İlk devletlerin ve yazının ortaya çıktığı bu coğrafyanın tarihini bilmeden, Anadolu ve Türkiye tarihini de anlayamayız.
Not: Bu listeye Mezopotamya’da hakim olan bütün kavimleri dahil etmedik. Bunun yerine ismi en fazla duyulan toplumları açıklamaya gayret ettik.
1. Mezopotamya’da Tarih Öncesi Devirler
2. Mezopotamya’nın Sınırları
Mezopotamya adıyla söz edilen alan, Fırat ve Dicle içinde ve çevresinde kalan bölgedir. Sınırları genel olarak doğuda Zagros Dağları, batıda Suriye Çölü, kuzeyde Toros Dağları ve Doğu Anadolu, güneyde ise Basra Körfezini kapsamaktadır.
Mezopotamya’da yazın sıcaklıklar 50 dereceyi bulabilir. Kışın ise bunun tam tersine çok soğuktur. Bölgeye yılın 11 ayı yağmur yağmaz. Coğrafyayı iki temel nehir Fırat ve Dicle besleyerek, bölgede tarım yapılmasına olanak sağlar.
3. Sümerler M.Ö. 2900-2350
Sümerlerin esasında Mezopotamya bölgesine sonradan mı geldikleri, yoksa buranın yerli halkı mı oldukları konusu bugün hala soru işaretidir. Birçok tarihçi bölgedeki iki ana nehrin isimlerinin Sümerce olmayışı dolayısıyla, Sümerlerin buraya sonradan geldiklerini savunmaktadırlar. Buna göre, eğer Sümerler yerli bir halk olsa idi bu nehir isimleri Sümerce olmalıydı.
Sümerler esasında M.Ö. 4000’li yıllarda bölgede kent devletleri kurmaya başladılarsa da M.Ö. 2900’lü yıllarda tam bir devlet olarak ortaya çıktılar. M.Ö. 3200’lü yıllarda önce resim özellikli olarak kayıtlar tutmaya başladılar, daha sonra resim karakterleri zamanla yok oldu ve resim yazısı çivi yazısı haline dönüştü. Sümerler, araba tekerleği, saban, çömlekçi çarkı, yelkenli tekne gibi icatlar yaptılar. Dini inanışları ve gelenekleriyle kendilerinden sonra gelen bütün medeniyetlere tesirlerde bulundular.
4. Akkadlar M.Ö. 2350-2150
Akkadlar Mezopotamya topraklarına kuzeyden, geniş zamana yayılan bir göç dalgası ile geldiler. Sümer topraklarına yerleşen bu kavim Sargon adlı birisinin önderliğinde müstakil bir konuma geldi. Akkadlar, Mezopotamya topraklarına yeni bir telakki getirdiler. Bu telakki, ticaret yapmak yerine, daha çok savaşarak ganimet elde etmek, bilinen dünyaya hakim olma isteği ve kadının tamamen ikincil birisi olarak görülmesiydi.
Akkad kralları çok iddialı unvanlar kullandılar. Sargon’un torunu Naram-Sin, kendisini kabartmalarda tanrılara özgü başlıklarla resmettirdi. Akkadlar aynı zamanda, önceki yıl gerçekleşen mühim bir olayın adının, bir sonraki yıla verilmesi mantıklı bir tarihleme sistemi geliştirdiler.
Akkadların kadını dışlayan telakkisi bugün halen doğu toplumlarında mevcuttur.
5. Assur Krallığı M.Ö. 2000-609
Assurlar, Sümerlerden sonra Mezopotamya’nın sahibi diyebileceğimiz büyük bir uygarlıktır. Akkadların kuzeye giden unsurlarının oluşturduğu bu devlet, savaşçı bir toplumdu. Her yıl yaz aylarında mutlaka bir yere sefere çıkarlardı. Seferlerin tek amacı ganimet değildi, insanlar tanrıların emriyle savaşa gittiklerine inanıyorlardı.
Assurlar sanatta ve mimaride birçok yenilikler getirmiş bir uygarlıktır. Assur tarihi birkaç bölümde incelenmektedir.
-
Eski Assur M.Ö. 2000-1600
-
Orta Assur M.Ö. 1600-1000
-
Yeni Assur M.Ö. 1000-609
Yeni Assur dönemine ait kabartmaları ve heykelleri İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesindeki Eski Şark Eserleri müzesinde inceleyebilirsiniz.
6. Eski Babil Krallığı
M.Ö. 1894-1595 arasındaki dönem Eski Babil Krallığı olarak anılır. Bu krallık, ünlü kanun koyucu Hammurabi’nin hükümdarlığını yaptığı uygarlıktır. Esasında Babil ve Assur, Akkadların iki ayrı koludur. Kuzeye ayrılanlar Assur, güneyde kalanlar ise Babil uygarlığını teşkil etmişlerdir.
Eski Babil Uygarlığı, Kiş-Agade kentleri merkez olmak üzere güney Mezopotamya’da konumlamıştır. Devlet, Hammurabi döneminden sonra Akkad ve Sümer mirasını sahiplenerek yükselişe geçmiştir. M.Ö. 1595 yılında, yükselişe geçen Hititler’in Kuzey Suriye seferi sırasında Babil ele geçirilerek uygarlığa son verildi.
Eski Babil Krallığının en büyük mirası, Kral Hammurabi’nin yazdırdığı kanunlardır.
7. Kassitler M.Ö. 1595-1347
Kassitler, Eski Babil Krallığının dağılmasından sonra boşlukta kalan iktidarı doldurmaya çalışmakla ön plana çıkan bir uygarlıktır. Mezopotamya’ya doğudaki dağlardan geldikleri varsayılır. Önceleri işçi olarak çalışırken, güç dengeleri değişince kendi teşkilatlarını kurdular.
Kassitler yazışmalarda Babil dilini kullandıkları için kendi lisanları hakkında bilgi sahibi değiliz.
8. Hurri-Mitanni Devleti M.Ö. 1500-1274
Hurri-Mitanni Devleti, Mezopotamya’nın kuzey topraklarına hükmetmiş bir uygarlıktı. Doğuda Urartular, güneyde Assur ve batıda Geç Hitit Kentleri ile komşuydular. Bu stratejik konumları, Assur ve Anadolu arasında bir köprü görevi görmekle beraber, Assur-Urartu ve Geç Hitit Devletleri arasında bir tampon bölge vazifesini almaktaydı.
Hurri ve Mitanni toplumlarından oluşan bu devlet, 2.bin yılın başlarında bölgede zuhur etmişlerdi. Urartuca ile akraba bir dil konuşuyorlardı. Tarih sahnesinden çekildikten sonra, kültür-sanat, mimari vb. bütün mirasları, başta Assur ve bölgedeki diğer medeniyetlere intikal etti.
9. Yeni Babil (Kalde) Krallığı M.Ö 625-539
Babil Krallığının M.Ö. 1595 yılında Hititler tarafından yıkıldığını yukarıda söylemiştik. Eski çağlarda bir uygarlığın yıkılması demek, halk üzerindeki hakim iktidarın değişmesi demektir. Yani savaşı kaybeden taraf tamamen tarihten silinmez. Bunun yanında, tamamen öldürülerek yeryüzünden silinen kavimler de mevcuttur.
Yeni Babil yani diğer adıyla Kalde krallığı, Nabopolassar adlı krallarının önderliğinde teşkilatlanarak, Medler ve İskitler ile müşterek hareket etti. Assur Krallığının sonunu getiren de işte bu ittifak oldu. Yeni Babil döneminin en ünlü kralı Nabukadnezzar’dır. Babil şehrine önem vererek burayı kutsal bir hale getirdiler. Günümüze bıraktıkları en önemli tarihi eserleri görkemli İştar Kapısı‘dır.
10. Pers Egemenliği M.Ö. 538-331
Persler, günümüz İran devleti sınırları içerisinde ortaya çıkmış bir toplumdu. Evvelce, Medya adlı bölgede Medler ile birlikte yaşıyorlardı. Fakat bu düzende Medler üst sınıfı teşkil ederken, Persler daha fazla ezilmekteydi ve bu durumdan memnun değillerdi.
Persler, Kiros adlı birisinin önderliğinde isyan ederek Medleri yıkmayı başardılar. Böylece müstakil bir konuma gelen Persler, Anadolu içlerine doğru yöneldiler. Evvela ekonomisi çok iyi olan Lidya’yı ele geçirdiler. Böylece batı Anadolu’ya egemen olan Persler, Yunan dünyasını tehdit ediyordu. Bu durum da M.Ö. 490-Marathon Muharebesi ile başlayan ve M.Ö. 449’lu yıllara kadar sürecek olan Pers-Yunan savaşlarının öncüsüydü.