Çin’deki hızlı okuma kursları ise öğrencilere 5 dakikada 100 bin kelime okumayı vaat ediyor.
Bu kurslarda “kuantum hızlı okuma” tekniği öğretiliyor. Ancak Pekin’de bir hızlı okuma yarışında kitap sayfalarını hızla çeviren öğrencileri gösteren bir video viral olmuş ve tartışmalara yol açmıştı.
Bu yarışmada öğrenciler oyun kartı karıyormuş gibi kitap “okuyor”.
Bu yöntemi savunanlar, sayfaları hızla çevirirken okurun zihninde görüntüler oluştuğunu ve bunun okudukları kitabın içeriğini anlamalarına yardımcı olduğunu iddia ediyor.
Ancak bu konuda ikna olmayan bazıları da bu tür kursları “sahtekârlık” ve “bilim dışı” olarak değerlendiriyor.
Video üzerine, bölgedeki eğitim yetkilileri de harekete geçti. Shenzhen Eğitim Dairesi bu ay aldığı bir kararla ilk ve ortaokul öğrencilerine kuantum hızlı okuma kurslarını yasakladı. Bu kursları düzenleyenlere karşı da soruşturma açtı.
Bazı uzmanlar bu tür eğitimlerin temelsiz ve yanıltıcı olduğunu söylese de kurslar popüler hale geldi.
Çocuklarının akademik başarısına katkıda bulunma isteği, bilimsel bilgi eksikliği ve bu alanda yeterince düzenleme olmaması gibi nedenler bunda etkili oldu.
Kuantum hızlı okuma tekniği Japon öğretmen Yumiko Tobitani tarafından geliştirildi. 2006’da Tomitani bu yöntem hakkında yazdığı bir kitabı yayımladı.
Çin medyasında yer alan bilgilere göre, hızlı okuma kursları Pekin, Shenzhen, Guangzhou ve Hangzhou gibi birçok büyük kentte hizmet veriyor.
Kurs ücreti 4200 ila 8500 dolar arasında değişiyor. 14 bin dolara mal olan kurslar da var.
Birçok Çinli, çocuklarını bu kurslara yazdıran velilerle dalga geçen sosyal medya paylaşımlarında bulunurken bazı uzmanlar da şüphelerini dile getirdi.
Pekin’deki 21. Yüzyıl Eğitim Araştırma Enstitüsü müdür yardımcısı Şiong Binggi, BBC’ye yaptığı açıklamada, bu yöntemin bilimsel temelden ve sağduyudan yoksun olduğunu ifade ediyor.
Ancak Çin’de popüler hale gelmesini, “çocuklarının akademik başarısı için endişe duyan ve daha başarılı olmaları için kestirme yol arayan ebeveynlere” bağlıyor.
2018’de China Youth Daily (Çin Gençlik Gazetesi) “gözü bağlı okuma” yöntemi ile ilgili bir haber yayınlamıştı.
Dershaneler, bu yöntemle beyindeki “pineal bez” bölgesini aktive etmek üzere “işitsel beyin dalgası rezonansı” kullanıldığını, böylece öğrencilerin gözleri bağlı halde “nesneleri, kelimeleri veya modelleri algılamalarının” sağlandığını iddia ediyor.
Ailelerin endişeleri
Binggi, aileler açısından üstün yetenekli bir çocuk yetiştirme arzusunun oldukça etkili olduğunu ve kısa sürede bunu sağlamayı vaat eden kurslara para harcamaktan çekinmediklerini söylüyor.
“Bu fırsatı kaçırdıklarında çocuklarının yarışta geri kalacağından endişe ediyorlar” diyor.
“Çocuklarını kuantum hızlı okuma kurslarına gönderen ailelerin bazı şüpheleri olsa da yine de bu yöntemin etkili olabileceği ihtimaline kapılıyorlar. Diğer çocuklar kursa gidiyor da kendi çocukları bunda mahrum oluyorsa geri kalacaklarından korkuyorlar.”
Ama bu kursların popüler olmasının başka nedenleri de var.
Bilgi eksikliği
Ulusal Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde araştırmacı Chu Zhaohui, bilimsel bilgi eksikliğinin de bunda rol oynadığını söylüyor.
Çin Kamusal Bilimsel Bilgi Anketi’nin 2018 verilerine göre, Çin nüfusunun yüzde 8,5’i bilimsel bilgiyi anlayabilecek düzeyde eğitime sahip. Bu oran 2005’te yüzde 1,6 idi.
Chu’ya göre, “Birçok ebeveyn, kâğıtta yazılanların kuantum yöntemiyle insan beynine aktarılacağına inanıyor. Oysa bu mümkün değil”.
Peki, ebeveynler böylesi kestirme bilginin cazibesinden nasıl korunabilir?
Xiong Binggi, bu tür kursların daha iyi denetleme ve düzenlemeye tabi olması gerektiğini, çoğunun eğitim danışmanlık şirketi olarak kayıtlı olduğunu söylüyor.
Chu ise Çin’de nota dayalı eğitim değerlendirme sisteminde reformlar yapılması ihtiyacından söz ediyor.
Çin’de üniversiteye gitmeyi planlayan birçok öğrenci açısından “Gaokao” adıyla bilinen üniversite giriş sınavı oldukça önemli ve standardize edilmiş tek test durumunda.
Eğitim Bakanlığı verilerine göre, 2019’da bu sınava 10,3 milyon öğrenci başvurdu. Bu 2010’dan bu yana en yüksek başvuru oldu.
Chu, üniversiteye girişin bir tek sınava bağlı olmasının öğrenciler için birçok olanak ve fırsatı yok ettiğini söylüyor.
“Değerlendirme yöntemlerinde çeşitlilik olmalı ki öğrenciler ve veliler sadece notlara odaklanmaktan kurtulsun, başka beceriler de öne çıkabilsin” diyor.