Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri, TRT Arapça kanalına yaptığı açıklamada, Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım’da imzalanan “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat”ı değerlendirdi.
Mişri, Devlet Yüksek Konseyi’nin mutabakata bağlılık konusunda Libya siyasetinde egemen belge niteliğindeki Siyasi Anlaşma’ya göre bir tutum takındığını söyledi.
Birleşmiş Milletlerin girişimleriyle Libyalı taraflar arasında 17 Aralık 2015’te imzalanan Siyasi Anlaşma’nın 19’uncu maddesinin “Devlet Yüksek Konseyi’nin uluslararası anlaşmaların imzalanması yahut ülkenin bu anlaşmaya katılımına ilişkin meselelerde UMH’ye istişare amaçlı görüş beyan etmesi ve gerekli önerileri sunmasını” öngördüğünü hatırlatan Mişri, “Biz de bu rolümüzden hareketle mutabakat konusundaki görüşümüzü açıkladık.” dedi.
Mişri, ayrıca Libya Siyasi Anlaşması’nda ülkenin birliği ve egemenliğinin korunması yükümlülüğünün Başkanlık Konseyi’ne ait olduğunu belirten ilk fıkradaki egemen ilkelerine dikkati çekerek, UMH Başkanlık Konseyi ile Konsey Başkanı’nın, siyasi anlaşmanın bu ilkelerine göre yapılması gerekenleri yerine getirdiğine inandıklarını aktardı.
Bu bölgenin petrol ve doğal gaz kaynaklarından yararlanabilecekleri ekonomik bir bölge olduğunu düşündüklerini ifade eden Mişri, Türkiye ile Libya’yı dışlamaya ve doğal kaynaklardaki hakları ve onlardan yararlanma konusunda şüphe oluşturmaya çalışan ülkeler olduğunu dile getirdi.
Libya Devlet Yüksek Konseyi tarafından dün yapılan açıklamada da Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşmanın, Libya’nın kaynaklarının korunması bakımından önemli olduğu vurgulanmıştı.
Türkiye ile UMH arasında 27 Kasım’da “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nın imzalandığı bildirilmişti.