◊ Yeni single’ınız “Kadın” çıktı. Şarkının sürecini anlatır mısınız?
– “Kadın” aslında 1 sene önce yazılmış, depoda tuttuğumuz şarkılardan biriydi. Kısa süre önce stil değişikliğine gitmeye karar verdim. Yaptığım pop işlerin ardından müzisyenliğimi ön plana çıkaracak, kendimi daha iyi ifade edebileceğim şarkıların peşinden koşmaya başladım. “Kadın” da tam benim aradığım gibi bir şarkı oldu. Sözleri Çetin Tazeler’e ait, bestesini ben yaptım. Şarkı hem ayrılığı anlatıyor hem de kadın-erkek ilişkilerine yönelik bir eleştiri gibi aslında. Bir erkeğin ağzından yazılmış. “Sen kırların çiçeğisin be kadın” diyorum mesela. Bu şarkıyla kadın hakları aktivisti oldum diyebilirim.
◊ Kadın hakları konusunda herhangi bir faaliyetiniz oldu mu?
– Aktivistlik büyük bir kelime aslında…
◊ Kadınların sesi mi olmaya çalışıyorsunuz yani?
– Evet, tabii ki. Çünkü kadınlara karşı biraz pozitif ayrımcılık olması gerekiyor. Çok ciddi şiddet konuları var biliyorsunuz. Her gün yeni bir şeyler duyuyoruz. Bu kısmını önemsiyorum. Şarkının adından ötürü de bunun üstüne konuşacak çok şeyimiz oluyor.
FRANSIZ RAHİPTEN PİYANO DERSİ ALDIM
◊ İlk sahne deneyiminizi 2011 yılında katıldığınız “O Ses Türkiye” yarışmasıyla yaşadınız sanırım…
– Evet. Yarışmanın ilk sezonuydu. Whitney Houston’ın “I Have Nothing” şarkısını söylemiştim. Dört jüri üyesi de dönmüştü.
◊ Antakya’dan İstanbul’a mimarlık okumak için gelmiş ama bir anda kendinizi müzik dünyasında bulmuşsunuz. Okulu bitirebildiniz mi?
– Evet, bitirdim. 2015’te mezun oldum. Ben çok çağdaş bir ailede büyüdüm. Babam diş hekimi, annem ressam. Sanatla iç içe büyüdüm. Küçükken bir Fransız rahipten piyano dersleri aldım. Mimarlığı kazanmadan önce de müzikal ve opera için İstanbul Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversitesi’ni denemiştim ama olmadı. Mimarlığa başladıktan sonra da müzik hayalim bitmedi. 2011’de, küçük yerden gelmiş bir genç kadın olarak burada yer edinebilmek için “O Ses Türkiye”nin büyük bir fırsat olacağını düşündüm. Gözümü karartıp katıldım. Yarı finale kadar da ilerleyebildim. “Sil Baştan” performansım çok hatırlanır o dönemden. Çünkü o performansla iki gece üst üste birincilik elde ettim. Her şeyin orada başladığını hissettim. Ondan sonra bırakmak olmazdı zaten.
◊ Siz de hayatınıza sil baştan başladınız…
– Aynen öyle.
ORTADA BİR PASTA VAR VE HERKES BİR DİLİM ALMAYA ÇALIŞIYOR
◊ Peki müzik sektöründe sıkıntılar yaşadınız mı?
– Tabii ki. Yarışmadan çıktıktan sonra küçük küçük konserler oldu ama o geçici bir süreçti. Daha sonra ailemin de desteğiyle ilk albümümü çıkarabildim. Tabii toy olduğum zamanlardı, o kadar sesimi duyuramamıştım. Bu sektör yeni insanları kabul etme konusunda biraz sıkıntılı. Sonuçta ortada bir pasta var ve herkes pastadan bir dilim almaya çalışıyor…
◊ Siz pastadan dilim almayı başardınız mı?
– Sanırım başardım. Yavaş yavaş hissediyorum. Bunun bir maraton koşusu olduğuna da ikna oldum.
◊ Şu anda o maratonun neresindesiniz?
– 6 yılda “ortasına geldim” diyorum.
◊ Bir 6 yıl sonra nerede olursunuz?
– Hayal ettiğim noktada olacağıma inanıyorum.
◊ Nedir hayaliniz?
– Bu işi performans sanatı şeklinde yapmak istiyorum. Çok iyi prodüksiyonlarla büyük sahnelere çıkmak… Harbiye Açıkhava, Volkswagen Arena gibi yerlerde konserler vermek.
ŞARKILARIM ÇALINMADI ÜNLÜLERDEN DESTEK ALMADIM
◊ Müzik sektöründe sizi en çok ne zorladı? Nankör mü sektör?
– Çok nankör. Kalelerle kuşatılmış
her yer.
◊ Giremiyor musunuz içine?
– Çok kolay olmuyor. Truva Atı’yla girmek lazım içeri! Adam kayırma gibi çok şeyle karşılaştım tabii ki. Radyolarda ve televizyonlarda şarkılarım çalınmadı.
◊ Sizi engellemek isteyenler mi oldu?
– Oldu tabii. Direkt benimle uğraşmadı birileri belki ama bundan 4-5 sene önce sektör kalabalıklaşsın istenmiyordu. Şimdi dijital dönüşümle birlikte özgürleşti her şey. İnsanlar kimseye gerek duymadan seslerini duyurabiliyor. Ben hep deneye yanıla buraya geldim. Biri de elimden tutup “hadi” demedi. Başka bir ünlüden destek almadım. Şunu anladım; eğer ben üretici olursam, bu uzun ömürlü bir yol olur. Sanırım artık yavaş yavaş bir kitle oluşturdum kendime ve o kitleyi büyütmek için çalışıyorum.
◊ Çok para harcadınız mı bu piyasada yer edinebilmek için?
– Harcadım, evet. Toplamda 1 milyon liraya yakın para harcamış olabilirim. İlk albümümün, o dönemin parasıyla 300 bin liraya mâl oldu. Çünkü sektöre girerken iyi aranjörlerle çalışmam, iyi besteler almam gerekiyordu. Besteler 20-30 bin liraya satılıyordu, aranjörler 50 bin lira istiyordu. Bu piyasa “noname”ler (isimsizler) üzerinden yürüyor aslında. Çünkü birilerini tanıdıktan sonra o miktarlarda paralar vermenize gerek kalmıyor. Artık ilişkileriniz, arkadaşlıklarınız devreye giriyor, her şey kolaylaşıyor. Ama eğer yeniyseniz, çok paranızı alıyorlar.
SEKSİ OLMAK İÇİN ÖZEL ÇABA SARF ETMİYORUM
◊ ◊ Fiziğinizle de konuşuluyorsunuz, sosyal medyada sizin için “seksi” yorumları yapıldığını gördüm.
– Aslında özel bir çaba sarf etmiyorum bunun için. Genetiğim, samimiyetim ve doğallığımla ilgili bir şey. Görsel bir sanat yaptığım için dikkat etmem de gerekiyor tabii. Bu sektörde kadın olmak da zor. Çünkü işinden önce seksapaliten konuşuluyor.
◊ Peki siz seksapalitenizin işinizin önüne geçmemesi için ne yapıyorsunuz?
– Çok bıçak sırtı bir olay bu. Erotizmi de, seksapaliteyi de eğer estetik gösterebilirseniz, kimseyi rahatsız etmez. O dozajı ayarlamak çok önemli. Bunu da sanatın yoğunluğuyla ayarlayabiliyoruz. Gerçek bir duygu sunuyorsanız, kimse seksapaletinizle ilgilenmiyor.
◊ Ünlü isimlerin seksi pozlarının olması şart mı sizce?
– Hayır, asla! Bu, kadınların arzu nesnesi haline gelmiş olmasıyla alakalı. Zaten üstüne parmak bastığımız nokta da bu. Kadınlar sadece bunun için yoklar. Hepimiz sosyal hayatın içinde, çalışma hayatının içindeyiz. Erkekler kadar her türlü işe koşturuyoruz. Ben yalnız yaşayan bir kadınım, yıllardır sapasağlam ayakta duruyorum. Bu çok kolay bir şey değil. Ama sizi sürekli arzu nesnesi gibi göstermeye çalışan bir dünya var günün sonunda. Bu algının artık değişmesi gerekiyor.
◊ Siz kendinizi seksi buluyor musunuz?
– Tabii ki buluyorum. Ama bu hislerle alakalı, güzellik veya çirkinlikle değil. İnsanlar zaman zaman kendilerini seksi hissederler. Mesela ben de spordan çıktığımda kendimi çok seksi hissediyorum ama çoğu zaman da evde mahvolmuş bir şekilde devam ediyor hayatım. (Gülüyor)
◊ Peki hiç görüntünüzle ilgili sizi üzecek olumsuz bir yorumla karşılaştınız mı?
– Evet… Ben hep balık etli bir kadındım, kilo meselesi de çok konuşulan bir konu biliyorsunuz. Beyoncé, Rihanna gibi dünyaca ünlü starlar kilolarının arkasında durabiliyorlar. Ama bizde bir linç kültürü var maalesef.
BERABER ÇALIŞINCA SONA YAKLAŞTIK
◊ Menajerliğinizi de yapan Görkem Sönmez’le uzun süredir birlikteydiniz ama ayrıldınız. Neden bitti ilişkiniz?
– Lise aşkımdı o benim. En iyi arkadaşımdı aynı zamanda. Bu yola birlikte çıkmıştık. Beraber de çalıştık ama beraber çalışmanın zorlukları bizi sona yaklaştırdı.
◊ Aşkla ilgili düşüncelerinizi sorayım…
– Gerçek aşkın emek ve mücadeleyle ilgili olduğuna inanıyorum. Ki şimdinin dünyasında o kadar kolay bulunabilen bir şey değil bu.
◊ Hayatınıza girecek erkekte nelere dikkat edersiniz?
– En başta samimiyet ve şeffaflık diyebilirim. Ve zeka
tabii ki.
◊ Şu anda bir ilişkiniz var mı?
– Hayır, yok.
HAKKIMDA KÖTÜ KONUŞULMASI BENİ ÜZER
◊ Hayatta sizi en çok ne üzer?
– Ailemin mutsuz olması ve hakkımda kötü konuşulması. Çünkü hep iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Bu da zor bir şey.
◊ Peki sizi en çok ne mutlu eder?
– Şu an yeni çıkardığım şarkının hızlı şekilde yayılması beni en çok mutlu edecek şeylerden biri. (Gülüyor)
◊ Vazgeçilmezleriniz neler?
– Ailem en büyük vazgeçilmezim. Ve müzik tabii.