetinin E. coli Ekspresyon Sisteminde Çözünür Formda Eldesi, Saflaştırılması ve Karakterizasyonu” başlıklı proje hazırlandı.
TÜBİTAK tarafından kabul edilen proje kapsamında, Merkezi Araştırma Laboratuvarı bünyesinde yer alan Anti-Kanser Araştırma Laboratuvarında yürütülen çalışmayla, kronik böbrek yetersizliğiyle kanser kemoterapisine bağlı anemilerin tedavisinde yaygın olarak kullanılan EPO’nun üretilmesi hedefleniyor.
Proje ile, proteinin özellikle ABD ve İngiltere’den yüksek maliyetlerle ithal edilmesinin önüne geçilerek dışa bağımlılığın azaltılması amaçlanıyor.
Proje yürütücüsü Rızvan İmamoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, EPO’nun böbrek yetmezliği ve kanser kemoterapisine bağlı anemi tedavisinde 1986’dan bu yana tüm dünyada yaygın olarak kullanıldığını ve söz konusu proteinin son 30 yılda böbrek yetmezliği tedavisinde sağlanan en önemli gelişme olduğunu söyledi.
Türkiye’de EPO kullanan hasta oranının da son yıllarda artış gösterdiğine ve tedavide olumlu sonuçlar alındığına işaret eden İmamoğlu, “Biz TÜBİTAK destekli projemizde, yerli imkanlarla, böbrek yetmezliği ve kanser kemoterapisine bağlı anemi tedavisinde kullanılan yerli bir proteinin üretimini gerçekleştiriyoruz. Biz bu proteini şimdiye değin yurt dışından yüksek meblağlarla ve uzun süreler bekleyerek ithal ediyorduk. Bartın Üniversitesi olarak yerli imkanlarla yüksek bir teknoloji kullanarak bu enzimi üretiyoruz. Tabii konu sağlık olunca bunun bir yıllık süreçte çeşitli denemeleri, hücre kültürü ve proteinin karakterizasyonu olacak. Bir yıl sonunda bu proteinin yerli imkanlarla elde edilmesini tamamlamış olacağız ve eczane raflarında yerini alacak duruma getireceğiz.” diye konuştu.
EPO’nun özellikle ABD ve İngiltere’den ilaç şeklinde geldiğini aktaran İmamoğlu, “Biz ülke olarak bu tür proteinleri, enzimleri üretebilecek bir seviyedeyiz. Bu ilaçların üretimi için üniversite olarak yeterli imkanlara sahibiz ve devletimizin bize sunduğu bu imkanları optimum şekilde kullanarak proteini elde ettik. Ülke olarak gelecek 3-5 yıl içinde bu proteinlerin tamamını yerli imkanlarla üretebileceğimize inanıyorum ve kendi imkanlarımızla ürettiğimiz proteinlerin eczanelerimizde satılacağı günler çok yakın.” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, TÜBİTAK 1002-Hızlı Destek Programı kapsamında hazırlanan projede, İstanbul Üniversitesinden Araştırma Görevlisi Özlem Kaplan ve Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinden Araştırma Görevlisi Dr. Sema Bilgin’in de araştırmacı olarak yer aldığını aktardı.
“Bu, anemi tedavisinde olmazsa olmaz bir protein”
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsa Gökçe de projenin danışman hocası olduğunu ve proteinin üretim çalışmalarının Tokat Gaziosmanpaşa ve Bartın üniversitelerindeki laboratuvarlarda ortak olarak sürdürüldüğünü aktardı.
Gökçe, şunları söyledi:
“EPO, kronik böbrek yetersizliğiyle kanser hastalarının kemoterapi tedavilerinde verilmesi gereken bir ürün. Bu ürünü biz tamamıyla dışarıdan satın alıyoruz. Bu proteini kanla ilgili problemi olan hastalar belli bir dönemde almak zorundalar. Bu, anemi tedavisinde olmazsa olmaz bir protein. Biz bunu inşallah yerli ve milli imkanlarla üretebilecek durumdayız. Bunu daha sonra ticari hale getirebilecek ortaklarımız da var. TÜBİTAK’tan söz konusu proteinin piyasaya sürülmesi için gerekli olan tüm imkanların sunulacağı bildirildi. Bizler de yolumuza devam ediyoruz.”
“İlaç teknolojilerini gündelik hayatımızda kullanımını hedefliyoruz”
Bartın Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarı Müdürü Doç. Dr. Abdullah Cahit Karaoğlanlı da ilgili bakanlıkça desteklenen projeyle 2014’te üniversite bünyesinde Merkezi Araştırma Laboratuvarı’nın kurulduğunu ve Anti-Kanser Araştırma Laboratuvarı’nın da merkez bünyesinde 2019’da faaliyete geçtiğini belirtti.
Laboratuvarın temel amacının, çeşitli kanser türlerine yönelik yeni ilaç teknolojileri geliştirme ve mevcut tedavilerin iyileştirilmesi olduğunu ifade eden Karaoğlanlı, “İlaç teknolojilerini geliştirdikçe çalışmalarımızı hayvanlar üzerinde tamamlayıp insanlar üzerinde gerçekleştirerek, kullanım izinlerinden sonra gündelik hayatımızda kullanımını hedefliyoruz. Anti-Kanser Araştırma Laboratuvarı’nda yurt içi ve yurt dışından 12 araştırmacı akademisyenimiz bulunuyor. Çok yeni bir merkez olmamıza karşın bugüne kadar aldığımız birçok TÜBİTAK projemiz var. Bundan sonra da hem ülkemize hem de bu konuda istekli tüm paydaşlarımıza hizmet vermeye devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Ülkenin öncelikleri doğrultusunda çalışmalar yapmaya özen gösteriyoruz”
Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun da üniversite olarak, bölgeden başlayarak ülkenin öncelikleri doğrultusunda çalışmalar yapmaya özen gösterdiklerini aktararak, şunları kaydetti:
“Bu doğrultuda, kabul edilen bu projemizle böbrek yetersizliğine veya kanser kemoterapisine bağlı anemilerin tedavisinde kullanılan bir proteinin farklı yöntemlerle elde edilmesi hedeflenmektedir. Böylece ithal olarak tedarik ettiğimiz bu proteini yerli imkanlarla elde etmiş ve bu alanda dışa bağımlılığımızı azaltmış olacağız. Bu düşüncelerle öğretim elemanımız araştırma görevlimiz Rızvan İmamoğlu başta olmak üzere emeği geçenleri tebrik ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.”