Her gezginin bir seyahat hikâyesi var ama sizin maceranızın başlangıç noktası gerçekten ilginç. O kadar çalışıp KPSS’de yeterli puan alıyorsunuz, tam işe başlayacakken memur değil de gezgin olmaya karar veriyorsunuz. Bu süreci biraz anlatır mısınız?
Aslında bu olay çocukluğuma kadar dayanıyor. Psikologlar sanırım bu yüzden hep çocukluğa inmek istiyor. Çocukluğumdaki tüm kitaplıklar karşıma Jules Verne, Gülten Dayıoğlu gibi yazarlar çıkardı. Okumayı öğrendiğimde beş yaşındaydım ve annem bana bir gazetenin hediyesi olan atlas vermişti. Uzun zaman boyunca o atlasa bakarak ülkelerin yerlerini bayraklarını ezberleyerek akşamlarımı geçirdim. Çoğunlukla okuyarak zihnimde dünyayı gezmeye başladım. Bu hayatım boyunca belgeseller izlemeye ve gezi içeren her şeyi ilgi ile takip etmeme kadar uzandı. Seyahat arzum hiç azalmadan devam etti. Sonrasında ise KPSS için yorucu bir çalışma yılı geçirdim. Sonra bir arkadaşımla bir haftalığına 150 lira bütçeyle yola çıktık. Bir haftalık turumuzdaki hayatlar ve kişisel tecrübelerim beni öyle etkiledi ki atanana kadar daha fazla gezmeye karar verdim. Kısa süreli işlerde çalışıp kazandığımın bir kısmı ile kitap alıp kalanıyla seyahatlere çıkarak epey bir şehir gezdim. Atanmama az bir süre kala Ukrayna’ya gittim ve yeni yıla başka bir ülkede girdim. Döndükten dört gün sonra işe başlama evraklarımı teslim etmem gereken bir kâğıt geldi. Kabul edilmiş ve 15 gün içinde işe başlamam istenmişti. Üç gün boyunca doğru karar vermek için düşündüm ve birçok kişiden fikirler aldım. Kendimi gerçekleştirmeliydim. O atlas elimdeyken kurduğum saf hayallerimin peşine gitmeye karar verdim.
Peki böyle bir karar verince aileniz bu durumu nasıl karşıladı?
Çocuğunun kaygısız bir şekilde garanti altında bir hayat yaşamasını isteyen tüm aileler gibi benim ailemde beni kararımdan döndürmeye çalıştı. Zor bir hayatımız olmuştu ve onlar benim rahat etmemi istiyorlardı. Buraya kadar her şey doğruydu fakat atladıkları tek şey benim karakterim ve hayatımı nasıl yaşamak istediğimdi. Bana bu kararımdan dolayı epey kızdılar. Ben ise bunu başarmak için ne gerekiyorsa yapacağıma ve pişman olmayacağıma emin olarak yoluma devam etmeye karar verdim. Otostopla Türkiye turuna çıktım.
Daha önce otostopla seyahatler yapmış mıydınız?
Evet. İlk otostop yolculuğum, okul harçlıklarımı ve kiralarımı biriktirmek için yazları çalıştığım Bodrum’dan, en çok görmek istediğim yerlerden biri olan Fethiye’ye giderek gerçekleşti. Ama tam manasıyla yaptığım ilk yolculuk Kaş-Antalya arasında olan sekiz günlük yolculuğumdu.
Peki bu maceranıza nereden başladınız, ne kadar sürdü?
Yol arkadaşım ve adaşım Furkan ile KPSS sınavının ertesi sabahı Ankara’dan yola çıktık. İlk günkü hedefimiz Kaş olsa da yollarda yaşadığımız aksilikler yüzünden ilk gece Antalya’da kaldık. Sonrasında Kaş’a ulaşıp gezimizi yaptık. Daha sonra da gezilerimi yollarda tanıştığım diğer arkadaşlarımla yaptım. Memurluğu reddene kadar geçen 1.5 yıllık sürede 30’dan fazla şehir gezdim. Tabi bunları bir gezginden çok en güzel yerini görüp geri dönen biri olarak yaptım. Kısa süreli işlerden kazandığım paralarla yaptığım yolculuklar genelde 10-15 gün civarı sürüyordu. Geri dönüp çalışıp tekrar gidiyordum. Amacım işe girene kadar görebildiğim maksimum yeri görmekti.
Sizce ülkemizde otostopla seyahatler yapma güvenli mi?
Bence tamamen yanlış bir algı var. Hatta şunu da söyleyebilirim ki dünyada otostopçuları yolda bırakmamak konusunda en üst sıralardaki ülkelerden biriyiz. Genel olarak otostop konusunda birkaç kötü hikâyenin haberini izleyen herkeste bir korku olsa da yardımcı olma duygusu daha ağır basmakta. Bunda erkek olmanın da bir avantajı olabilir belki ama genel olarak her şey yolunda. Bunu da yaklaşık 4 bin otostop yapmış biri olarak söylüyorum.
Türkiye’de en çok nereyi gezerken keyif aldınız?
Ülkemizin her yerinden büyük keyif aldım ama en çok eğlendiğim ve bana çok güzel anılar bakan yer Hatay’ı da katıp yaptığım Güneydoğu Anadolu gezim oldu. Öncelikle Hatay benim için ülkemizin kültür başkenti haline geldi. Herkesin birbirine büyük saygı ve sevgiyle yaklaştığı ve insanlığın çok üst düzeyde olduğu bu kozmopolit şehirde dünyanın başkentiydeymişim gibi hissettim. Diğer bütün şehirler de Hatay kadar güzel ve insanları misafirperverdi. Herkes iyi kalbi ile çıkarsız bir şekilde yardımcı oluyor. Bu gezimde Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır ve Adıyaman’ı ziyaret ettim. Yakın zamanda aynı rotayı tekrar yapacağım.
Sırt çanta neler vardı?
Sırt çantamda olanlar gün geçtikçe artıp azalsa da yanımda hiç ayırmadığım şeyler, kişisel eşyalarım dışında kesici alet, ip, havlu, powerbank, şarj aletlerim, kafa lambam, uyku tulumum ve çadırım. Bunların dışındaki şeyler sezona göre değişiyor.
Sanırım genelde çadırda konaklıyosunuz.
Evet, büyük çoğunluğu çadırımda oluyor. Genel olarak doğada tek başıma kalmaktan büyük haz duyuyorum. Yalnızlığı seviyorum. Gün içerisinde onlarca insanla bir şekilde iletişimdeyim akşamları kendime vakit ayırıyorum. Gittiğim şehirlerde beni sosyal medyadan takip eden kişilere de misafir olduğum oluyor.
Bugüne kadar yaptığınız seyahatlerde sizi en çok neresi etkiledi?
Beni en çok etkileyen şey aslında bir yer değil bir rota. Fethiye’den Antalya’ya uzanan antik Likya şehirlerinin içerisinden geçen bu yürüyüş rotası 550 km boyunca inanılmaz güzellikleri içerisinde saklıyor. Ayrıca kişisel olarak da kendimi en çok geliştirdiğim etkinliklerden biri de bu yürüyüş oldu şüphesiz. Bu yoldaki en çok etkilendiğimi yeri sorarsanız da buna Kekova yakınlarındaki Aperlai Antik Kenti diyebilirim. Buraya deniz ve yürüyüş dışında ulaşabilmeniz mümkün değil. Denizdeki adanın anakaraya bir boyunla bağlandığı noktadaki bu kentin bulunduğu noktanın batısından güneş batıyor ve doğusundan da güneş doğuyor, üstelik neredeyse aynı manzara oluşuyor. Aperlai beni çok büyüleyen bir noktaydı.
Instagram’da daha önce gittiğiniz yerlerin resmini de çizdiğiniz paylaşımlar yapıyordunuz. ‘Bu yolda para kazanmak’ için iyi bir yol. Buna nasıl başladınız?
Gezi yazılarımdan ne yazık ki çok fazla kazanamıyorum. Bu sebeple kendime ek gelir oluşturmak istiyordum. Bir Youtube videosunda denk geldiğim ‘Heidi Analise’ isimli bir ressamın küçük kutulara manzara resimleri yaptığını gördüm. Bunu ilk olarak yeni bir yeteneği edinmek olarak düşünüp çantamda da taşıyabileceğim kadar küçük olması da mantıklı geldiği için öğrenmeye karar verdim ve resim yapmayı öğrenmeye çalıştım.
Daha sonra güzel çizimler başladığında bunları satın almak isteyenler oldu. Ben ise bir süre beni misafir eden kişilere hediye ederek anılarımı bırakıyordum. Askerlikten sonra 35 gün boyunca sadece resimlerimi satarak gezip gezemeyeceğimi denedim ve başardım. Fakat kitap meşguliyetim, bir yandan yazdığım yazılara harcadığım sürenin üzerine bir de Youtube’a girişim eklenince buna bir süredir vakit ayıramıyorum.
Biraz ‘Yollardan Bana Kalan’ gezi kitabınızdan bahsedebilir misiniz? Kitapta okuyucuları neler bekliyor?
‘Yollardan Bana Kalan’ı aslında beni yollara doğru götüren o büyük yazarlarla ben ölsem dahi aynı kitaplıkta yan yana kalabilmek ve yeni gezgin adaylarının aklını çelebilmek için yazdım. Askerde bulunduğum süre boyunca belirlediğim hikâyelerimi tüm boş vakitlerimde yazarak tamamladım. Ardından da üç ay içerisinde de kitaba dönüştürdüm. Okuyucular kitabımda aslında hayatımızı yaptığımız tercihlerin belirlediğini ve hayal olarak kalabilecek şeylere uzanan yolun aslında tamamen o ilk adımı atmaktan geçtiğini bulacaklar. Eğer doğru yorumlayabilen bir kalbe sahipseniz hayatımızdaki her şey bizi hayallerimize daha da fazla yaklaştıran şeylerden oluşuyor. Ama bizler bunları güvenlik gerekçesiyle bahanelerimiz arkasına itiyoruz ve yaşanması mümkünken yaşayamadığımız birçok pişmanlık yaratıyoruz. İşte bunları hepsini bütün bir pencerede göstermeye çalıştım kitabımda.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs ne yazık ki gezginlerin seyahatlerine büyük bir darbe vurdu. Her şey normale döndüğünde ilk planınız nedir?
Dünya turu yapmak istiyorum. İlk durağım, her şey yolunda giderse, dünyada en çok görmek istediğim ilk ğç nokta olan Angel Şelalesi (Venezuela), Ushuaia (Arjantin) ve Rio de Janerio’nun (Brezilya) bulunduğu Güney Amerika kıtası olacak. Bütün kıtayı yaklaşık bir yılda gezip İspanyolca’yı öğrenip yeni bir kitap daha yazmayı hedefliyorum. Dünya turumun devamında ise Rusya ve Türki Cumhuriyetlerin olduğu bölgeleri gezip Rusça öğrenmek hedeflerim arasında. Sonrasına ise Güneydoğu Asya ile devam edebilirim. Bütçem ise kitaplarım satıldığında sadece gidiş biletim ve üç-dört aylık giderimi karşılayacak şekilde olacak, geri kalanını ise yol çözecek.
Sizin gibi gezgin olmak isteyenlere neler söylersiniz?
Gezgin olmak isteyenler için ilk önerim okuma alışkanlığı edinmeleri. Gezgin olmak bana göre gezen bir bedenden ziyade öğrenen, paylaşan, önyargılarını atmış, yerel halk ile iletişime geçmiş tüm yolların problemlerini ve güzelliklerini en baştan kabul etmiş bir ruh ile mümkün. Bunları ise henüz yola çıkmadan önce bize katan en önemli iş okumak. Bu sayede gitmeden de bazı şeyleri tanıyabilir ve anlayabilirsiniz. Bu da size gittiğiniz noktalara gitmeden epey bir yol kat etmenizi ve yaptıklarınızdan daha büyük kazanımlar edinmenizi sağlayacaktır. Gezgin olmak kilometreler geçmekten fazlasıdır bana göre. Ne kadar çok ülkeye ayak bastığınız değil, nasıl yaptığınız sizi gezgin yapar. Turist olmak için ise böyle şartlar yoktur. Uçak biletini al, otel rezervasyonlarını yap, en güzele yerleri gezdiren tura kayıt ol, fotoğrafını çek ve dön. Hangisi size daha uygunsa onu tercih edebilirsiniz. Tek bir doğru yoktur önemli olan kendinizi gerçekleştirmenizdir. Nasılı size kalmış.
Yollardan Bana Kalan
Çocukluk hayali olan dünya turuna çıkmadan önce Türkiye’yi karış karış gezen Furkan Kumkaya, şimdi ise bugüne kadarki anılarını bir kitap haline getirdi. Kitabını ise sosyal medya üzerinden kendi imkanları ile satıp imzalı olarak okurlarına gönderiyor. Bireysel çabası ile çıkacağı yolda ilk hedefi ise Güney Amerika. Memurluğu reddedip gezgin olmaya karar veren Furkan Kumkaya’nın kitabını instagramdan ona mesaj atarak satın alabilir yolculuğuna destek olabilirsiniz. Ücreti ise kargo dahil 35 TL.