GEÇEN yıl ağustosta başlayan finansal dalgalanmada en çok bankaların durumu tartışıldı. Ticari kredilerdeki sorunlar, kredi yapılandırmaları, konkordato ilanları ile bankaların durumları mercek altında kaldı. Bu dönemde bir çok paket de devreye girdi. Fibabanka Genel Müdürü Ömer Mert, ekonominin soğuduğu ve dengelenme sürecine girdiği bu dönemde bankaların da oldukça sağlıklı bir yapıya kavuştuğunu dile getirdi. Mert, bankacılık sektörünün en büyük avantajının mevduat faizlerinin patlamaması olduğunu vurgulayarak, “Çünkü çok fazla paraya ihtiyaç yok mevduat savaşı da yaşanmıyor. Bu sakinleşmenin de bir işareti. Bankacılık için tek risk takibe düşen kredilerin oranını artmasıydı o da yavaş yavaş yükselecek” diye konuştu.
Ekonominin ve sektörün durumuna ilişkin sorularımızı yanıtlayan Mert, piyasanın da normalleştiğini vurgulayarak “Mevduat ve kredi faizleri olması gereken yere geldi. Bu dönemde büyüme olmayacağı için faizlerde bir sıkıntı yaşanmayacak gibi görünüyor. Kredi kullanımında yoğunlaşma olmadığı için mevduat faizlerinde de bir yarış olmuyor. Avantajımız ülkenin büyümediği bir döneme, hararetli bir ekonominin olmadığı zamanda bunları yaşıyor olmamız. Bu yıl daha normal geçer. Cari açık düşüyor, ithalat azaldı. Tersten bakınca iyileşmelerin çoğu ekonominin soğumasıyla ilgili. Dövize ihtiyaç azalır ve dövizi yukarı getirecek bir durum olmaz” dedi.
SAKİNLEŞME İŞARETİ
Mert, bankacılık sektörünün de en çok konuşulan sektör olduğu için finansal dalgalanma sürecine en hazır sektör durumunda olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: “Kamu bankaları hariç kredilerde çok büyüme yok ama krediye de çok ihtiyaç da yok. Kredi büyümesi için aşırı beklenti de yok. Türkiye’nin yine avantajı var mevduat faizleri patlamıyor çünkü çok fazla paraya ihtiyaç yok. Bu nedenle mevduat savaşı olmuyor. Aslında sakinleşmenin bir işareti bu. Risk tahsili geciken alacak oranının artmasıydı. Ama o da çok hızlı bir artışta değil. Yüzde 4’ten yavaş yavaş yüzde 6’ya gelecek. Birden zıplamayacağını anlıyoruz. Bankalar çok yapıcı oldu bu süreçte. Biz de yapıyoruz büyük bankalar da. Kimse kimseyi öldürmek istemiyor şirketler yaşabildiği kadar yaşasın istiyor. Kime nasıl yardım edebiliriz sürekli bunu düşünüyoruz. Ödemesiz dönem mi versek Türk Lirası’na mı dönsek faydası olur diye firmalarımızla konuşuyoruz.”
Tüm bu yapılandırmaların bankaları zorda bırakmadığını sadece sermaye artışları getirdiğini kaydeden Mert, Türkiye’nin sermayedarlık oranının da kötü olmadığını vurguladı. Buna rağmen risk oluşmasın diye sermaye artışları yapıldığını belirten Mert, “Bankacılık sektörü hem yapılandırayım hem krediyi büyüteyim dediği zaman ekstra sermaye ihtiyacı olur. Kredi çok büyümediği için çok sağlıklı geçiyor bu dönem. Bankalar da kimi nasıl yapılandıracağını anlamaya başladı. Sektör seçiyoruz elbette. Turizme çok rahat destek oluyoruz çünkü sezonun çok iyi geçeceğini aldığımız ilk veriler bile gösteriyor. İhracata yönelik firmalarda ivmelenme oldu. Ekonomi soğudukça hem kredi ihtiyacı hem yurtdışından para bulma ihtiyacı azalıyor” dedi.
HIZLI DÖNERSEK ETKİSİ HATIRLANMAZ
FİBABANKA Genel Müdürü Mert, enflasyonun çok önemli olduğunu ve her şeyi etkilediğini ancak yönetilebilen de bir durum olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “1 yıl alışveriş yapmasak bir şey olmaz ama işsizlik o kadar kolay yönetilecek bir şey değil. Para ya var ya yok az var diye bir şey olmuyor. İşsizlik daha etkileyici bir şey. Büyük bir çevreyi etkiliyor. Konsantrasyonu oraya vermek lazım onun için de büyümek gerekiyor. Onu çözmek için hükümetin de birinci önceliği işsizliği önde tutmak olmalı. Türkiye çok dinamik olduğu için hızlı dönerse bu dalgalanmanın etkisini hatırlamayız. 2009’da kriz olduğunu anlamadı çoğu insan oldu bitti. Buradaki tek şey bunun uzun sürmemesi lazım. Öte yandan biz banka olarak çok pozitifiz. Mali tablolarımızda bir derdimiz yok, dönemi iyi geçiriyoruz.”