‘Biz neler yaşıyoruz?’ dediğimiz günlerdeyiz. Filmlerde, kitaplarda şahit olduğumuz senaryoların oyuncusu olduk, evlerimizde payımıza düşeni yaşıyoruz. Biz durduk, ülkemiz durdu, kıtamız durdu hatta dünya durdu. Durmayan ve alıştığımız düzeninde eksiksiz ilerleyen şeylerde var elbet. Güneş her gün alıştığımız, beklediğimiz şekilde doğuyor, hatta son günlerde daha da ısıtıyor. Kuşlar belki de eskisinden çok daha özgür uçuyor, Güney Afrika sokaklarında penguenler dolanıyor, ayılar Bursa Uludağ’da teleferiğin olduğu alanda tur atıyor, yunusları söylememe gerek yok tanıdık kıyılara uğruyorlar sık sık.
Doğa durmadı, ilkbaharın gelişiyle daha da şımardı hatta, ağaçlar rengarenk çiçek açtı, sokaklar yemyeşil. Hollanda’nın meşhur laleleri de koronavirüs dinlemedi, donattı tarlaları her yıl olduğu gibi. Geçtiğimiz yıllarda laleleriyle turizmin en keyifli noktalarından birisi olan Hollanda’da bu yıl tüm kutlamalar ve organizasyonlar pandemi sebebiyle iptal edildi. Yılda sadece 8 hafta açık kalan ve bu süreçte 7 milyon laleye ev sahipliği yapan Keukenhof Bahçesi bile o ihtişamlı demir kapısını zincirledi bu sene. Ama doğa durmadı, koronavirüsünün ortaya çıkmasından aylar önce ekilen lale soğanları her şeyden habersiz filizlendi, büyüdü, serpildi ve tarlalar rengârenk lalelerle yaptı makyajını.
Hollanda’da koronavirüs sebebiyle alınan tedbirler arasında; 1,5 metre mesafenin korunması, 3 kişiden fazla bir arada bulunulmaması en sıkı şekilde uygulanan iki maddeydi. Restoranlar, spor salonları, okullar kapatıldı, sokağa çıkma yasağı hiç uygulanmadı. Biz ailecek 13 Mart tarihinden bu yana gönüllü olarak evdeyiz, mümkün olduğunca evden çıkmıyoruz, insanlarla temas halinde değiliz. En büyük aktivitemiz parklarda bisiklete binmek.
Geçtiğimiz haftalarda madem evdeyiz, hiçbir sosyal etkileşimimiz yok bari uzaktan da olsa yavaş yavaş açmaya başlayan lale tarlaları ziyaret edelim dedik ve düştük yollara. Şansımıza hava Hollanda’nın alışılmış gri renginden o kadar uzaktı ki… Güneş ara ara bulutlanmış gökyüzünden tarlalara ulaşıyordu ve laleler daha da renkleniyordu. Baktık ortalarda kimsecikler yok, fırsat bu fırsat deyip boş tarlada sakin esen rüzgârla salınan lalelerin arasına dalıverdik. Oğlum Efe evde geçirdiği 1,5 aylık dönemin acısını çıkarırcasına koşturdu çiçeklerin arasında, ruhumuzu resetledik o tarlada o gün.
Geçen yıl lalelerle ilgili yapılan tüm organizasyonlara katılmıştık. Fakat bu seneki deneyimimiz geçen seneki çiçek geçit töreninden de, Keukenhof Bahçesindeki turumuzdan da daha huzurlu ve keyifliydi. Ziyaretimizden iki hafta sonra, lalelerin tam serpildiği dönem Paskalya tatiline denk geldi bu sene. Bunu fırsat bilen binlerce kişi kural dinlemeden, kapatılan yolları aştı, 1,5 metre mesafesine uymadan, şeritlerle kapatılan parklara akın etti, tarlalara girdi. Polis uyarısı, yasak dinlenmedi. Paskalya tatili ülke için büyük bir kaosa ve risk unsuruna dönüşmüş oldu kontrolsüzce tarlalara akın eden insanlar sayesinde. Etkileşim içerisinde olan insanların virüsün yayılımını hızlandıracağı konuşuldu.
Tüm bu yaşananlar sonrasında bir karara varıldı. Bizim rüzgârda nazlı nazlı salınan çiçeklerimize nazar değdi. Her yıl turizm bacağı dışında birçok firma için katalog vazifesi gören ve çiçekçilik sektörü için oldukça önemli bir platform olan tarlalar için kesim kararı verildi. Lale, sümbül ve diğer birçok tür çiçeğin bulunduğu tarlalarının olduğu bölgelerin belediye başkanları üreticiler ile birlikte ortak bir bildiriyle vatandaşlarımızın sağlığı maddi kazancımızdan daha değerli diyerek çiçeklerin renkli kısımlarını keseceklerini açıkladılar.
Havalar hâlâ çok güzel Hollanda’da, güneş parlamaya, umut saçmaya devam ediyor. Hafif esen rüzgârlarda henüz terk etmedi buraları, eminin tarlaları serinletmeye devam ediyordur. Ama artık aklımızdaki tabloda bir şey eksik, rüzgârda salınan çiçekler… Sadece gövdeleri kaldı çünkü, rengi gitti tarlaların. Laleler ülkesinde çiçeklerin boynu bükük kaldı…