Gün doğarken, karlı buzlu yollarda yavaş adımlarla hiçbir şeyi kaçırmadan, sakin sakin izleyerek, tarihi görerek, yaşayarak, sindirerek saatlerce gezmek, uzun uzun Arpaçay’ı izlemek için, şehir merkezinden 30-35 km uzaklıkta tam olarak Ocaklı Köyü’nün hemen yanındaki efsane harabelere gitmek için yola çıkıyorum. Efsane güzeldir, bütün efsaneler gibi.
‘Taş kesilen’ köy
Yüksekçe bir tepeye kurulmuş bir yerde Ani… Kiliseler, camii, yarısı yıkılmış yıldırım düşmüş kilise duvarlarıyla görülmesi gereken bir yer. Aşağıda vadide kıvrıla kıvrıla akan Arpaçay ise muazzam. Nehrin üstünde iki ülkeyi eskiden birbirine bağlayan ama şimdi ayıran köprü ve karşıdaki Ermenistan toprakları görülmeye değer. İnsanı gerçeküstü bir yolculuğa çıkaran bir diyar Ani… Ani ile ilgili bir de ilginç bir efsane var.
Zamanında bir ırmağın ayırdığı iki ülke varmış. Bir ülkenin tüccarları diğer ülkeye gelir gidermiş. Onlar iyi ve dürüst tüccarlarmış. Ülkenin başında da iyi ve dürüst yöneticiler varmış. Bu iki ülke insanları birbiriyle iyi anlaşır kimsenin hakkı kimsede kalmazmış. Ama bir gün hükümdar ölmüş, yerine bir başka hükümdar geçmiş.
Tüccarlar gelip hükümdarı değişmiş görünce bakmışlar ki âdet usulde değişmiş. Yetimin hakkı yeniyor, masumun malı gasp ediliyor. Pazarlarda yargıçların vicdanları alınıp satılır olmuş. Kısaca adalet de mal mülk de kalmamış. Kaybettikleri para pula değil de, taşlaşmış bu yüreklere hayıflanan tüccarlar; “Taş kesilesiniz!” diye beddua etmişler. Aniden koca kent taş kesilmiş ve o günden sonra ‘Ani’ olarak anılır olmuş.
Beyaz cennet: Çıldır
Gözümü dikip, ulaşamayacağımı bilip de çağırmaktan yorulmadığım bir şehrin karlı buzlu yollarında yürüyorum. Bir engelli için düz yolda yürümenin zaman zaman eziyet olduğu zorluğa rağmen, kışın suyun donuşundaki musikisini merak ettiğim göl beni çağırıyor. Her koşulda beni kendine çeken şehrin diğer bir efsane güzelliğine Çıldır Gölü’ne gidiyorum.
Ardahan’a 30-40, Kars’a 90 dakika uzaklıkta. Efsaneye göre Dokuz Burmalı Çeşme’den su dolduran bir kızın çeşmeyi kapatmayı unutması üzerine bir gecede ortaya çıkan göl. Etrafında ağaç namına bir şey bulamayacağınız süt beyaz haliyle gözlerimi kamaştıran bir güzellik. Bu güzellik üzerinde gelin gibi hazırlanmış atların çektiği kızakları, kar üzerinde gerçekleşen ve kıran kırana geçen cirit müsabakalarının oluşturduğu aksiyon kareleri Çıldır Gölü’nün olmazsa olmazlarından. Ayrıca bölge insanı, donmuş göl üzerinde delikler açıp iki delik arasında ağ geçirerek balıkçılık da yapıyor. Yani göl aynı zamanda bir geçim kaynağı.
Bir engelli için zor ama imkânsız değil
Ani Harabeleri ve Çıldır Gölü bir engelli için zor bir rota. Ama imkânsız değil. Ani harabelerinde, buzlanmadan ve yoğun kar yağışından dolayı kiliseye kadar inemezsem de kendime; “Acaba yapabilir miyim, gezebilir miyim, gitsem buzdan kardan dolayı düşüp bir yeri mi kırar mıyım?” deyip kendi kendimi yiyip bitirmektense; “Denedim ve yapabileceğimin en iyisini yaptım” demek gezgin ruhumu daha da cesaretlendiriyor. Sonuçta denemeden bilemezsiniz, öyle değil mi