Ocak ayından beri Fransa’da vaka sayıları hızla artmaya devam ediyor. Dün açıklanan bilgiye göre son 24 saatte 42 bin 619 yeni vaka tespit edilmesiyle toplam vaka sayısı 4 milyon 508 bin 575’e ulaştı. Toplam can kaybı sayısı da 94 bin 465’e çıktı. Hastanelerde 4 bin 781’i yoğun bakımda olmak üzere 27 bin 259 kişinin tedavisi de sürüyor.
Salgının yeniden bu noktaya geleceği aslında çok belliydi ve yetkililer de uyarıyordu. Covid-19 konusunda hükümete başdanışmanlık yapan Bilim Konseyi Başkanı Prof. Jean-François Delfraissy, ‘acil durumdan’ geçildiğini ve ‘artık çok daha kritik bir döneme’ girildiğini birkaç kez söyledi. Hatta Delfraissy; İngiltere’de tespit edilen varyantın, Fransa’nın bazı bölgelerindeki vaka sayılarının yüzde 7-9’unu oluşturduğunun altını çiziyor ve virüsün yayılmasının önüne geçmenin zor olacağı uyarısında bulunuyordu. Durum böyle olunca mutasyonla ilgili artan kaygılar nedeniyle hükümetin bir an önce harekete geçmesi şarttı ve gerekli adım atıldı.
Fransa Başbakanı Jean Castex, ülkede koronavirüs vakalarının artışıyla birlikte başkent Paris başta olmak üzere diğer birçok bölgede karantina uygulanacağını duyurdu. Castex, yaptığı açıklamada ülkenin Hauts de France, başkent Paris’in bağlı olduğu İle de France, Seine Maritime ve Alpes Maritimes bölgelerinde bir aylık karantina uygulanacağını söyledi.
Böylelikle Paris salgın dönemi boyunca üçüncü kez karantinaya girmiş oldu. Bu sefer zaruri ihtiyaçlara dönük faaliyet yürütmeyen tüm mağazalar kapatıldı ve karantina bölgesinde sokağa çıkışlar evlerin 10 kilometrekarelik çevresiyle sınırlandırıldı. Yasağın başlamasıyla dükkanlar kepeklerini indirdi, başkent Paris’te sokaklar bomboş kaldı. Özellikle karantina boyunca çiçekçilerin açık olması da sosyal medyada romantik bir detay olarak dikkat çekti.
Peki şehirde son durumlar nedir? Paris’te yaşayan Türklere sorduk…
KARANTİNA DA OLSA HATTA DÜNYA DA YANSA
FIRINLARDA KRUVASAN EKSİK OLMAZ’
Oğuz Genç, beş yıldır Paris’te yaşıyor ve öğrenci. Kendisine ilk önce pandemide öğrenciler için atılan adımlar oldu mu diye sordum? Çünkü öğrenciler, salgın boyunca zor günler geçirdiler. Hatta yardım derneklerinin önünde metrelerce kuyruk oluşturmaları günlük rutinleri haline gelmişti.
Pandemi boyunca bazı tatsız durumların yaşandığını hatta birkaç intihar vakası olduğunu söyleyen Genç, bu olaylardan sonra gerekli adımların atıldığını, ücretsiz psikolojik destek ve maddi yardımlar sunulduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Artık öğrencilere bazı yerlerde yemek 1 Euro. Bu durum biz öğrencileri çok mutlu etmiş durumda. Dernekler de çok aktif çalışıyor, özellikle öğrenciler için… Bu tip yardımlardan da faydalanan bir öğrenci olarak ben de iki dernekte gönüllü olarak çalıştım. Birinde öğrencilere sıcak yemek ve gıda kolisi hazırlayıp verdik. Diğerinde de yaşlılar, evsizler ve göçmenler için belli bölgelerde masalar ve platformlar kurup kıyafetler dağıttık.”
Oğuz Genç ve kız arkadaşı Ahsen Görür
- “Bazı bölgelerde hoparlörden hep anons yapılıyor. Ayrıca ayda bir mektup kutusuna belediye bir paket maske bırakıyor. Metroya binecekseniz ve maskeniz yoksa görevliden isteyebiliyorsunuz. Size maske vermek zorunda.”
- “Koronavirüs testleri mahallelerde kurulan minik çadırlarda 15 dakika gibi kısa bir sürede yapılıyor. Sadece çadırlar da değil artık bütün eczanelerde de test yaptırılıyor. Testler ücretsiz. Ayrıca aile hekimleri de çok ilgili…”
- “Şu an karantina döneminde çiçekçilerin açık olması dünya basınında ilgi görmüş durumda. Benim ise en çok dikkatimi fırınlar çekiyor. Kruvasan ve Pain au Chocolat’ın (Fransızlara özel çikolatalı ekmek) çıkmadığı gün yok. Karantinada da olsa, dünya da yansa baget ekmeğinizi ve kruvasanınızı alır güne başlarsınız. Bir de Fransızlar günlük spora çok düşkün, sürekli koşuyorlar. Patlama oluyor, karantina oluyor ama koşmaya devam… Hatta şöyle espriler döndü ‘devlet karantina zamanı koşu yapanlara izin verdi’ diye… Herkes birden koşucu oldu. Tuhaf olan koşu yapıyorlar sonra gidip kebap patates yiyorlar. Fransızlar gerçekten çok ilginç…”
‘SON GÜNLERDE EV VE SOKAK PARTİLERİ ARTTI’
Şebnem Demirel, üç yıldır Paris’te yaşıyor ve fotoğrafçılık okuyor. Tüm günü okul ve ev arasında geçiyor. Fotoğrafçılık mesleği olduğu için sokaklar ve insanlar en önemli gözlem alanı… Demirel’e ilk önce son günlerde basında yer alan ev, sokak ya da mekanlarda yapılan kaçak partileri sordum. Çünkü bu durum ülke basında da ciddi şekilde yer aldı. Hatta en son Paris’te 30 polis memurunun gece uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında karakolda parti düzenleyip, ‘Macarona dansı’ yaptıkları video ülke gündemine bomba gibi düşmüştü.
Fransızların özgürlüklerine çok düşkün olduğunu, önlem ve kısıtlamalara rağmen hala olayın ciddiyetini anlayamayan birçok insan gördüğünü söyleyen Demirel, özellikle son günlerde partilerin sayısında artışların olması ve bunların basına yansımasının bardağı taşıran son damla olduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Pandeminin ilk dönemlerinde alınan önlemlere çoğu kişi itiraz ediyordu. Üçüncü karantinada ise artık tepki vermeyenler bile genel anlamda hayatlarının kısıtlanmasından çok sıkıldılar. Umarım salgını yeniden ciddiye alırlar”
Şebnem Demirel
Şebnem Demirel’in hurriyet.com.tr’ye gözlemlerini şöyle özetledi:
- “Daha önceki karantina geçilmesine saatler kala insanlar başkentten kaçmaya başlamışlardı. Metrolarda ciddi kalabalıklar olmuştu. Hatta ilk karantinada hem oturduğum binada hem de etrafımızda neredeyse kimse kalmamıştı. Bu sefer ciddi bir göç yaşanmadı. Şu anda tüm komşularımız burada…”
- “Kafe, restoran, müze ve alışveriş merkezleri aylardır kapalı. Yeni önlemlerle gıda satışı yapan market ve dükkanlar hariç tüm mağazalar da kapatıldı. Paket servis yapan yerler açık ama siparişinizi teslim almak için sıra bekliyorsunuz. Çünkü Paris’te kafeler genelde çok ufak olduğu için üçten fazla kişinin girmesine izin verilmiyor.”
- “Ülke kültürü de çok değişik. Örneğin, Fransızların ‘apero’ları yani yemek öncesi içki ve atıştırmalıkları çok meşhur. Pandemi döneminde bile bu alışkanlıktan kimse ödün vermedi. Banklarda veya yerlerde oturarak apero yapmaya devam eden bir sürü insan vardı”
‘HIZLI TRENLER HASTANEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ’
Kerim Mehmet Üster, avukat. Doğma büyüme Parisli… Şu sıralar şehrin dokuzuncu bölgesinde yaşıyor. Özellikle hastanelerdeki son durumla ilgili söyledikleri endişe verici… Yoğun bakımdaki hasta sayısının artık rekor kırdığını söylüyor. İlk ve ikinci karantina dönemine göre daha kaotik bir durumun yaşandığının da altını çiziyor.
- “Sağlık merkezlerinin kapasitesinin yetersiz kalması üzerine Paris’te hastaların başka bölgelere sevki için hızlı trenler hastaneye dönüştürüldü. Hastalar uçaklarla hatta askeri gemilerle başka bölgelerde bulunan hastanelere taşınıyor. Tabii bu çözümlerden mucize beklememek lazım. Öyle ki başka bölgelerdeki hastanelerin kapasiteleri de sınırsız değil. Fransa ülke genelinde kapasitesinin limitlerine yaklaşıyor. Yani her şeyden evvel, vaka sayılarının acilen inmesi gerekiyor. Bu kapsamda, yeni karantina tedbirlerinin ne ölçüde katkı sağlayabileceği büyük bir soru işareti.”
- “Parisliler yeni uygulamayı da pek anlamış değil. Çünkü yeni tedbirler oldukça kafa karıştırıcı. Bir yandan hükümet yeni bir karantina dönemi açıklıyor öte yandan da sokağa çıkma yasağını ileri alarak sabah 06.00’dan akşam 19.00’a çıkarıyor. Herhangi bir Parisli evinin 10 kilometre çevresinde zaman kısıtlaması olmadan aksam 7’ye kadar dilediği gibi Paris sokaklarında dolaşabiliyor. 10 kilometre çevresi kısıtlayıcı gibi duruyor ancak Paris’in merkezi zaten neredeyse 10 kilometre…”
Kerim Mehmet Üster
- “İlk aşamada sokağa çıkmak için bir izin formu gerekiyordu. Şimdi bu tedbir de ortadan kaldırıldı. Parklar açık ve tıklım tıklım. Parisliler piknik yapıyor ve güneşli havanın keyfini çıkarıyor”
- “Fransızların çok önemli bir aşı karşıtlığı bulunuyor. Dünyada aşıya en tepkili toplum olabilirler. Bu nedenle de aşılama çalışmaları çok yavaş başladı. Aşılar başlayıp 10 gün geçmesinden sonra ülkede aşı olan kişi sayısı 516 idi. Almanya ve İngiltere’de ise daha fazlaydı. Sonra bu ülkeler hızla sayıyı 100-200 bine çıkarınca ülkede bir panik havası oluştu. Ardından aşı süreci hızlandı…”
OXFORD/ASTRAZENECA TARTIŞMALARI DEVAM EDİYOR
SPUTNİK V AŞISINA OLAN GÜVEN ARTIYOR
Uzun yıllardır Paris’te yaşayan ve Dış Politika Uzmanı olan Yakup Jacob Çelik’e ilk sorum ülkedeki aşılama çalışmaları ile ilgili gelinen son durum ve halkın Oxford/AstraZeneca aşısına karşı tutumu oldu.
Oxford/AstraZeneca aşısı ile ilgili AB ülkelerinde bazı insanlarda yan etki yapıldığını gözlemlediklerini söyleyen Çelik, Fransa’nın tedbir amaçlı aşılamayı durdurma kararı aldığını ancak AB Sağlık ve İlaç Ajansı’nın inceleme ve onayı vermesiyle tekrar aşılama sürecinde devam kararı alındığının altını çiziyor. Ayrıca ülkede Rus aşısına biraz mesafeli bakanların olduğunu ancak buna Avrupa Sağlık Örgütü’nün onay vereceğini ve eğer protokolden geçerse İtalya’dan sonra Fransa’nın da Rus aşısı olan Sputnik V’yi kullanabileceğini ifade ediyor.
Yakup Jacob Çelik
Yakup Jacob Çelik’in hurriyet.com.tr’ye anlattığı gözlemleri:
- “Paris’te hastaneler taşmış durumda ve yatak sayıları neredeyse dolmuş diyebiliriz. Fransa Hükümeti salgını yavaşlatmak ve yatak sayısını arttırmak için karantina kararı aldı. Aşılama süresi de hız kazandı. Hedef 30 Haziran’a kadar 30 milyon insanın aşılanması. Bu arada ülkede vatandaş ya da oturum kartı olanlar diye bir ayırım da yapılmıyor.”
- “Salgın ülkede bazı sektörleri de çok etkiledi. En çok zarar görenler küçük esnaflar, restoranlar, kafeler, tiyatrolar ve sinemalar. Hükümet bu konuda etkilenenlere yardımlarını sürdürüyor. Örneğin kira erteleme, yüzde 0 faizli kredi imkanı, sigorta primlerinin ertelenmesi, işyerleri kapalı diye çalışmayanlara işsizlik parası gibi”
‘İNSANLAR ESKİSİ KADAR ANLAYIŞLI DEĞİL’
Ahmet Öre, 2012 yılının Mart ayından beri Paris’te yaşıyor. Şehrin finans merkez olan La Défense’ta oturuyor. Şehirle ilgili gezi yazıları kaleme alan bir blogger. Sürekli şehirde dolaşıp insanlarla diyalog halinde olduğu için kendisine pandemi döneminde insanların kısıtlamalara karşı verdiği tepkileri sordum. Oldukça ilginç şeyler anlattı…
- “İlk başlarda insanların büyük çoğunluğu pandemi önlemlerini saygıyla karşılıyor ve gerekli buluyordu. Ama zaman geçip de yöneticiler krizle mücadelede yetersiz kalınca tepkiler artmaya başladı. Salgının ilk başlamasından bu yana bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen aşı konusunun çözülememiş olması ve hastanelerin yetersiz kalışı karşısında insanlar eskisi kadar anlayışlı değiller.”
Ahmet Öre
- “Fransa gibi vergilerin yüksek olduğu bir ülkede insanların devlete ödedikleri vergilerin, bu pandemi döneminde sağlık ve yaşam güvencesi sağlamada bir faydasını görememesinden ötürü, büyük bir hoşnutsuzluğun hakim olduğunu söyleyebilirim. Fransa’da insanlar, artık sıkılmış ve bunalmış durumda. O yüzden de önlemleri uygulamadaki hassasiyet giderek azalmakta.”
- “Maske, mesafe ve hijyen uyarıları her yerde sayısız kez yapılmasına rağmen Seine Nehri kıyısına her inişimde büyük arkadaş gruplarının dip dibe toplaştığını, maskesiz ve mesafesiz bir şekilde büyük piknikler düzenlediğini görüyorum. Hatta geçenlerde güvenlik güçleri bu yoğunluğun önüne geçmek için Seine Nehri kıyısını boşalttı ve bu büyük bir tartışmaya neden oldu.”
- “Özellikle restoranların kapalı olmasını Paris için önemli bir sorun olarak görüyorum. Çünkü Paris’te hayat sokakta ve özellikle kafe ve restoranlarda akar. Restoranlar ve kafeler kapalıyken Paris inanılmaz eksik bir yer oluyor. Bir de Paris’te insanlar çok küçük evlerde yaşıyorlar ve çoğu insanın evindeki mutfağı ya çok ufak ya da hiç yok. Dolayısıyla restoranda yemek sadece bir sosyal aktivite değil aynı zamanda yaşamsal bir ihtiyaç. Bu anlamda restoranların en azından dışarıya servise devam edebilmesini yaşamsal bir karar olarak görüyorum.”