Mısır’da 2013 yılında askeri darbeyle görevden alınarak tutuklanan ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin pazartesi günü mahkeme salonunda geçirdiği baygınlık sonrası vefat etmesi, hapishanede maruz kaldığı keyfi uygulamaların sağlığı üzerindeki etkilerini yeniden gündeme getirdi.
Mursi’nin kendisinin, ailesinin ve çeşitli uluslararası kuruluşların daha önce yaptığı açıklamalara göre, Mursi, tutuklu bulunduğu sürece hücre hapsinde tutuldu, ziyaret edilmesine ve hastaneye kaldırılmasına sadece birkaç kere izin verildi, duruşmalarda cam bir kafese konuldu. Böylece dış dünyayla irtibatı kesildi ve sağlığı giderek kötüleşti.
Mursi, çıkarıldığı mahkemelerde pek çok defa, kafes arkasından, tedavi için hastaneye kaldırılması gerektiğini ve hayatının tehlikede olduğunu anlatmaya çalıştı.
Ailesi de uluslararası düzeyde hukuki müdahalede bulunulması çağrısı yaptı, hatta Mursi’yi hapishanede ziyaret edebilmek için dava açtı.
MURSİ’YE YÖNELİK YASAKLAMA VE KISITLAMALAR
Mısır yönetiminin söz konusu yasaklama ve kısıtlamaları, Mursi’nin, ailesinin ve İngiliz Parlamento Komitesinin açıklamalarında ortaya konuldu. Bu açıklamaları şu şekilde sıralamak mümkün:
5 Mayıs 2019
Mursi vefat etmeden 43 gün önce ailesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, Mursi’nin duruşmalarda içeriyi göstermeyen karanlık cam kafes içine konulduğu ve dış dünyayla irtibatının kesildiği ifade edildi.
Mursi’nin, ona refakat eden emniyet ekibi dışında kimseyle görüşmesine izin verilmediği, keyfi olarak hücre hapsinde tutulduğu ve tam olarak dış dünyadan izole edildiği belirtilen açıklamada, tutuklandığı tarihten bu yana ailesi ve savunma heyetinin kendisiyle sadece 3 defa görüştüğü (2013 ve 2017’de) kaydedildi.
Açıklamada, Mursi’nin Ağustos 2015, Mayıs 2017, Kasım 2017 ve Kasım 2018’de duruşmalarda söz alarak hayatının tehlikede olduğundan bahsettiği vurgulandı.
29 Mart 2018
Ailesi tarafından yapılan açıklamada, Mursi’nin sağlık durumunun daha önce olmadığı kadar kötüleştiği ve hapishane yönetimimin tamamen umursamaz bir tutum sergilediğine dair bazı haberlerin kendilerine ulaştığı aktarıldı.
Babalarının yaşamının sorumluluğunun Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile İçişleri Bakanlığına ait olduğu kaydedilen açıklamada, Mursi’nin özellikle insani haklarının verilmesi ve sağlık kontrolünün üstlenilmesi çağrısında bulunuldu.
Ailesinin açıklamasından bir gün önce de İngiltere’de bir grup milletvekili, Mısır’da tutuklu bulunan ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin sağlığının ciddi şekilde bozulduğu yönündeki haberlerin ardından Mısır hükümetinden, Mursi’yi cezaevinde ziyaret etme talebinde bulundu.
Mursi’nin tutulduğu koşulların hem uluslararası hem de Mısır’ın kendi standartlarına kıyasla “önemli ölçüde geri kalmış olabileceği yönünde endişeler” olduğunu hatırlatan İngiliz milletvekilleri, bu durumun ölümüne yol açabileceği uyarısı yaptı.
Açıklamada, Mursi’nin diyabetin yanı sıra karaciğer ve böbrek rahatsızlığı olduğuna ve yeterli tıbbi bakım görmediğine işaret edildi.
23 Kasım 2017
Muhammed Mursi, 25 sanıklı “hapishaneler baskını” olarak bilenen davanın duruşmasında, “Hasta olduğumu iddia etmiyorum, durumum ciddi. Hapishane hastanesinden uzakta bir özel veya devlet hastanesinde tıbbi muayene hakkımdan vazgeçmeyeceğim.” dedi.
7 Haziran 2017
Hapishane yemeğini yemekten imtina ettiğini ifade eden Muhammed Mursi, bunu takip eden süreçte tutulduğu Tora Hapishanesi’nde iki defa baygınlık geçirdi.
Mursi’nin oğlu Abdullah Mursi, babasının sağlık durumunun iyi olmadığını, duruşma esnasında durumunu açıklama gayesiyle söz istediğini ancak yargıcın buna izin vermediğini ifade etti.
Abdullah Mursi, “Muhammed Mursi’nin mahkeme salonunda içinde tutulduğu cam kafesteki diğer sanıklara, geçen pazar günü kendisine yapılan aile ziyaretinin ardından iki defa baygınlık geçirdiğini, ancak kendisine herhangi bir tıbbi müdahalede bulunulmadığını haber verdiğini öğrendik.” dedi.
7 Mayıs 2017
“Yargıya hakaret” suçlamasıyla Kahire Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkan Mursi, yaklaşık 4 yıldır görüşmediği ailesi ve savunma heyeti ile görüşme talep etti. Mursi, “hayatını tehdit eden bazı durumlar” olduğunu belirterek, bu meseleyi avukatı ile görüşmek istediğini söyledi.
MAHKEME SALONUNDA VEFAT ETTİ
Mursi’ye yönelik kısıtlamalar ve tıbbi ihmalin son örneği hayatını kaybettiği mahkeme salonunda görüldü.
İngiliz Independent gazetesinin haberine göre, mahkemedeki görgü tanıkları, fenalaşıp yere düşen Mursi’ye 20 dakikadan uzun süre müdahale edilmediğini söyledi.
Babası ve erkek kardeşi Muhammed Mursi ile birlikte yargılanan Abdullah el-Haddad, “Gardiyanlar onu dışarı çıkarıncaya kadar bir süre yerde kaldı. Ambulans 30 dakika sonra geldi. Diğer sanıklar onun yere düştüğünü fark edince bağırmaya başladılar. Kasıtlı şekilde yardım etmediler.” dedi.
Güvenlik gerekçesiyle isminin açıklanmasını istemeyen bir aktivist de yaşananları şöyle anlattı:
“Mursi, konuşmasını kestikten yaklaşık 10 dakika sonra sanık kafesinin içindekiler Mursi’nin bilincini kaybettiğini ve yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyerek duvarlara vurmaya başladılar. Ailelerin haykırışlarına rağmen polis 20 dakikadan fazla bir süre hiçbir şey yapmadı. Onu orada bıraktılar. Daha sonra polis, aileleri mahkemeden çıkardı ve ambulans geldi.”
“MURSİ ÖLÜME TERK EDİLDİ”
Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) da ölümünün ardından yaptığı açıklamada Mısır’ın demokratik seçimlerle göreve gelmiş ilk Cumhurbaşkanının Mursi’nin “çok ağır şartlarda hücre hapsine tutularak, tedavi hakkı gibi en sıradan haklardan dahi mahrum edilerek, uzun sürelerce ailesi ve avukatlarıyla görüşmesi engellenerek kasten ölüme terk edildiğini” savundu.
Açıklamada, Mursi’nin ölümüyle ilgili uluslararası bir araştırma komisyonu kurulması çağrısında bulunuldu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Orta Doğu ve Kuzey Amerika Direktörü Sarah Leah Whitson da Mursi’nin vefatının ardından “Mursi’nin ölümü korkunç bir olay. Ancak Mısır hükümetinin kendisine yeterli tıbbi bakım sağlamadaki ihmalkarlığı veya aile ziyaretlerine izin vermemesi göz önüne alındığında oldukça anlaşılabilir bir durum.” ifadelerini kullanmıştı.
KAHİRE: SAĞLIK HİZMETİ EKSİKSİZ ŞEKİLDE SUNULDU
Mısır devlet televizyonu ile yerel medyanın sağlık kaynaklarının açıklamasına dayandırdığı haberlerinde ise Muhammed Mursi’ye hapishanede ve dışında sunulan sağlık hizmetinde herhangi bir eksiklik olmadığı kaydedildi.
Hapishane idaresinin Mursi’nin sağlık hizmeti ve denetimi için pek çok hastaneyle iş birliği yaptığı belirtilen açıklamada, Şubat 2017’de Mursi’nin sol kolunda devam eden ağrı şikayeti nedeniyle özel bir hastaneye nakledildiği kaydedildi.
Başkent Kahire’nin batısında yer alan El-Acuza kentindeki Polis Hastanesi’ne sevk edilen Mursi’de tansiyon, kan şekerinin yükselmesi (hiperglisemi), kronik sinir iltihabı gibi bazı sağlık problemlerinin tespit edildiği aktarıldı.
Sağlık komitesinin ayrıca Mursi’de beyin damarlarında iyi huylu bir tümör ile yüzünün sağ yanındaki sinir kasılmaları olduğunu teşhis ettiği kaydedildi.
Kahire Ceza Mahkemesinin Haziran 2017’de imzalanması kararı verdiği Mursi’nin tıbbi muayene raporunun önceki teşhislerle aynı olduğu belirtildi.
Açıklamada, hakimin 29 Kasım 2017’de Tora Hapishanesi Hastanesi’nde yeniden kontrol edilmesini istediği, adli tıp baştabibinin yer aldığı 10 doktordan oluşan sağlık ekibinin Mursi’nin yaşadığı bu hastalıkları teyit ettiği ifade edildi.
Aynı kaynak, buna binaen Mursi’nin Kasım 2017’den bu yana düzenli tıbbi bakım altında tutulduğunu ve periyodik tıbbi tedavinin yapıldığını aktardı.
Açıklamada, Mursi’ye sağlık hizmetinin sunulduğunu onaylayan tıbbi belgelerin bulunduğu ve ilgili makamlara sunulacağı kaydedildi.
Devlet Bilgi Servisi’nin El-Ahram gazetesinde yer alan açıklamasında da HRW Orta Doğu ve Kuzey Amerika Direktörü Whitson’un Kahire yönetiminin Mursi’ye yeterli tıbbi bakım sağlama konusunda ihmalkar davrandığı yönündeki sözleri “iddia” şeklinde nitelendirilerek yalanlandı.
DEMOKRATİK SEÇİMLE İKTİDARA GELEN İLK CUMHURBAŞKANI
Muhammed Mursi, eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’i istifaya zorlayan 2011 yılındaki halk devriminin ardından 2012’de ülke tarihinde demokratik yollarla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olmuştu.
Mursi, 3 Temmuz 2013’te dönemin Savunma Bakanı ve ardından Cumhurbaşkanı olan Abdulfettah es-Sisi tarafından gerçekleştirilen askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılmıştı.