Kuzey İrlanda’yı da sevmiştim fakat Güney’in o kendine has sıcaklığı, İrlanda Cumhuriyeti sınırından itibaren kendini hissettiriyor. Hava bu kadar değişken olmasa kendinizi İspanya’da ya da İtalya’da bir şehirde zannedebilirsiniz. Dublin, her şeyden önce turiste âşık bir şehir, bunu ilk turist ofisine girdiğinizde, ilk restoran deneyiminizde ya da ilk gördüğünüz birine adres sorduğunuzda hemen hissediyorsunuz.
Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olan ve başta Vikingler’in ticari limanı olan Dublin, tarihsel ve kültürel açıdan bir cazibe merkezi. Bu kozmopolit başkent, gündüz alabildiğine dolu caddeleri, sokak festivalleri, hareketli kıyı şeridiyle gece de renkli hayatıyla sizi hemen kendine çekiyor. Avrupa genelinde yüzün üstündeki kentte ve binlerce kişinin katıldığı bir ankette, Avrupa’nın en mutlu ülkesi İrlanda; dünyanın en iyi başkenti Dublin seçilmişti. Dublin, oldukça eğlenceli bir şehir. Bu sebeple Dublin’de eğlencenin, İrlanda argosunda kendine has bir karşılığı bile var: Craic…
Geniş caddeleri, görkemli meydanları, kıyı şeridi ve kanallarıyla Dublin, keşfedilmeyi bekliyor. Şehrin müze ve galerileri sizi, tarihi bir yolculuğa çıkarmayı vaat ediyor, üstelik ücretsiz olarak. Ulusal Galeri, Ulusal Arkeoloji Müzesi, Sanat ve Tarih Müzesi birkaç günlük seyahatte mutlaka görülmesi gereken yerlerden. İrlanda Ulusal Galerisi’nde 2500 tablo ve 10 bin sanat eseri bulunuyor.
Liffey Nehri, Dublin’i kuzey-güney olarak ikiye bölüyor. Kuzey yakası başta, işçi sınıfın; güney yakası ise orta ve yüksek sınıfın ikameti olarak görülse de son yıllarda, gelişen ekonomiyle birlikte kuzey-güney ayrımı büyük ölçüde ortadan kalkmış; Dublin, Avrupa’nın en zengin şehirlerinden biri olmuş.
Liffey Nehri’nin kuzeyinde, uzun bir şerit halinde uzanan O’Connell Street, şehirdeki en geniş bulvar. Trafiğe açık bu caddenin iki yanında bulunan mağazalar turist akınına uğrasa da caddenin en önemli binası şüphesiz tarihi General Post Office yani Merkez Postane. 1916’da İrlanda Cumhuriyeti burada ilan edilmiş, o dönemin ‘isyancıları’, şimdinin kahramanları burada ayaklanmayı başlatmış. Bu bölgeye dikilen Spire of Dublin anıtı, tam 120 metre yüksekliğinde. Nehrin kuzeybatı tarafında 28 hektarlık bir alanda yer alan ve 400 tür hayvana ev sahipliği yapan Dublin Hayvanat Bahçesi ve 707 hektar alan üzerine kurulu Phoenix Park ise şehrin çok sayıda turist çeken başkaca bölgelerinden. Etkileyici dağ manzarasının görülebileceği Phoenix Park, O’Connell Street’e 3 kilometre uzaklıkta.
Liffey Nehri’nin üstünde birçok köprü olmakla birlikte ana alışveriş caddelerine konumu ve tarihi önemi sebebiyle Half Penny, bu köprüler arasında en popüler olanı. Kuzey’den gelip, Half Penny Köprüsü’nden geçtikten sonra hemen ulaşabileceğiniz Dublin Kalesi, Dublin’de, görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Dublin Kalesi, benzer kaleler gibi uzun yürüyüşler yapmanızı gerektirmeden ulaşabileceğiniz konumda; çünkü Dublin şehir merkezinin tam kalbinde. Bir zamanlar Vikingler’in sahibi olduğu bu kalede geçmişe bir yolculuk yapıyorsunuz. 1204 yılında inşa edilen kale, resmi yemeklere ve uluslararası konferanslara halen ev sahipliği yapıyor.
Liffey Nehri’nin güneyinde bulunan, eski şehir merkezi (Old Town) olarak da ifade edebileceğimiz Temple Bar, gece hayatının en hareketli semti. Özellikle bekarlığa veda partileri ile tanınan bölge, turistler tarafından da ziyaret edilen Dublin’deki en hareketli yer. Sokak sanatçılarının gösterileri, gastropublar, kaliteli müzik ve şarapların sunulduğu mekanlar Temple Bar’ı cazibe merkezi haline getiriyor. Mekanların içi kadar dışı da son derece keyifli. Her ne tatmak istiyorsanız Temple Bar’da bulmanız mümkün. Yer yer trafiğe kapalı arnavutkaldırımlı sokaklar Dublin’de en çok volta atılacak yerlerin başında geliyor. Irish Film Centre, Gallery of Photography, Temple Bar Music Centre, Temple Bar’da saymadan geçemeyeceğim kültürel merkezlerden.
Temple Bar gibi, her daim hareketli üç caddeyi daha saymadan geçemeyeceğim. Biri Liffey Nehri’nin hemen kuzeyinde olan Henry Street, diğer ikisi Temple Bar’ın güneyinde, yaklaşık 5 dakikalık bir yürüyüş mesafesinde olan Grafton Street ve Grafton Street’in bitişiğindeki King Street. Güneşli havalarda bu caddeler yoğun turist akınına uğrayan, her daim kalabalık, sokak sanatçılarıyla hareketlenen, trafiğe kapalı caddeler… Dublin’den ayrılırken muhtemelen bu mutlu kentin sokakları, nehri, kafeleri kalacak aklınızda. Havalimanı yolunda kafanızı taksinin camına yaslayıp tekrar ziyaret etmek için planlar kuracaksınız.