Doğu Ekspresi ya da çok önceden kullanılan adıyla Şark Ekspresi… Ama asıl adı Orient Express. Son durağı Sirkeci Garı olan, Avrupa’dan Türkiye’ye gelen trenin adı. Nereden mi biliyorum? Çocukluğumu kırmızı-beyaz renklere boyayan, aheste aheste her gün Halkalı-Sirkeci arası gidip gelen bu güzelin, hat boyunda bulunan doğduğum, doyduğum ve büyüdüğüm bir evden biliyorum. Her seferinde istisnasız Kumkapı-Cankurtaran istasyonları arasında evimizin önünden geçerken çok şiddetli ses çıkarırdı. Her seferinde korkudan oturduğum yerde zıplatsa da kendisini çok severdim. Büyüdükçe özleyeceğimin de farkında değilmişim. Çocukluğuma dair ne varsa yeniden buldum Doğu Ekspresi’nde…
Tren yolculuğu için biletinizi aylar öncesinden almanız gerekiyor. Biletleri tur aracılığıyla ve tek odada mutlaka iki kişi konaklayacak şekilde alabiliyorsunuz. Maalesef kompartımanda tek başınıza yolculuk yapamıyorsunuz. Yanınızda biri yoksa artık şansınıza o kompartımanda kim bilet aldıysa onunla yolculuk yapmak zorundasınız. Dolayısıyla hem kolay bilet bulabilmek hem de planlı ve yanınızda tanıdık biriyle seyahat edebilmek için en ideali bir tur şirketiyle birlikte hareket etmek. Ya da uçakla Kars’a gidip dönüş yolunda treni kullanmak. Çünkü dönüş için bilet bulmak biraz daha kolay.
Ben yalnız seyahat eden engelli bir gezgin olmama rağmen Türkiye’de ilk defa bir tur şirketiyle ve yakın arkadaşlarımla birlikte yola çıktım. Engelli ibaresini özellikle belirtme ihtiyacı hissettim. Çünkü turistik amaçlı yapılan Doğru Ekspresi yolculuğunda engellilere yönelik bir indirim ya da öncelikli bir seyahat programı yok. Mesela tekerlekli sandalyelilere ya da diğer engelli gruplarına yönelik hiçbir fiziki uygunluk sağlanmıyor.
İçinde kafeteryası ve yemek yeme imkanı olmasına rağmen, yanımıza aldığımız yiyecek ve içeceklerimizle yolculuğu daha da keyifli hale getirmeye çalıştık. Bu da yetmedi bulunduğumuz kompartımanı süslemek için rengârenk mumlar, camına asmak için ışıklandırma kablosu ve boydan boya üzerinden geçeceğimiz beyaz krallığın bize sunacağı harika manzarasının keyfini daha da keyiflendirmek için olmazsa olmazımız kahvemizi de ihmal etmedik. Uzun bir yolculuk olacak… Benliğimi kaplayan sahipsiz bir iyilik duygusuyla sırtımı sabrıma dayayıp trene biniyorum. Arka fonda rayların gıcırtısı eşliğinde kah Asurluların kah Urartuluların tarih kokan mistik havasını içime çekiyorum.
Kars’a ayak bastığımda şunun farkına vardım. Onca uçak ve otobüs yolculuğundan sonra bu en güzel yolculuk şekli oldu bana. Kendimle baş başa kalabildiğim ve kendi içimde bir o kadar özgürleştiğim bir yolculuk. İstediğimde yemekli vagona geçip çay-kahve eşlinde ev ortamının tadını çıkardım, istediğimde gerçek ve rüya arasında Anadolu’nun kartpostalları andıran manzarasını izledim. Hiç tanımadığım ama sanki yıllar öncesinde bıraktığım yerden devam ettirdiğim bir dostluğu pekiştiren tren görevlileriyle sohbetlerimiz de oldu… Metal rayların taşıdığı vagondaki yatağıma uzanıp bir zamandan bir zamana akıp gidiyordum.
Kimine göre olumsuz ne özellik ararsan var. Yok kokuyor, yok akıyor. Yok çok fazla rötar yapıyor, yok kaplumbağadan hallice bir hızı var. Kimine göre uykusuz kalmaya değer mi durumları ya da çok pahalı söylemleri… Kime göre, neye göre? Hangi pencereden baktığınıza göre değişen durumlar. Ülkeyi bir uçtan bir uca kat ederek, Türkiye’de tek araçla gerçekleştirebildiğim en uzun en keyifli yolculuk yapma olanağını sağladı sonuçta Doğu Ekspresi…