UZUN yıllar zirvede süren bankacılık kariyerinin ardından danışmanlık şirketi Omni Finansal Danışmanlık ve Gayrimenkul Yatırımları Şirketi’ni kuran ve Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlenen Zeki Akıllıoğlu, Türkiye ekonomisine ilişkin göstergelerde satın alma gücü paritesinin (SAP) önemine dikkat çekti. Dünya Bankası’nın geçen günlerde açıkladığı ülkelerin satın alma gücü paritesine göre gayri safi yurtiçi hasıla ve kişi başı milli gelir hesabına işaret eden Akıllıoğlu, bu verilerle Türkiye’nin dünyada 13’üncü büyük ekonomi olduğuna dikkat çekti. Bu hesaba göre, Türkiye’nin 2.3 trilyon dolarlık gayrisafi yurtiçi hasıla ve 28 bin 815 dolar kişi başı milli gelire sahip olduğunu Dünya Bankası verilerinin gösterdiğini kaydeden Akıllıoğlu, önümüzdeki süreçte satın alma gücü paritesi verilerinin dünyada çok daha ön planda olacağını söyledi.
Akıllıoğlu, ülke ekonomilerinin yarattığı katma değere göre hesaplanan nominal gayrisafi yurtiçi hasıla hesabında yine Dünya Bankası son açıklanan 2018 verilerine göre Türkiye’nin 766 milyar dolar büyüklüğünde bir ekonomi ve kişi başı milli gelirinin 9 bin 311 dolar seviyesinde olduğunu hatırlatarak neden artık satın alma gücü paritesinin önemli olduğunu şöyle açıkladı:
“Dünyada gelişmekte olan ülkelerin çok daha hızlı büyümesi, ekonomilerin gelişmesiyle mal ve hizmetler aynı anda aynı kalitede tüketilmeye başladı. Ve satın alma gücü paritesi daha önem kazandı. Eskiden gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ekonomilerdeki hizmet ve malları bulmak mümkün olmuyordu. Şimdi her ülkede aynı malı bulabilir olduk. Ve o zaman kaliteli yaşam seviyeleri de artmaya başladı. Bu nedenle Purchasing Power Parity (PPP) yani satın alma gücü paritesi bakımından yapılan milli gelir hesapları daha doğru sonuçlar vermeye başladı. Yani ticaretin, üretimin, tüketimin eşit seviyelere gelmesiyle satın alma gücü daha gerçekçi sonuçlar veriyor.”
5 BİN MAL VE HİZMET
Özellikle Dünya Bankası ve IMF’nin bu hesabı yaptığını hatırlatan Akıllıoğlu şöyle devam etti: “Dünyada bir çok ülke var, aynı ürün ve aynı hizmetin değişik fiyatları oluşuyor. Hesabı yapan kurumlar 5 bin ürünü baz alarak bir sepet oluşturuyor ve tek bir para biriminde bunu topluyor. Ki bu para birimi de dolar. Dünyada sadece ABD’nin satın alma gücü paritesi hesaplanan milli geliri ile nominal milli geliri aynı seviyede. Diğer tüm ülkelerin farklı. Çin şu anda birinci sırada. 5 bin mal ve hizmet dolar bazında eşitleniyor, ciddi çalışma gerektiriyor. 6 ay sürüyor bu çalışma ve 2018 sonuçları yeni açıklandı. Tüm otoriteler kabul ediyor ki artık milli gelir hesaplarında satın alma gücü paritesi daha reel sonuçlar veriyor.”
Türkiye ekonomisi ile ilgili pek çok olumsuz konunun çok tartışıldığını ve en olumlu verinin gözden kaçırıldığını dile getirerek “Ama ne krizler gördük ne iflas oldu ne de başka büyük sorunlar. Son iki senede yüzde 60-70 devalüasyon gördük tabii ki enflasyon yüksek, piyasalar daraldı ve durgunluk yaşanıyor ama bizim ülkemizin oturmuşluğunu ve verimliğini etkilemiyor bunlar. Dünya Bankası verilerine göre 2017’de 2.2 trilyon dolar olan satın alma gücü paritesine göre milli gelirimiz 2018’de 2.3 trilyon dolara çıkıyor. 100 milyar dolar artmış tüm bunlara rağmen. Bu bizim Türkiye’mizin ne kadar güçlü bir ekonomik altyapıya sahip olduğunun göstergesi. Bunu ıskalamamamız lazım. Klasik negatif edebiyattan gidersek değerlendirme başka Dünya Bankası’ndan bakarsak başka. Ve bu hesap daha reel. Olumsuz gelişmeler tabii ki var ama şu demek değil ki Türkiye kötü gidiyor Türkiye’de yatırımlar üretimler azalacak sonucuna getirmiyor” dedi.
GÖLGE EKONOMİNİN ETKİSİ ÇOK BÜYÜK
ZEKİ Akıllıoğlu, son yıllarda saygın ekonomistlerin de satın alma gücü paritesi hesabını daha ciddiye almaya başladığını vurgulayarak nominal kayıttaki ekonominin reel durumu göstermediğini kaydetti. Nominal milli gelir hesabı ile satın alma gücü paritesi milli gelir hesabındaki sapmayı da kayıt dışı ekonomiye bağlayan Akıllıoğlu şöyle konuştu: “Dünyada 190 ülke satın alma gücü paritesi bazında değerlendiriliyor. Ve ABD hariç hepsinin nominal milli geliri ile satın alma gücü paritesine göre milli gelir hesabında fark var. Ve bu ortalama fark yüzde 160. Bizim 2018 itibariyle 766 milyar dolar olan nominal milli gelirimiz dünya ortalaması geçerli olsaydı 1.4 trilyon dolar olmalıydı. Ancak, 2.3 trilyon dolar yani 3.1 kat fark var. Bu da Türkiye’de kayıt dışı yani gölge ekonominin ne kadar büyük olduğunu Dünya Bankası verilerinde bile göstermiş oluyor. Buna olumsuz da bakılabilir ama olumlu bakılabilir. Öyle bir ekonomi var ki yarısı kayıt dışı olmasına rağmen gelişiyor. Pek çok krizden bu kayıt dışı ekonominin büyüklüğü kurtarıyor neredeyse. Ve Türkiye ekonomisinin dinamik ve verimli olmasını sağlıyor.”
5 YIL SONRA SADECE SATIN ALMA GÜCÜ PARİTESİ
AKILLIOĞLU, satın alma gücü paritesi ile hesabın geleceği konusunda oldukça iddialı. Gelecek 5 yılda nominal milli gelir hesabının kayıtlar dışında pek gündemde olmayacağını söyleyen Akıllıoğlu, Türkiye’nin bu hesapta 2 sıra atlama olasılığı bulunduğuna da dikkat çekti. Türkiye’nin şu anda 13’üncü sırada İtalya’nın arkasında Güney Kore’nin üzerinde bulunduğunu dile getiren Akıllıoğlu, iki sıra önümüzdeki Meksika ile İtalya’yı yüksek borçluluk oranları nedeniyle Türkiye’nin arkada bırakmasının mümkün olduğunu kaydetti. Ayrıca, gölge ekonomiden sadece yüzde 5’inin kayıt altına alınmasının da 35 milyar dolarlık bir gelir yaratacağını söyledi.