İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Büyükaslan, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisinin dijital teknolojilerin insanlar üzerindeki etkisini artıracağını belirterek, “Yakın bir gelecekte enformasyon kodlarıyla istendiğinde açılıp kapatılabilen, komut verilip durdurulabilen, bireysel ve toplumsal kimi mücadelelerle formatlanmış insanlarla karşılaşmamızın mümkün olacağını düşünüyorum. “dedi.
Büyükaslan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin sosyal izolasyon, karantina ve sokağa çıkma yasakları gibi etkenlerle birlikte sanal dünyaya daha çok bağımlı hale gelen bireyler üzerindeki etkisini ve dijitalleşen dünyadaki muhtemel yansımalarını AA muhabirine değerlendirdi.
Koronavirüsle mücadele kapsamında alınan tedbirlerin insanları daha fazla dijital dünyaya ittiğini ve “sanal kimlikleri” ön plana çıkardığını söyleyen Büyükaslan, şöyle devam etti:
“Etkileri daha şimdiden görülen yapay zeka ve türevlerinin gündelik hayatta daha fazla yer almasıyla bilinen anlamdaki yaşam formları ciddi değişiklikler gösterecek. ‘Big Data’ ile insanlığın düşünsel ve davranışsal soy kütüğünü tutanlar, onu zihinsel ve davranışsal olarak formatlamayı ihmal etmeyecekler. Yakın bir gelecekte enformasyon kodlarıyla güdüleyen ve güdülenme istendiğinde açılıp kapatılabilen, komut verilip durdurulabilen, formatlanmış insanlarla karşılaşmamızın mümkün olacağını düşünüyorum. İnternet bu süreçte, dünyayı çepeçevre kontrol eden, reorganize ve reforme eden bir ağ olarak işlevsellik kazanacaktır. Bugün bile ‘nesnelerin interneti’ denilen şey tam da bunun gerçekleşmesi yolunda ileri düzey bir adım olmuştur. “
Büyükaslan, pandeminin en gözle görülür sonuçlarından birinin “insanların korkularının deşifre edilmesi” olduğunu belirterek, “Hangi kaynaktan nasıl çıktığından ziyade bir virüsün tüm dünyada insanları eve kapatması, bundan sonra bu tip olayların tekrarlanabileceği gerçeğini de ortaya koyuyor. Dolayısıyla bunu hangi süreçlerde nasıl yapacaklar. Şu anda kesin bir şey söylemek mümkün değil ama bu artık insanların tüm dünyada daha kontrol edilebilir olmasının ilk adımları olabilir.” ifadelerini kullandı.
Salgın insanı bir taraftan sanal hayata diğer taraftan geleneksel iletişime zorluyor
Prof. Dr. Ali Büyükaslan, insanların evde kalmalarının onları hem sanal hem de aile içi iletişime zorladığını ifade ederek, bu tezat durumun daha büyük değişikliklerinin habercisi olabileceğine dikkati çekti.
İş ortamının eve taşınmaya başlanmasıyla birlikte evlerin ofislere dönüştüğünü belirten Büyükaslan, yaşanan bu değişime ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“İnsanlar pandemiyle birlikte evde kalmanın getirdiği arayışlarla yeni açılımlar, yeni keşifler peşinde koşacak. Bu arayışların, bu keşiflerin iletişimin tüm boyutlarında ve bireysel olandan kurumsal olana, özel olandan kamusal olana tüm katmanlarda gerçekleşeceği şimdiden görünmüştür. Eğitim faaliyetlerinin uzaktan eğitime dönüşerek yeni mecralarda kendine yer bulması, uzaktan çalışma koşullarının kamu ve şirketlerce benimsenmesi, e-ticaretin sadece eve kapanmanın bir sonucu olarak değil, artan bir ivmeyle alışverişin zorunlu mecrası olarak görülmesi bu durumun ön görünen sonuçlarından bazılarıdır. Ayrıca sosyal medya bir bilgi ve paylaşım kaynağı olmasının çok ötesinde bir başka salgına dönüşerek enformasyon boyutundan dezenformasyon boyutuna ulaşmaya başladı. Tüm bunların yanında virüs evde kalmanın getirdiği zorunlulukla birlikte aile fertlerinin geleneksel iletişimine olanak sağlayıp, neredeyse bunu zorunlu kıldı. “
Birçok ülke virüsü ciddiye almada geç kaldı
Büyükaslan, salgının dünya çapında bu denli etkili olmasının önlemlerin geç alınmasından kaynaklandığını, bu durumda ise sosyal medyadaki bilgi kirliliğinin önemli rol oynağını vurguladı.
Dünyadaki birçok liderin koronavirüs salgını sürecinde virüsün abartıldığı ve virüsün bir “propaganda” aracı olduğu söylemlerine de değinen Prof. Dr. Ali Büyükaslan, şöyle devam etti:
“Liderlere ek olarak Dünya Sağlık Örgütü de koronavirüs salgınını küresel bir pandemi olarak ilan etmede geç kaldı. Özellikle AB ülkeleri işi başta çok ciddiye almadılar ve AB üyesi ülkelerden seyahat hareketliliğiyle virüs, bütün dünyaya 1,5 ay gibi bir sürede yayıldı. Bazı ülkelerde siyasiler medya kaynaklı haberleri abartı olarak görmeye alıştığı için belki de medya tarafından buna alıştırıldıkları için doğrudan insan sağlığını etkileyecek bu konuyu da hafife almışlar diyebiliriz. Gelinen noktada dünya tarihinde bütün ülkelerin hep birlikte evlere kapandığı bir süreci yaşıyoruz.”