Elazığ, Yukarı Fırat Havzası içinde kalan bölgenin en büyük ve gelişmiş, ‘Doğu Anadolu’nun incisi’ diyebileceğim illerden biri. Önce biraz tarihinden bahsetmeliyiz. Şehrin bugünkü yerleşim alanının tarihi 1834’e kadar gidiyorsa da tarih boyunca asıl yerleşimin olduğu Harput’un geçmişi oldukça eski. Kaynaklar, bölgenin, Yontma Taş Devri’nden itibaren Anadolu’nun en önemli yerleşim alanlarından biri olduğunu söylüyor. Harput, Elazığ Ovası’nı tepeden görüyor. MÖ 2000’lerde İşuva olarak adlandırılmış. Asur, Hitit, Urartu, Med, Pers, Roma, Sasani ve Bizans başta olmak üzere nice medeniyete ev sahipliği yapan bu kadim topraklar, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Muharebesi ile Türklerin eline geçmiş.
Harcı sütle karılmış
Urartular tarafından kurulan Harput Kalesi, Elazığ şehir merkezine 6 kilometre uzaklıkta. Rivayete göre inşa edilirken su sıkıntısı nedeniyle harcında süt kullanıldığı için halk arasında Süt Kalesi olarak da adlandırılıyor. Şehre hâkim yalçın kayalıklar üzerinde kurulu haliyle görenleri kendine hayran bırakan kalenin dış surlarının önemli bir bölümü yıkılmış. Tarih boyunca çeşitli dönemlerde onarım gören iç kale ve yakın civarındaki yerleşim alanıyla tam bir tarih hazinesi Harput. Bölgeyi gezen Evliya Çelebi’nin ‘Seyahatname’sinde, bura-da 600’den fazla dükkân bulunduğunu belirtmesi Harput’un önemli ticaret merkezlerinden olduğunu ortaya koyuyor. Harput’ta önce bu kaleyi, ardından da Harput Ulu Camisi’ni görmelisiniz. Yapım tarihi tam olarak bilinmiyorsa da caminin Harput hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırıldığı düşünülüyor. En eski Türk camilerinden biri olarak kabul edilen caminin minaresinin eğri duruşu görenleri şaşırtıyor. Kimilerine göre özellikle eğri inşa edilmiş, kimilerine göre de deprem sonrası eğilmiş.
Kayalardaki kilise
Harput Kalesi’nin kuzeybatısındaki Meryem Ana Kilisesi de görülmesi gereken tarihi yapılardan bir diğeri. Kilisenin en ilginç yanlarından biri, bir duvarını kaya kütleleri oluşturduğundan kayalıklar içine gömülmüş gibi durması. Anadolu’daki Hıristiyanlığa ait en eski dini mabetlerden biri olarak kabul ediliyor. Farklı adlarla da anılan kilisenin, MS 179’da inşa edildiği tahmin ediliyor. Harput’un sırtındaki Buzluk Mağarası da birinci derece doğal sit alanı ve koruma altında. Mağarayı gördükten sonra 1739’da yapılan Kurşunlu Cami’yi ve Akkoyunlu Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun tarafından yaptırılan Sara Hatun Camisi’ni de mutlaka görün. Restoran olarak kullanılan Cimşit Bey Hamamı da geleneksel kültüre ait eşyaların ve canlandırmaların sergilendiği yaklaşık 200 yıllık tarihi konak Şefik Gül Kültür Evi de Harput’ta gezilmesi, görülmesi gereken diğer yerler…
Yapmadan dönmeyin
Elazığ sadece Harput’tan ibaret değil elbette… Doğal güzellikleri, kültürel özellikleri de saymakla bitmez. Şehir merkezine 26 kilometre mesafedeki Hazar Gölü, gölün içinde birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescillenen Batık Kent görülmesi gereken yerler. Kente gitmişken Çırçır Şelalesi’ndeki restoranlarda alabalık yemeden, yöresel yemeklerinden dövme çorbasını, yufkayla yapılan sırın yemeğini, baharat ve salçalı sosla harmanlanan Harput köftesini tatmadan, hele hele çedene kahvesini içmeden, Kapalı Çarşı’ya uğrayıp Ağın leblebisi ve cevizli sucuk (orcik) almadan dönmemenizi öneririm.