Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, “Türkiye bir yol ayrımında. Gerekli önlemler alınmadan artık yaşanan sorunların düzelmesi mümkün değil. İktidar bilmeli ki iktisatta yaşanan sorunlar, sumen altı edilerek çözülemez. Bu süreçten lakin sorunlarla yüzleşip, esaslı yapısal ıslahatları gerçekleştirerek çıkabiliriz. Yapılan kusurları kabullenmeye bu iktidar mecbur” dedi.
Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde, basın toplantısı düzenledi. Karamollaoğlu, özetle şunları dedi:
“İktidarın gerçek gündemi unutturmak için her gün yeni bir mevzuyu ortaya attığı bu kısır tartışmalara vesile olan bu bahisleri dikkate almayacağız. Kanaatimize nazaran adalet ve iktisat bu işin başında geliyor ancak bugün biz daha çok ekonomik problemlere eğilmeyi, bilhassa tercih ettik.
Zira vatandaşımız şu an iktisattan ötürü birden çok badireyle karşı karşıya. Halkın problem çektiği bahislerin başında enflasyon, hayat pahalılığı ve yağmur üzere gelen artırımlar geliyor. Gerisinden buna sebep olan israf ve yolsuzluk. Bitirilen tarım, yok edilen hayvancılık. Yapılan yanlış yatırımlar ve yanlış siyasetler. Yanlış siyasetlerin en dramatik örnekleri maalesef tarım ve hayvancılık alanında. Türkiye, dünyada tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten yedi ülkeden birisiydi. Ancak bugün bundan bahsetmek mümkün değil. Devletin resmi kurumu TÜİK’e nazaran, 2021’de tarımda yüzde 2,2’lik bir küçülme meydana gelmiş. Son 10 yılda çiftçi sayısı 1 milyon 56 binden 530 bine yani yarı yarıya düşmüş. Bunlar, iktidarın dikkatini çeken, üzerinde durulması gereken hususlar. Yalanlarla, iftiralarla, safsatalarla Türkiye yönetilmez. Bu sorunlar çözülemez.
“BU SİYASETLERLE TAHMİNEN GÜNÜ KURTARABİLİRSİNİZ ANCAK TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ MUTLAKA KAYBEDERSİNİZ”
Sayın Cumhurbaşkanı, bu meyanda bir müjde olarak yaş çay taban fiyatlarını açıkladı. Müjde dedikleri artış ne kadar? Yüzde 73. Tarım dalının girdilerinle yaşananlar ne kadar? Artış yüzde 300. Gübre yüzde 300 daha değerli. Mazot yüzde 300 daha değerli o da şimdilik. Her gün artırımlar gelmeye devam ediyor. Ama yaş çay yalnızca yüzde 73’le ödüllendiriliyor. Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra ÇAY-KUR, çaya yüzde 44 artırım yaptı. Kusura bakmasınlar ancak bu başla enflasyonu değil çiftçiyi, üreticiyi sıfırlar iktidar. Hayat pahalılığına değil, tüketicinin alım gücüne darbe vuruluyor yalnızca. Gerçekten, Anadolu süratle boşalıyor. Ekin ekmemiz gereken topraklara beton dökülüyor. Üretici, alın terini karşılığını alamıyor. Tüketici böylelikle ucuz ve sağlıklı besin bulamıyor. Çözüm, ithalatın önünü açmak, gümrükleri sıfırlamak üzere gösteriyor iktidar. Temel olan üreticiyi güçlendirmek, ona sahip çıkmaktır. Yandaş şirketlere, yazlık, kışlık saraylara değil çiftçiye kaynak aktarmaktır temel olan. Tarım siyasetlerini sil baştan tekrar yapmaya muhtaçlığımız var. Bu siyasetlerle tahminen günü kurtarabilirsiniz lakin Türkiye’nin geleceğini katiyetle kaybedersiniz.
“ALLAH KORUSUN TÜRKİYE, YARIN EKMEĞE MUHTAÇ HALE GELEBİLİR”
Türkiye bir yol ayrımında. Gerekli önlemler alınmadan artık yaşanan sorunların düzelmesi mümkün değil. İktidar bilmeli ki iktisatta yaşanan sorunlar sumen altı edilerek çözülemez. Bu süreçten fakat sorunlarla yüzleşip, esaslı yapısal ıslahatları gerçekleştirerek çıkabiliriz. Yapılan yanlışları kabullenmeye bu iktidar mecbur. Besin tarım ve hayvancılığı öncelikli alan ilan edip derhal bir ulusal tarım ve besin stratejisi belirlenmelidir. Aksi taktirde Allah korusun Türkiye, yarın ekmeğe muhtaç hale gelebilir.
İsraf ortadan kalkmadan kaynak biriktirmemiz mümkün değil. Lakin gel gör ki iktidar, bizim bu sözlerimizi duymak istemiyor. Sorun çözülmedikten sonra sen ne kadar yüksek sesle konuşursan konuş, Türkiye’mizin bugün içine sürüklendiği ıstıraplardan kurtaramazsınız.
“DAR GELİRLİ BİR VATANDAŞIN BIRAKIN KONUT ALMASINI, KONUT ALMA HAYALİ BİLE ORTADAN KALKMIŞ BULUNUYOR”
Konut ve kira fiyatlarındaki artışlar, son vakitlerde vatandaşın canını üzücü halde yakmaya başladı. Konut fiyatlarının süratle artmasında hükümetin uyguladığı kur ve faiz başta olmak üzere yanlış siyasetler geliyor. Maalesef bir de bu siyaset yanlışını düşük gelirlinin yanında bile geçemeyeceği konut finansman teşvik paketiyle çözmeye çalışıyorlar. Neymiş efendim aylık yüzde 0,99 faizle olacakmış. Kim kullanacak bunu? Sokaktaki rastgele bir vatandaş, bu krediden istifade edebilir mi? Ayda 28 bin lira para ödemesi icap ediyor konut sahibi olabilmek için bu yolla. Kendi geçimini sağlayamayan, kiralık meskende oturamayan adam bunu ödeyecek, konut sahibi olabilmek için. Maalesef kur ve faiz başta olmak üzere yanlış iktisat siyasetleri bizi bu hale getirdi. Gelinen bu noktada dar gelirli bir vatandaşın bırakın mesken almasını, konut alma hayali bile ortadan kalkmış bulunuyor.
“BU İKTİDAR, İKTİSATTA HANGİ MEVZUYU ELE ALIRSAK ALALIM BAŞARISIZ OLMUŞ”
Olağan bu kaos devrinde maalesef buna paralel olarak vatandaşın bir de işsizlik durumunda artış var. Dün işi olan bugün iş bulamıyor. Okulunu bitiren iş aradığında kendisinin yapabileceği bir iş bulabilme imkanından uzak. Üniversiteyi bitirenler kendi ihtisaslarının dışında bir işte çalışmaya mecbur kalıyorlar. İş bulamadığı için iş aramayan ve böylelikle işsiz kabul edilmeyenleri de biz, işsizlik oranına dahil ettiğimizde işsizlik sayılarının bugün açıklananların çok lakin çok üstünde olduğunu görüyoruz. Şunu gördük ki bu iktidar, iktisatta hangi mevzuyu ele alırsak alalım başarısız olmuş. Bu başarısızlıkların temeli, bu iktidarının yanlış siyasetlerine dayalıdır. Tahlil istikametinde de hiçbir adım atılmamaktadır.
“GENÇLERİMİZ, YETİŞTİKLERİ ÜLKELERİNDE BİR GELECEK GÖRMÜYORLAR”
Türkiye’nin en kıymetli sorunlarının başında israf geliyor lakin ben burada öteki bir israftan bahsetmek istiyorum. İsraf yalnızca para ile mal ile ilgili de değildir. İnsanların umutlarını boşa çıkarmak ve hayallerini söndürmek de israf sonuna girer. Bugün, Erdoğan iktidarı en büyük israfı gençlerimiz üzerinden yapmaktadır. En büyük sermayemiz olan genç, dinamik nüfusumuz maalesef yanlış eğitim siyasetleriyle heba edilmektedir. Türkiye’de son beş yılda doktora yapan öğrenci sayısı yüzde 75 artmış. O denli gözüküyor. OECD bilgilerine nazaran ise hem okula hem de işe gitmeyen genç nüfusun en yüksek olduğu ülke, Türkiye’dir. Üniversitelerimiz inşa ediliyor, hükümet de bununla övünüyor. Lakin ne yazık ki bütün dünyada birinci 500’e giren üniversiteler ortasında bir tane bile Türk üniversitesi kalmadı. O kapı da kapandı. Kâfi hocası, talebesi olmayan üniversitelerimiz var. Nitelikli, kalifye gençlerimiz fırsat bulunca yurtdışına gitmeyi en değerli fırsatlardan birisi olarak görüyor. Mecburiyetten bu yola başvuruyor. Gençlerimiz, yetiştikleri ülkelerinde bir gelecek görmüyorlar.”