Koronavirüsün yayılmasını kısmen de olsa engellemek amacıyla, dünya nüfusunun neredeyse yarsı evlerine kapanmış durumda. Koronavirüs için yürütülen aşı ve ilaç çalışmalarının muhtemelen aylar sürecek olması, önümüzdeki zorlu günlerin devam edeceğini gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere birçok sağlık otoritesi, salgınla mücadele edebilmek için insanların hareketliliklerini kısıtlamasını, enfekte olan kişilerin ise daha önce kimlerle temas halinde olunduğunun hızlı bir şekilde tespit edilmesin önemine vurgu yapıyor. Temas edilen kişilere ulaşıp karantina süresine uymalarını sağlamak, salgının hızını azaltıp sağlık sistemini ayakta tutmak için kritik bir öneme sahip. Elbette tüm bu takip sürecini manuel şekilde iletişim kurarak gerçekleştirmek ise neredeyse imkansız.
Özellikle Çin ve Güney Kore gibi Asya ülkeleri, bu temas durumunu hızlı bir şekilde belirlemek için konum izleme uygulamalarından faydalanıyor. Ancak batı ülkeleri, vatandaşların kişisel verilerin gizliliği kapsamında bu sisteme karşı verecekleri tepkiden endişe duydukları için konum takip uygulamalarını tüm vatandaşlar için geçerli olacak şekilde kullanmıyor.
Oxford Üniversitesi tarafından yapılan ve Sicence Dergisi’nde yayımlanan Epidemic control with digital contact tracing isimli çalışmada, bir hastanın bulunduğu tüm yerleri tespit etmenin, daha sonra ise temasta bulunan kişiler için test ve izolasyonun uygulanmasının günler veya haftalar alabildiği belirtiliyor. Virüsün yayılmasından çok daha yavaş olan bu süreç yerine, dijital temas izleme başta olmak üzere farklı izleme stratejilerinin uygulanmasının salgının kontrolünde çok daha etkili olduğu vurgulanıyor. Araştırmacılar, tüm vatandaşların hareketlerini izlemek için bir akıllı telefon uygulamasının kullanılmasının ve bir kişinin virüse yakalandığı bilinen biriyle temasa geçtiğinde bu durumun otomatik olarak bildirilmesinin, salgının daha fazla yayılmaması için gerekli önlemlerin alınmasında kolaylık sağlayacağını söylüyor. Hatta bu tip uygulamaların konum izleme özelliğinin marketler, toplu taşıma araçları ve iş yerleri gibi alanlarda kullanılmasının da etkili bir çözüm oluşturabileceği belirtiliyor.
Bu tip bir sistemin daha ileriki aşamalarında ise kullanıcılara karantina sürecinde sağlık hizmetleri, bilgilendirmeler hatta gıda ve ilaç teslimatları gibi çeşitli hizmetler daha kolay bir şekilde ulaştırılabilir. Sosyal mesafenin korunması ve sık sık el yıkama gibi diğer önlemlerin de uygulamaya entegre edilmesi, salgın sürecinin daha kolay geçmesini sağlayabilir. Ancak bu sistemin uygulanması pratikte çok da kolay görünmüyor. Öncelikle bu dijital izleme sisteminin kullanılmasını baskıcı bir şekilde herkes için zorunlu hale getirmek veya tüm vatandaşları uygulamayı kullanmak için istekli hale getirmek gerekiyor. Özellikle de batı ülkelerinde kişisel ve sağlık verilerinin gizliliğinin açık bir şekilde elde edilmesi durumunda, vatandaşların tepki gösterebileceğinden endişe ediliyor.
Bu tip sorunların önüne geçebilmek için dijital izleme sistemlerinde verilere kimlerin erişeceği, bu verilerle tam olarak nelerin yapılacağı, ne kadar süre depolanıp ne kadar süre sonra imha edileceği gibi konulara açıklık getirilmesi gerekiyor. Ayrıca halkın güvenini sağlayacak bu izleme sisteminin, salgın sona erdiğinde kullanılmayacağına yönelik de güven ortamının oluşması gerekiyor.
Burak Kesayak
twitter.com/BurakKesayak