İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Başkan Vekili Rüstem Çetinkaya, madenin ithal girdi maliyeti çok düşük olduğu için net ihracata katkısının çok yüksek olduğunu belirterek, “Yapılan her birim maden ihracatının yüzde 90’dan fazlasının Türkiye’de döviz olarak kalıyor. Sektör bu anlamda dış ticaret açığının azalmasına katkı veren en önemli sektörlerden biri.” ifadelerini kullandı.
İMİB’den yapılan yazılı açıklamada, birlik tarafından düzenlenen Türk Madenciliğinde Farkındalık ve Uluslararası Marka Yolculuğu bilgilendirme toplantısının dördüncüsünün Kayseri’de gerçekleştirildiği belirtildi. Madenciliğin Türkiye için çok önemli ve potansiyeli yüksek bir sektör olduğuna işaret eden İMİB Başkan Vekili Rüstem Çetinkaya, Türkiye’nin sahip olduğu rezerv potansiyelini yeterince değerlendiremediğini kaydetti.
Çetinkaya, madenin ithal girdi maliyeti çok düşük olduğu için net ihracata katkısının çok yüksek olduğuna dikkat çekerek, yapılan her birim maden ihracatının yüzde 90’ından fazlasının Türkiye’de döviz olarak kaldığını ve bu anlamda sektörün dış ticaret açığının azalmasına katkı sağlayan en önemli sektörlerden biri olduğunu belirtti.
“90 ÇEŞİT MADENİN 77 TANESİ TÜRKİYE’DE”
Dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenin 77 tanesinin Türkiye’de bulunduğunu aktaran Çetinkaya, şöyle devam etti:
“Madencilik, potansiyeli yüksek bir sektör ancak milli gelire katkısının yüzde 1’den az. Dünyada 132 ülke arasında toplam maden üretim değeri itibariyle 28’inci sıradayız. Bazı ürünlerde dünyada çok önemli paya sahibiz. Dünyanın en büyük bor üreticisi ve ihracatçısı olmanın yanında dünyanın en büyük feldspat ihracatçısı, dünyanın ikinci büyük krom cevheri ve mermer ihracatçısı, dünyanın üçüncü büyük doğal taş üreticisi ve ihracatçısı konumundayız. Ancak genele baktığımızda rezerv potansiyelini yeterince değerlendiremediğimiz aşikar.”
Çetinkaya, Türkiye’nin geçen yıl 4,6 milyar dolarlık maden ihracatı gerçekleştirdiğini hatırlatarak, sektör ihracatının Türkiye’nin toplam ihracatında yüzde 2,7’lik bir paya sahip olduğunu ifade etti.
“ÜRETİM OLMAZSA İHRACAT DA OLMAZ”
İhracatın daha da artmasının tek yolunun üretim artışı olduğuna işaret eden Çetinkaya, “Üretim olmazsa ihracatın olmayacağını da biliyoruz. Bu yüzden üretim ayağına çok önem veriyoruz. Üretim ayağında kamu ile birlikte hareket etmek durumdayız.” değerlendirmesinde bulundu.
Çetinkaya “Hayatımız Maden” sloganıyla son 2 yıldır çalıştaylar düzenleyerek madenlerin hayatın tüm evrelerinde ayrılmaz bir parça olduğunu anlattıklarını belirterek, “Örneğin, ülkemizde madencilik faaliyetleri olmazsa seramik, kimya, cam, çimento, agrega gibi sektörler olamaz ya da ithalata dayalı bir sektör oluşur. İnşaatlarda kullandığımız malzemelerin neredeyse yüzde 90’ı bir maden ürünü.” ifadelerini kullandı.
Çetinkaya, Türkiye’de 27 tona yakın altın üretimi yapıldığını aktararak, ancak bunun yaklaşık 4 katı bir ithalatın söz konusu olduğunu belirtti. Kömür üretimi artmasına karşın 5 milyar dolarlık kömür ithalatı yapıldığını da kaydeden Çetinkaya, elektrik üretiminde kullanılan kömürde dışa bağımlılığın halen yüksek seviyede bulunduğuna dikkati çekti.
“ÇEVRECİ MADENCİLİK YAPMAK ZORUNDAYIZ”
Sürdürülebilir madencilik yapmak için sektör olarak çevreci madencilik yapmak zorunda olduklarını vurgulayan Çetinkaya, “Bu yönde de kamuyla özel sektör birlikte çalışarak çevreci, sürdürülebilir madencilik yapılması üzerine de çalışmalar yapıyoruz.” ifadesini kullandı.
Çetinkaya, şunları kaydetti:
“Orman alanlarının sadece binde 2,5’lik bölümünde madencilik faaliyeti yapılıyor. Orman idaresinin özel bütçesinin yarısından fazlası ise madencilik faaliyetlerinden gelen gelir ile elde ediliyor. Bu bütçe Türkiye ormanlarının korunmasında ve ormancılık ile ilgili yeni teknolojilerin geliştirilmesinde kullanılan bir kaynak oluyor. Madencilik izni alınan orman yerlerinin bir kısmında ise ağaç yok, sadece kaya veya çalı olan yerler var. Dolayısıyla orman alanını da kategoriye ayırmak gerekiyor. Madenciliğin olmazsa olmaz olduğu ve gerekliliği çok açık. Bunun yanında çevreci ve sürdürülebilir madencilik sosyal mutabakatla yapıldığında ve bu bilgiler herkes tarafından bilindiğinde çok daha sıcak bakılacaktır. Bizim madenlerimizi keşfetmemiz, üretime geçirmemiz ve çevreci, sürdürülebilir madenciliği üniversiteler ve kamuyla değerlendirmemiz gerekiyor.”