Bu ışıltılı hayatı biz seçmedik(!)
1. Aslında normal dönemde çok daha sosyal ve girişken olabilirdik…
2. ‘İşi olmasa yazardı, kesin işi vardır.’ cümlesi yüzde doksana (!) varan oranda kendimize söylediğimiz pembe bir yalan.
İnsanın bazı gerçekleri fark etmesi için olağanüstü durumlara maruz kalmak durumunda kalması çok acı. Geç olsun güç olmasın. Artık eskisinden daha bilinçliyiz en azından.
3. Sosyal medya yeterince ‘sosyal’ değil.
İnsan fiziksel anlamda gerçekten yalnız kalınca sanal dünyanın yeterince gerçek olmadığını daha iyi kavrıyor.
4. Önceliklerini kendi isteklerine göre belirlemek oldukça keyifli bir durum.
Sağlıklı bir ilişkide elbette kendi isteklerinize göre davranacak alan bulmanız mümkün ancak her ilişkide bu dengenin sağlandığını söylemek pek kolay değil. Pandemi ve karantina dönemini bekar geçirenlerin bu bireyselliğin tadına vardığını söylemek şaşırtıcı olmaz.
5. Kötü bir ilişki asla yalnızlıktan daha iyi olamaz.
Özellikle karantina sürecinde yalnızlığın dibine vurunca aslında yalnızlığın kötü bir ilişkiden çok daha iyi olduğunun farkına vardık.
6. Enerjimizi başkaları yerine kendimiz için harcamak bize çok şey katabiliyor.
İlişkinin iniş çıkışları, fedakarlıklar, iki kişilik düşünmek… Pandemi ile birlikte kendi kabuğumuza kapanınca, kendimiz için çabalamanın bize neler katabileceğini görmüş olduk. Siz pandemi sürecinde hangi yeteneklerinizi geliştirdiniz?
7. Bekarlığın sebebi olarak pandemiden daha geçerli bir mazeret olamaz.
Sosyal etkinliklerin birçoğu iptal edildi ya da kısıtlandı. Sosyal mesafeden dolayı eskisi kadar yakın olamıyoruz. Halkın arasına karışıp yeni insanlarla tanışma şansımız oldukça azaldı. Evlilik planlarını birkaç yıl daha ertelemek için bundan daha iyi bir mazeret olabilir mi?
8. Bekarlık utanılacak bir şey değil, insan yalnızken de gayet mutlu ve huzurlu olabiliyor.
Akrabaların ve eşin dostun ‘Ne zaman evleniyorsun?’ soruları, üzerimizde anlamsız bir baskı ve suçluluk duygusu oluşturabiliyor. Pandemi ile birlikte kendi başımıza vakit geçirince, aslında insanın mutlu olmak için başka birine ihtiyaç duymadığını da öğrendik.
9. Beğenilme hissine sandığımız kadar ihtiyacımız yokmuş.
Beğenilmek ve arzulanmak insanın her daim hoşuna giden bir durum. Son dönemde maske, sosyal izolasyon vs. derken bu durumdan iyice uzaklaştık. Fena da olmadı aslında…
10. Bu süreçte iyi bir gözlemci olmayı öğrendik ve insanları daha iyi tanıma fırsatı bulduk.
Flört dünyasının içindeyken dikkatimiz kolayca dağılabiliyor. Yan yana olduğumuzda kendi beklentilerimizi ve kıstaslarımızı unutup karşımızdakinin cazibesine kapılabiliyoruz. Bu süreçte flört etmeye yeni bir boyut kazandırdık dersek yanlış olmaz.
11. İnsanın kendisini gerçek anlamda tanıması için gerçekten yalnız kalmaya ihtiyacı varmış.
Hayatın koşuşturmacası içerisindeyken insan kendini tanımayı es geçebiliyor. Hepimizin evlere kapanmasına sebep olan bu acı tecrübe, kendimizi ve sevdiğimiz şeyleri fark etmemizi de sağladı.
12. Bu yalnızlık, hayattan ne istediğimizi sorgulamamıza ve daha net cevaplara ulaşmamıza olanak tanıdı.
Hayatın akışına bir dur demek ve bu süreci yalnız geçirmek, isteklerimizi sakin bir kafayla belirlememize sebep oldu. İş mülakatlarında karşılaşılan ‘5 yıl sonra kendini nerede görüyorsun?’ sorusunu kendimize sorma fırsatı bulduk.
13. Ve elbette; yalnız kalınca ailenin önemini bir kez daha fark ettiğimizi belirtmemek olmaz.
Hayattan ne beklediğimizi, ilişkilerde ne arzuladığımızı öğrenmemizi sağlayan bu süreç, içten içe ailenin önemini fark etmemizi de sağladı. En azından bu konuda eskisinden çok daha net fikirlere sahip olduğumuz kesin.
Bu içerikler de ilginizi çekebilir;