Türkiye’nin önemli kuş gözlemcilerinden Emin Yoğurtçuoğlu, salgın döneminde doğada daha fazla vakit geçirmenin her açıdan yararlı olacağını söyledi. Kuş gözlemcisi Yoğurtçuoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kuş gözlemciliği hakkında bilgi verdi, doğada ve kuş gözleminde bulunmanın faydalarını anlattı. Küçük yaşlarda başladığı kuş gözlemleme hikayesinin bu kadar ileri düzeye geleceğini tahmin etmediğini ifade eden Yoğurtçuoğlu, çocukluğunda merakla başladığı bu çalışmayı 20 yıldır sürdürdüğünü belirtti.
Kuş gözlemlemenin hayatına bu kadar etki edeceğini öngörmediğini dile getiren Yoğurtçuoğlu, “Yıllar içerisinde bu benim işim oldu. Kuşların peşinde dünyayı dolaşmaya başladım. Birçok memlekete, başka ülkelere gidip o ülkelerdeki kuşlar ve doğa hakkında da projeler yapmaya başladım.” diye konuştu. Doğa ve kuş gözlemciliğinin Türkiye’de yeni gelişen bir etkinlik türü olduğuna işaret eden Yoğurtçuoğlu, bunun doğada en iyi stres atma yöntemleri arasında yer aldığını vurguladı. “Kuş dedektifi” olarak anılan Yoğurtçuoğlu, koronavirüs salgını dolayısıyla evlerine kapanmak zorunda kalanlara doğayı tavsiye ederek şöyle konuştu:
“İnsanlar evlerinde oturmak zorunda değiller. Doğaya gidip kendi başlarına veya aileleriyle gözlem yapabilirler. Ben diyorum ki, ‘AVM’ye gidip oralarda dolaşmak yerine çıkın doğada dolaşın, saygı duyarak doğada dolaşın.’ Çünkü o gözleyeceğiniz canlıların evi orası. Bunu unutmamamız gerekiyor. Yani bu size nasıl bir katkı sağlar? Psikolojik olarak sizi rahatlatır, doğada stres atarsınız.”
Şehirlerde de gözlem yapılabilir
Kuş gözlemlemek için büyük çaba sarf edilmesine gerek olmadığını, şehir parklarında da bu imkanın elde edilebileceğini aktaran Yoğurtçuoğlu, kuşların özellikle kış aylarında sıcak olmaları nedeniyle şehirleri tercih ettiğini, böylece kuş gözlemlemenin kentlerde de rahatlıkla yapılabileceğini belirtti.
Her şehrin kendine özel doğa rezervleri bulunduğuna işaret eden Yoğurtçuoğlu, Türkiye’deki en iyi kuş gözlem alanları olarak Samsun’daki Kızılırmak Kuş Cenneti’ni, Mersin Silifke’deki Göksu Deltası’nı, İzmir’deki Gediz Deltası’nı, Adana’daki sulak alan ve gölleri sayabileceğini söyledi. Doğada kuşların güzelliğini ve renklerini görmenin, sesini duymanın insana çok iyi geldiğini vurgulayan Yoğurtçuoğlu, “Bizim attığımız bir maske, bir çöp, bıraktığımız herhangi bir plastik şişe bile onlara zarar veriyor.” uyarısında bulundu.
“4 bin türü gözlemleyip, kayda aldım”
Yoğurtçuoğlu, 21 yaşına kadar Türkiye’nin hemen her yerinde kuş gözlemleme üzerine çalışmalar yaptığını ve daha sonra ve yavaş yavaş yurt dışıyla bağlantılar kurmaya başladığını belirterek, şunları söyledi: “Aynı dili konuştuğumuz, kuşları seven, kuşlarla alakalı çalışmalar yürüten dünyada milyonlarca insan var. Bu şekilde dünyanın her yerine gitmeye başladım. Çünkü Türkiye’ye özgü kuşlar var, kutupları özgü kuşlar var, Himalayalar’daki kuşlar ayrı… Çölde bile kuş görebiliyorsunuz. Her yerde bizimle aynı heyecanı paylaşan, aynı tutkuyu paylaşan insanlar var. Bu süreçte 70’e yakın ülke gördüm. Dünyada da 10 bin 800 farklı kuş türü var. Bunun yaklaşık 4 bin tanesini gözlemleyip, kayda aldım, fotoğrafladım.”
Türkiye gerçek bir kuş cenneti
Kuş gözlemleme konusunda Türkiye’deki çalışma ve ilginin iyi bir noktada olduğunu kaydeden Yoğurtçuoğlu, “Türkiye dünyada çok önemli bir yere sahip. Tamı tamına şu tabiri kullanabiliriz, gerçek bir kuş cenneti. Türkiye’de 485 farklı kuş türü bugüne kadar gözlemlenmiş durumda. Siz rahatlıkla bunların 300-350 tanesini bir senede görebilirsiniz. Ben Türkiye’de en çok kuşu görmüş ve fotoğraflamış kişilerden biriyim. Bu 485 türün 434 tanesini fotoğraflayıp, gözlemledim, onlarla alakalı belgeler topladım.” dedi.
“Devletimiz de bu konuya çok ilgi gösteriyor”
Mesleğinin kendisine önemli katkılar sağladığını, ulusal ve uluslararası projelerde yer alma ve çalışma fırsatı yakaladığını belirten Yoğurtçuoğlu, şunları söyledi: “UNESCO’da çalıştım. Ona benzer birçok doğa koruma faaliyetinde yer aldım. Hem yurt dışında hem yurt içinde… Devletimiz de bu konuya çok ilgi gösteriyor. Mesela Milli Eğitim Bakanlığı EBA online derslerde doğa ve kuşlar üzerine sunumlarda bulunmamı istedi, hala görüşmelerimiz sürüyor. Birçok farklı kamu kuruluşundan da bu talepleri alıyoruz. Bu, aslında farkındalığın devletimizde de olduğunu gösteriyor.” Heyecandan yüzünün donduğunu fark etmemiş
Hindistan’da kar leoparlarını araştırdıklarını, Antarktika’da penguenlerin yanına gittiklerini söyleyen Yoğurtçuoğlu, bu seyahatleri sırasında hem ilginç hem de tehlikeli görülebilecek olaylarla karşılaştıklarını ifade etti. Kanada’da eksi 30 derecede kendilerinden kaçmayan bir kar baykuşunun çekimini yaparken hissettiği heyecanı unutamadığını ifade eden Yoğurtçuoğlu, bu sırada yüzünün donduğunu bile fark etmediğini anlattı.
“Doğanın bile güvendiği insan oluverirsiniz”
Yoğurtçuoğlu, insanların doğaya, özellikle kuşlara “güven” vermeleri gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Kuşların insanlardan zarar görmediği ülkelerde, özellikle kış zamanı kuşlar eğer onlara tuzsuz yer fıstığı ve kavrulmamış ay çekirdeği verdiğinizde yiyeceğinizi kabul edebiliyor. Avucunuza biraz yer fıstığı ya da çekirdek koyduğunuzda uzaktan bunu görüp elinize gelebiliyor. Bu bir güven meselesi. Ülkemizde de rengarenk orman kuşlarına bazı hususlara dikkat ederek aynı güzelliği yaşayabilirsiniz. Tek yapmanız gereken onlara zarar vermeyeceğinizi bilmeleri. Gerçekten de elinize bir gün kuş konarsa sakın onu yakalamaya çalışmayın. Bir daha gelmez ve güveni yok olur. Bu kısacık ikramınızın kabul edilmesi ise sıcacık bir etki bırakır. Doğanın bile güvendiği insan oluverirsiniz.” Yoğurtçuoğlu, amatör olarak kuş gözlemi yapanların kendisine sosyal medyadan ulaşarak merak ettiklerini sorabileceklerini de sözlerine ekledi.