Dünya ekonomisi, Kovid-19 salgını nedeniyle tarihte benzeri görülmemiş bir krizin eşiğine gelirken, sürecin her alanda olduğu gibi küresel enerji açısından da önemli sonuçlar doğurması bekleniyor. ABD’nin Batı Teksas (WTI) tipi petrolünün varil fiyatı tarihte ilk defa 20 Nisan’da eksi 37 dolara kadar düşerken, Brent tipi ham petrolün varil fiyatı son 21 yılın en düşük seviyelerine geriledi.
Petrol fiyatlarında yaşanan çöküş nedeniyle, Rusya ve Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı ham petrol üreticisi ülkelerden oluşan OPEC günlük 9,7 milyon varille tarihin en yüksek petrol üretim kısıntısı kararını almak zorunda kaldı. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2020’de küresel enerji talebinin 2008’de yaşanan mali krizde gerçekleşen düşüşten 7 kat sert bir şekilde yüzde 6 düzeyinde gerileyeceği öngörüsünde bulunurken, petrolün ardından küresel enerji denkleminde bir başka kritik kaynak olan doğal gazın da bu düşüşten etkilenmesi bekliyor.
Avrupa’da önemli ölçüde gerileyen talep nedeniyle, doğal gaz fiyatlarının bin metreküpte 100 doların altına kadar düştüğü görüldü. IEA’ya göre küresel doğal gaz talebi, 10 yıllık büyümenin ardından bu yıl yüzde 5 gerileyecek. Kömür talebinde, yıl sonuna kadar yüzde 8 düşüş beklenirken, düşük işletim maliyeti sayesinde Kovid-19 krizinin tek galibinin yenilenebilir enerji olabileceğine işaret ediliyor.
Öte yandan, Royal Dutch Shell gibi enerji devi şirketler, temettülerinde ve personel sayılarında kesintilere giderek artan zararlarını hafifletmeye çalışıyor. Uzmanlar, küresel sektörde “doğal seleksiyon” sürecinin başlayacağına dikkati çekiyor.
“SALGIN, 21. YÜZYILIN BASKIN GÜCÜ OLMA YARIŞINI KESKİNLEŞTİRDİ”
Londra merkezli ESCP Avrupa Ticaret Okulu’nda misafir profesör olarak görev yapan Uluslararası Petrol Ekonomisti Dr. Mamdouh Salameh, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid-19’un, 1930’larda yaşanan Büyük Buhran’ın ardından küresel ekonomiyi vuran en yıkıcı olay olarak tarihe geçebileceğini söyledi.
Küresel ekonominin gördüğü zararın telafisi için en az iki yıl ekonomik büyüme yaşanması gerektiğine işaret eden Salameh, “Hem petrol hem de diğer ana sektörlerde yapısal değişikliklerin olduğu küresel bir kemer sıkma dönemi olacak. Aynı zamanda çok sayıda şirket küçülecek, batacak veya birleşmeler ve satın almalar olacak, en güçlüler hayatta kalabilecek.” diye konuştu.
Kovid-19 salgınının küresel ekonomi ve küresel petrol piyasasının birbirlerine ne kadar bağlı olduklarını gösterdiğini belirten Salameh, “Küresel ekonomi düşük petrol fiyatlarıyla toparlanamaz çünkü küresel yatırımlar, petrol endüstrisi ve petrol üreten ülkelerin ekonomileri zarar görecektir. Ekonomiyi canlandırmak için yüksek petrol fiyatlarına ihtiyacı var.” ifadelerini kullandı.
Küresel petrol piyasasının ana oyuncuları olan Rusya, Suudi Arabistan, ABD ve Çin gibi ülkelerin stratejilerinde değişikler olacağına işaret eden Salameh, şunları kaydetti:
“Bağdat’ta 60 yıl önce oluşturulmasından bu yana OPEC zorluklar yaşadı. OPEC nezdinde varılan küresel petrol kesintisi anlaşması, örgütün hala
öncü rolü olduğunu gösteriyor. Rusya ve Suudi Arabistan pazar payı için daima rekabet edecekler, ancak iki ülkenin bir ortak hedefi var: ABD kaya petrolü sanayisini bertaraf etmek. ABD, petrol ithal etmeye devam ediyor. Kaya petrolü sanayisinde yaşadığı zararlar nedeniyle bu ithalat daha da artabilir. Sektör, Kovid-19 salgınından zayıf bir şekilde çıkacak ve ABD’nin aldığı vergilerle kaya petrolüne verdiği desteğe vatandaşlar bir noktada tepki gösterecekler.”
Çin’in küresel ekonomi ve petrol piyasasının ana yönlendiricilerinden olmaya devam edeceğine dikkati çeken Salameh, “Petrol talebi ve fiyatlarının canlandırılmasında, Çin merkezi rol üstlenecek. Petrol sektörü batmaktan kurtulmak için temettüleri sert bir şekilde azaltmak zorunda. Royal Dutch Shell’in 1945’ten bu yana ilk defa kestiği gibi, hayatta kalmak için bunun yapılması gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Salameh, Kovid-19 salgınının sıradaki dünya düzeni ve 21. yüzyılın baskın gücünü ortaya çıkarmaya yönelik küresel yarışı “keskinleştirdiğini” vurgulayarak, “Kovid-19, ABD ve Çin arasındaki rekabetin bir yönünü gösterebilir, ancak bu rekabet salgından sonra ilk kimin toparlayacağının ötesine geçiyor. Bu, 21. yüzyılda kimin baskın güç olacağı ve petrol para birimi olarak petro-doların yerini yuan-doların alması hakkında.” diye konuştu.
“ABD KAYA PETROLÜNÜ KASVETLİ BİR GELECEK BEKLİYOR”
Boston Üniversitesi Finans Profesörü Nalin Kulatilaka da Kovid-19 nedeniyle talepteki sert düşüşün ve piyasadaki arz fazlasının petrol piyasalarını karmaşaya sürüklendiğini belirtti. Rusya ve Suudi Arabistan arasında daha yüksek fiyatlar için petrol üretimini azaltan istikrarsız bir ittifak kurulduğunu anlatan Kulatilaka, “Bu ittifak düşük maliyetli üreticilere yarayan daha geleneksel bir pazara doğru yeniden yapılandırılıyor.” dedi.
Petrol talebi zamanla toparlansa da dünya petrol piyasasının eskisi gibi olamayabileceğine işaret eden Kulatilaka, “Yakın zamana kadar, dünya petrol piyasasının arz tarafı diğer çoğu pazardan farklı şekilde işledi. OPEC ve Rusya fiyatları varil başına 60 dolar civarında tutmak için üretimi kısıtladı. Ancak bu fiyatlar, kaya petrolü gibi yüksek maliyetli ürün üretenlerin pazara arz sağlamasına olanak verdi.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaya petrolü üretiminin, küresel petrol üretiminin yüzde 10’una yaklaştığına dikkati çeken Kulatilaka, “Bu nedenle düşük maliyetli üreticiler giderek üretimlerini kısmak zorunda kaldılar. Buna rağmen, kaya petrolü çıkarmak için kullanılan teknolojideki gelişmeler petrol fiyatlarını baskıladı ve fiyatlar düşmeye devam etti.” diye konuştu.
Kulatilaka, petrol üretiminin ve yatırımların karlı olabilmesi için gereken fiyatlarla kuyularda üretimin durdurulması ve tekrar başlatılması gibi maliyetlerde yaşanan olumsuz seyirler nedeniyle ABD’nin kaya petrolü üretimini kasvetli bir geleceğin beklediğini söyledi. Boston Üniversitesi Sürdürülebilir Enerji Fakültesi Direktörü Prof. Dr. Peter Fox-Penner ise Kovid-19 krizinin küresel petrol ve doğal gaz sektörü için bir kırılma noktası olduğunun altını çizdi.
Karbon ayrımı yapılmadan petrol ve doğal gaz kullanımının gelecek on yıllarda düşmeye mahkum olduğunu vurgulayan Fox-Penner, “Mevcut kriz sektör içinde ve sektör dışında bunun farkındalığını artırdı. Petrol tahvilleri S&P 500 endeksinin artık sadece yüzde 3’ünü oluşturuyor. Bu tarihin en düşük seviyesi.” dedi.
Küresel yenilenebilir enerji sektörünün bazı alanlarda krizden kısa vadede olumsuz etkilendiğini belirten Fox-Penner, şöyle konuştu:
“Özellikle konutlar ve ticari güneş enerjisi kurulumları, insanların evde olması ve birçok işletmenin kapatılması nedeniyle keskin şekilde düştü. Büyük rüzgar santralleri gibi büyük ölçekli yenilenebilir projeler tedarik zinciri gecikmelerinden etkilendi. Uzun vadede ise kriz, yenilenebilir enerjiye destek olabilir. Krizin, tüm dünyadaki insanlara, çevre ve sağlık tehditlerinin gerçek olabileceği ve beklemek yerine acil duruma dönüşmeden müdahale gerektirdiği konusunda bilinç verdiğini düşünüyorum. Bu da şirketlerin ve hükümetlerin temiz enerjiye geçişi nasıl hızlandıracaklarını düşünmelerini sağlıyor. İşler yeniden başladığında, yenilenebilir enerji faaliyetlerinin, krizden önceye göre daha hızlı yol alacağı görüşündeyim.”
“VİRÜS FİYAT KRİZİNİ DERİNLEŞTİRDİ”
Rusya merkezli Ulusal Enerji Güvenliği Fonu Uzmanı Stanislav Mitrahoviç ise petrol talebinde geçen ay yüzde 50’ye varan gerilemeye karşın doğal gaz talebinde benzer bir düşüş yaşanmadığına dikkati çekti.
Öte yandan, salgına yönelik alınan önlemler nedeniyle gaz fiyatlarının da düştüğünü belirten Mitrahoviç, şunları kaydetti:
“Anahtar hidrokarbon piyasalarında arz ve üretim fazlası gözlemlendi. Amerikalı kaya petrolü üreticileri ve Brezilyalı deniz aşırı üreticiler de dahil çok fazla oyuncu petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) yatırımları nedeniyle doğal gaz üretmeye başladı. Salgın olmasa bile fiyatlarda düşüş olası bir durumdu, ancak virüs bu düşüşün daha da derinleşmesini sağladı. Sonuç olarak en zayıf gaz ve petrol tedarikçileri piyasayı terk etmek zorunda. Bu bağlamda, üretimin pahalı olduğu ABD’de ve mali açıdan zayıf Afrika ülkelerinde üretimin önemli oranda düşmesi bekleniyor. Yeni LNG tesislerinin de krizden olumsuz etkilenmesi öngörülüyor.”
Büyük şirketlerin zarar görmelerine rağmen, sahip oldukları mali rezervler sayesinde hayatta kalacakları ve piyasadaki diğer küçük oyuncuları satın alacağı değerlendirmesinde bulunan Mitrahoviç, “Örneğin, ABD’deki orta ve küçük üreticiler Chevron ve Exxon gibi şirketler tarafından satın alınacak. Afrikalı şirketler Batılı, Çinli, Arap veya Rus şirketlere daha da bağımlı hale gelecek.” ifadelerini kullandı.
Ucuz doğal gazın kömür sektörüne zarar vereceğine işaret eden Mitrahoviç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu nedenle kömür tesisleri hızla işletmeden çıkacaklar. ABD ve Asya’da ise, Avrupa’da yenilenebilir enerjiye verilen sınırsız destek yok. Bu nedenle ucuz hidrokarbonlar Amerika ve Asya’da yenilenebilir enerjinin gelişimini Avrupa’dan daha fazla yavaşlatacak.” dedi.
Avrupa Politika Merkezi (EPC) İklim ve Enerji Politikası Analisti Sofia Lopez Piqueres, mevcut krizin, petrol sanayisindeki istikrarsızlıkları ortaya çıkardığını söyledi. Kovid-19’un uzun vadede yenilenebilir enerjinin büyümesine engel olmayacağını vurgulayan Piqueres, “Özellikle Batılı bazı petrol şirketleri yenilenebilir enerjiye yatırım yapıyorlar. Avrupa ve diğer bölgelerde yenilenebilir enerjiye geçiş süreci, siyaset belirleyicilerin ortaya koyacakları vizyon ve cesarete bağlı olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.