İsrail’de 6 milyondan fazla seçmenin, nisan ayında yapılan ve hükümetin kurulamaması nedeniyle yinelenen parlamento seçimleri için geçen salı günü sandık başına gitmesi sonrası ortaya çıkan tablo, tek başına iktidara imkân tanımadı. Son yıllardaki en çekişmeli seçimlerden birine sahne olan ülkede, 31 siyasi parti, 120 sandalyeli Knesset’e (İsrail parlamentosu) girmek için yarıştı. Hükümet krizini aşma umuduyla tekrarlanan seçimler, nisandakine benzer şekilde sonuçlandı. Kesin olmayan sonuçlara göre, mevcut Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki sağcı Likud Partisi az bir oy farkıyla önde olsa da, sandalye dağılımı bakımından sonuçlar nisan ayındaki gibi beraberliğe işaret ediyor.
Buna göre, Netanyahu’nun sağ çizgideki partisi Likud ile Yair Lapid ve eski Genelkurmay Başkanı Benny Gantz liderliğindeki Mavi Beyaz İttifakı, mecliste 32’şer milletvekiliyle temsil edilecek. İsrail’deki 3.25’lik seçim barajı nedeniyle, ilk sonuçlara göre 9 partinin 120 sandalyeli Knesset’te temsil edilmesi öngörülüyor. Bu da, Likud ve Mavi Beyaz İttifakı da dahil, hiçbir partinin salt çoğunluk olan 61 milletvekilini elde edemediği anlamına geliyor. Netanyahu’nun, seçmenin sağcı dürtülerini okşayan Ürdün Vadisi ile Batı Şeria’daki İsrail yerleşimlerini ilhak etme vaatlerinin de seçmenin ilgisini çekmediğini söylemek mümkün. Yani İsrailli seçmen, sandıkta bir kez daha ‘koalisyon hükümetini kurun’ demiş oldu.
GANTZ’A YEŞİL IŞIK İDDİALARI
İsrail Başbakanı, ilk sonuçların belli olmasının ardından, dün Tel Aviv’deki Likud genel merkezinde yaptığı konuşmada, “İsrail’e ve onun halkına hizmet etmeye devam edeceğim” demekle yetindi ve ne zaferden ne de bir yenilgiden bahsetti. “İsrail’in güçlü, istikrarlı ve siyonist bir hükümete ihtiyacı var” diyen Netanyahu’nun, defalarca ‘solcu’ diyerek yüklendiği rakibi Benny Gantz’a koalisyon için ‘yeşil ışık’ yaktığı yorumu yapıldı. Gantz’ın laik-milliyetçi çizgideki Mavi Beyaz İttifakı, nisan ayındaki seçimler öncesinde kurulmuştu. Gantz’ın ‘İsrail Direniş Partisi’ ile Yair Lapid liderliğindeki Yeş Atid güçlerini birleştirerek seçimlere ortak listeyle girmişti.
SEÇİM ÜÇÜNCÜ KEZ TEKRARLANIR MI?
Koalisyon görüşmeleri başarısızlığa uğrarsa meclisin önünde tek seçenek olarak yeniden seçimlere gitmek kalıyor. Biri 9 Nisan, diğeri de 17 Eylül olmak üzere bu yıl içinde iki defa seçime giden ülkede, hiçbir partinin seçmeni üçüncü defa sandık başına götürmeye sıcak bakmadığı ifade ediliyor. Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, seçim işlemleri devam ederken yaptığı açıklamada, üçüncü kez erken seçime gidilmemesi için elinden gelen her şeyi yapacağını söylemişti. Sağcı İsrail Evimiz Partisi lideri Avigdor Liberman da üçüncü kez bir erken seçim istemediklerini dile getirmişti. Netanyahu ve Gantz’ın yeni bir seçimden kaçınmak için ulusal birlik hükümetine razı olacağı, aksi halde Liberman’ın Netanyahu liderliğindeki sağ bloğa destek verebileceği ifade ediliyor.
LİKUD KATILIMI ARTTIRAMADI
Katılım oranı önceki seçime göre artış gösterirken, yine de siyasilerin beklentisinin altında kaldı. Salı günkü seçimlerde, İsrail’deki 6 milyon 300 bini aşkın kayıtlı seçmenden yüzde 69.4’ü sandık başına gitti. İsrailliler, nisan ayında yapılan erken seçime yüzde 64.65 oranında katılım göstermişti. Aslında yeniden seçime gidilirken, Netanyahu sandığa gitmeyen ve kararsız seçmeni etkilemeye çalışmıştı. Fakat katılım yine yüzde 70’in altında kaldı. Bu amaçla Netanyahu, oy verme sürerken, Arap bölgelerindeki seçmenin sandığa bir anlamda ‘akın ettiğini’ ileri sürerek kendi tabanını sandığa çekme taktikleri denedi. Hatta, oy verme işlemi sürerken katılım sonuçlarını Facebook’tan paylaştığı gerekçesiyle, mesajlaşmaları sosyal medya platformu tarafından askıya bile alındı.
ZORUNLU ASKERLİK TARTIŞMASI KRİZİ
Liberman, ultra Ortodoks Yahudilerin de askerlik yapmasını zorunlu kılacak yasada ısrarı nedeniyle Likud ile uzlaşamıyor. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde İsrail ve Ortadoğu konulu çalışmalar yürüten araştırma görevlisi Ferit Belder şunları söyledi: “İsrail’de bir süredir din-devlet ilişkilerini tanımlayan ‘dini statükonun’ krizi yaşanıyor. Son yıllarda, dini statükonun hem maddi hem de hukuki gerekçelerle sürece dahil olması güçleşti. Haredi partiler, özellikle Yeşiva öğrencilerinin askerlik konusunu ve Haredi eğitim özerkliğine müdahale edilmesini toplumsal bir tehdit olarak görüyor. Bu durum da İsrail’de, Haredi-seküler ekseninde, toplumsal bölünmelerin kristalize olması noktasında ciddi bir kutuplaşmayı getirebilir.” (Seda TÜRKOĞLU)