Mutlu, salgınla birlikte gıdaya, yaş meyve-sebze ve mamullerine yönelik bakış açısına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Salgın günlerini de kapsayan yılın ilk 4 ayında 2019’un aynı dönemine göre Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatının yüzde 2,9 arttığını dile getiren Mutlu, bu artışta en önemli payı yaş meyve-sebze ve mamullerinin aldığını vurguladı. Mutlu, “Söz konusu dönemde ihracat yaş meyve-sebzede yüzde 21,6, meyve-sebze mamullerinde yüzde 12,9 artış gösterdi. İhracatını en çok artıran ikinci sektör yaş meyve-sebze, üçüncü sektör ise meyve-sebze mamulleri oldu. Bu iki sektör, genel ihracattaki payını yüzde 2,6’ya yükseltti.” diye konuştu.
İstanbul Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin ocak-nisan döneminde ihracatını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22,5 artırarak 118 milyon dolara yükselttiğini bildiren Mutlu, sektörün genel ihracat artışından yüksek orana sahip olduklarını anlattı. Mutlu, sektör olarak yıllardır dünyaya, “Türkiye’nin gıdada dünyanın en güvenilir ve sürdürebilir ülkesi olduğunu” gösterdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü.
“Bu zorlu dönemde ihracat rakamlarımızdaki artış bunun en güzel kanıtı. Tüm dünyayı sarsan koronavirüs salgını dünya genelinde ülkelerin gıdaya ve tarıma bakış açısını değiştirdi. Salgın bize, ‘tüm dünyada gıda sektörünün hayati bir öneme sahip olduğunu’ gösterdi. Yaş meyve-sebze ile mamullerine olan talep tüm dünyada artarken, bu gıdalara yönelik tüketim alışkanlıkları da değişti. Yeni bir dönemin başlangıcı oldu.”
“ÜRETİME ARA VERMEMEMİZ YURT DIŞI PAZARLARDA AVANTAJ SAĞLADI”
İstanbul Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Mutlu, salgın sürecinde çalışanların sağlığını ön planda tutarak üretime devam ettiklerini belirterek, insan için hayati olan bir sektörün sorumluğunu taşıdıklarını söyledi. İnsanlık var olduğu sürece gıdaya olan ihtiyacın artarak süreceğini dile getiren Mutlu, bu sorumluluk bilinciyle üzerilerine düşen görevleri salgın sürecinde de layığıyla yerine getirmeye çalıştıklarını bildirdi.
Mutlu, “Bu süreçte İtalya, İspanya, Portekiz gibi rakip sayabileceğimiz ülkeler ekim, hasat yapamazken, Türkiye’nin üretimine ara vermeden devam etmesi yurt dışı pazarlarda bize avantaj sağladı.” dedi.
“SALGIN SONRASI DIŞ TİCARET YENİDEN ŞEKİLLENECEK”
Melisa Tokgöz Mutlu, salgın sürecinde dünyanın gıda sektöründeki dış ticaretinde değişiklikler olduğunu ve ülkeler arası ticaretin yeniden şekilleneceğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu salgın ülkelere göstermiştir ki, artık tek bir tedarikçi ülke ile değil çoklu tedarikçi ülkelerle ile çalışmak gerekecek. Bu da Türkiye gibi tarım üretimi yapan ülkelerin önemini arttırıyor. Tüm bu durumları göz önünde bulundurduğumuzda Türkiye’nin dünya pazarındaki avantajları ortada. Ülkelerin kendi üretimlerini kendilerinin yapacağı, kendilerinin ekip biçeceği ve bunu planlayacağı bir süreç de başlayacak. Türkiye açısından rekabet anlamında sıkıntılar doğurabilecek olsa da gerek meyve sebze üretiminin artışı ve endüstriyel meyve sebze üretimiyle, gerekse sektörün tüm paydaşları ile iş birliği içinde bu rekabeti avantaja çevirebiliriz.”
“BÜTÜN DÜNYAYI DOYURMAYI AMAÇLIYORUZ”
İstanbul Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Mutlu, Türkiye’nin sektörde yüksek teknoloji donanımlı, hijyen koşullarına tam uyum sağlayan tesislerde üretim yaptığı belirterek, dünya standartlarının da üstünde tesisleriyle üretim gerçekleştirdiğini anlattı. Bunun tüm dünyaya anlatılması gerektiğini vurgulayan Mutlu, “Sektör olarak bütün dünyayı doyurmayı amaçlıyoruz. Önemli olan; ülkemizdeki üretimin sürekliliğinin sağlanabilmesidir. Ülkemizde gıda imalat endüstrisi, sahip olduğu kapasitelerle etrafımızdaki 3,5 saatlik uçuş uzaklığında yaşayan 1,5 milyar insanı doyuracak kapasiteye ve güce sahiptir.” diye konuştu.
Mutlu, salgın sonrası insanların daha fazla paketli ürün tüketeceğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı. “Yaş meyve ve sebzeyi de paketlemek zorunda kalacağız. Raf ömrü uzun olan mamullere talep artacak. Bunun birinci nedeni salgın sürecinde lojistikte yaşanan sıkıntılar ile yaş meyve ve sebzenin raf ömrünün kısa olması. İkinci nedeni ise insanların artık el değmemiş, hijyen açısında güvenli olan ürünleri tüketmeyi tercih etmek istemeleridir. Kavanozlu ürünlerde 2019 ihracatımız 500 milyon adede ulaştı. Türkiye’nin 2020’de bu rakamı en az ikiye katlama imkanı ve altyapısı vardır. Bu yeni dönemi büyük avantaja çevirmeliyiz.”