1- “Rasyonel yanımı Alman ulusundan, duygusal yanımı Türk ulusundan aldım” diyen Mesut Özil’i Türkiye’de bekleyen fırsatlar ve tehlikeler nedir? 1 “Dikkat Mesut” diyeceğiniz noktalar neler?
ERTUĞRUL ÖZKÖK: MESUT, KENDİ MARKASINI İYİ YÖNETMELİ
Mesut Özil son yıllarda Türk futbol sektöründeki en önemli transfer. Real Madrid ve Arsenal’de oynadığı yıllarda abartmıyorum, Mustafa Taviloğlu ile neredeyse her gece Mesut’u konuşur, tek maçını kaçırmazdık televizyonda. Özil’in son yıllarda, kendi ‘markasını yönetim biçimi’ konusunda kafamda bazı sorular var. Almanya’da kendisine yönelik eleştirileri çok daha başarılı biçimde yönetebilirdi. O günlerdeki davranışlarını gereğinden fazla öfkeli buldum. Şimdi burada onu bekleyen bir başka psikolojik sınav var. Türkiye’de eleştiri Almanya’dan daha acımasız. Bunu burada daha iyi yönetmesi gerekebilir. Ayrıca burası aşırı kutuplaşmış bir toplum. Benim Özil’e “Aman dikkat!” diyeceğim noktalar bunlar. Futbola gelince… Özil bir Alex mi olacak? Bir Hagi mi olacak? Yoksa Galatasaray’daki Falcao mu? Arzum, onun Fenerbahçe’de Alex’in kazandığı başarıyı sağlaması. Yani hem futbolu hem rol modelliği ile iz bırakması.
MUSTAFA DENİZLİ: ÇOK AKILLI BİR OYUNCU ARKADAŞLARINI ÇÖZMELİ
Mesut şimdi ülke değiştiriyor. Ne diyor? “Rasyonel yanım; Almanlardan, duygusal yanım; Türklerden geliyor.” Duygusal toplumların, tepkileri de duygusal oluyor. Bu, övgüde de yergide de doz aşımı yaratıyor. Dolayısıyla Mesut’tan sadece Fenerbahçe taraftarının değil, Türk futbolseverin de beklentileri var. Fırsat ve tehlike taraflarına gelince… Mesut her iki tarafı da geçmiş. Ona, benim “Dikkat et” diyeceğim bir konu olmaz. Mesut oyunda son derece akılcı. Arkadaşları onu değil, o arkadaşlarını çözecek ve kalitesini de burada ortaya koyacak.
2- “Burak Yılmaz, Alman Milli Takımı’nı seçtiği için Mesut Özil’i eleştirdi. Futbolcuların milli takım tercihleri duygusal mı yoksa profesyonel bir 2 seçim midir? Bu tercihlere nasıl bakıyorsunuz?
MUSTAFA DENİZLİ: ALMANYA MİLLİ TAKIMI’NI SEÇMESİ NORMAL
Burak, düşüncelerini ifade edememiş. O da ilk soruda geçen rasyonellik ve duygusallık çizgisi arasında bir konuşma yapmış. Tercih yapan sadece Mesut değil, birçok örnek var. Bunlar yaşanabilir. Bizim atletizm, halter, basket takımlarımızda bu tercihi kullanan ve Türk asıllı olmayan çok örnek var. Mesut şunu düşünmüştür: Doğup büyüdüğü ve kültürünü aldığı ülkede daha büyük başarılar yakalayabileceğini ve ülkesini bu anlamda temsil hakkını orada kullanmaya amaçlamış. Bunu da normal karşılıyorum
ERTUĞRUL ÖZKÖK: BURAK YILMAZ’IN YAPTIĞI ÇOK YANLIŞ
Burak’ın yaptığını çok yanlış buldum. Özil Almanya’da doğmuş büyümüş ve tercihini özgür biçimde yapmış örnek bir futbolcu. Burada onu “Neden Türk Milli Takımı’nı seçmedin?” diye imalarla vurmak yanlış. Bence o gün için kendince en iyi kararı aldı ve Almanya’yı tercih etti. Keşke daha yıllarca Alman Milli Takımı’nda oynayabilseydi. Oradaki Türkler artık birer Almanya vatandaşı. Almanya’da başarıya ulaşan her Türk hem bizim hem de oluşan yeni kozmopolit dünya için bir kazançtır.
3- Ben bu sezon fark yaratan teknik adam olarak Sergen Yalçın’ı görüyorum. Sergen Yalçın’ın kişiliğini ve teknik direktörlüğünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
ERTUĞRUL ÖZKÖK: SERGEN’İ SEVİYORUM, MOU’DAN DAHA ESPİRİLİ
Başlangıçta Sergen Yalçın konusunda kafamda bazı sorular vardı. Ama giderek Mourinho gibi bir karakter ortayla çıkmaya başladı. Üstelik ona göre bir avantajı var… Sinirlerine daha hakim ve ondan daha espirili. Bunlara bir de Mourinho’nun spor tekniği ve dehasını eklerse Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş üçlüsü, dörtlü hale gelir.
MUSTAFA DENİZLİ: AÇIK SÖZLÜLÜK KİMSEYE BİR ŞEY KAYBETTİRMEZ
Değerlendirmeme gerek yok. Soru zaten Sergen Yalçın’ı yeterince değerlendirmiş! Şaka bir tarafa, Sergen Yalçın hem çok sevdiğim hem de iki tarafta da çok başarılı bulduğum bir insan. Hem futbolculuğu hem teknik adamlığı hem pratik zekası, zaman zaman duygusallığı, onu zaten başarılı olma yolunda avantajlı kılan faktörler. Açık sözlülükten, meydan okumaktan kimse bir şey kaybetmez. Bu, insanın ve bu mesleği yapanların var olma nedenleridir.
4- Yabancı oyuncu sayısına ilişkin tartışmalar bitmek bilmiyor. Sizce bir sınır konmalı mı, yoksa serbest mi bırakılmalı?
MUSTAFA DENİZLİ: ÖNCE GENÇLERİ DÜŞÜNMEK LAZIM
Ne isterlerse yapsınlar… Önce ‘Ne olur?’ diye düşünüp, hem lig kalitesi hem de önünün açılması gereken genç futbolcular düşünülmeli. Artırmak-azaltmak, bunların hepsi her ülkede deneniyor… Şu anda benim bu konuyla ilgili yetkili biri olmadığım için söyleyeceğim şeylerin fazla bir önemi yok. Ancak düşüncem, tabii ki var.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: YUSUF YAZICI, YABANCI İLE YARIŞIYORSA…
Ben futbolda yabancı sayısına sınırlama konmasına kesinlikle karşıyım. Bu bir rekabet piyasası. Bugün Yusuf Yazıcı Lille’de harikalar yaratıyorsa onun gibi 10 Türk daha aynı takımda oynasa çok mutlu olurdum. Türk çocukları yurt dışında yarışabiliyorsa, Türkiye’de de yarışabilir.
5- Türkiye’de oyun çok duruyor. Her dokunuşa faul çalan hakemler, en küçük harekette kendini yere bırakan, futbolcular. Açıkçası futbol izleme 5 keyfini öldürüyorlar. Sizin bir çözümünüz var mı?
ERTUĞRUL ÖZKÖK: MAÇLAR YAVAŞLIYOR ÇÜNKÜ CENTİLMEN ANLAŞMASI YOK
Maçların fazla durmasının üç nedeni var. Avrupa’da sert hareketlerde bile maç durmuyor çünkü orada sert hareketin de ‘centilmenler anlaşması’ var. Futbolcu rol kesip kendini yere atmıyor. Faulü bir dinlenme veya maçı yavaşlatma enstrümanı haline getirmiyor. Ve sert harekette bile rakibinin bacağını kolunu kıracak çizgili geçmiyor. Tabi seyircinin de böyle bir ‘centilmenler anlaşması’ var. Tuttuğu takıma karşı yapılan her hareketi faul görüp yaptığı tezahüratla baskı kurmuyor.
MUSTAFA DENİZLİ: BU SAYGISIZ İNSANLAR FUTBOLA İHANET EDİYOR
Çözüm; insan. Futbol, akışı olan bir oyun. Hakem çok çalıyor, evet. İmkanı olsa, aynı maç Premier Lig’de ve Türkiye Ligi’nde oynanıyor olsun, bire bir aynı şeyler yaşansın. İngiltere’de 7 düdük çalınıyorsa, bizde 27 düdük çalınıyor. Ama daha önemlisi; kendine, rakibine, topluma ve mesleğine çok azını tenzih edeceğim yerli-yabancı oyuncular hariç, yani hangi ifadeyi kullanayım bilmiyorum… Futbolun marka değerini, izlenme değerini düşüren, kendisi hariç herkesi, hakemi seyirciyi, izleyiciyi aldatan futbolcular; tabii ki futbol izleme keyfimi öldürüyor. Şampiyonlar Ligi’nde futbolcuların kolunda İngilizce bir kelime vardır; ‘respect’ yani saygı. Kendisine saygısı olmayanın, başkalarına saygı göstermesini bekleyemeyiz. Özellikle dikkat edin, rakiple girdiği ikili mücadeleyi kaybeden ve kendi kalesinde tehlike olacağını hisseden futbolcular, sineğin çarptığı yerde, TIR çarpmıştan beter bir görüntü veriyorlar! Hem kendilerine hem mesleklerine ihanet ediyorlar. Böyle olunca da, futbolu keyifle izlemek söz konusu değildir.Çözüm şu; bunları mutlaka cezalandırmak lazım. Hakem süzüyorsa, kartını kullanmalı. Hakem çözemiyorsa, bunların defalarca gösterilmesi var TV’de. Anında ceza veremiyorlarsa, bunlara sonradan mutlaka ama mutlaka ceza ver.
6- Adettir sormadan olmaz, Süper Lig’de sezonun ilk yarısı bitti; şu ana kadar sergilenen performansları göz önünde bulundurursak, şampi- 6 yonluk ipini kim göğüsler?
MUSTAFA DENİZLİ: YARIŞ, 3 BÜYÜKLER VE TRABZON ARASINDA GEÇER
Sezonun bu haftaları, bu soruya cevap yaratmaz. Her teknik adam kendi takımı için hedef hafta koyar ve bunu gerçekleştirmeye çalışır. Görünen o ki; bu yarış üçlü, belki de son görüntüsüyle üç büyükler ve Trabzon arasında geçer. Durum budur
ERTUĞRUL ÖZKÖK: FENERBAHÇE ŞAMPİYON OLMAZSA GALATASARAY VEYA BEŞİKTAŞ OLSUN
Vallahi kim şampiyon olur bilmiyorum ama bu yıl epeydir ilk defa memnunum. Çünkü 3 büyükler zirvede giriyor ilk devre sonuna. Yıllardır şunu söylüyorum; Türkiye liginin değerli olması için 3 büyüklerin hep potada olması gerekir. Açıkça söyleyeyim, Fenerbahçe şampiyon olamayacaksa Galatasaray veya Beşiktaş olsun. Çünkü değerli olmayan bir ligin ne futbola ne takımlara ne yayıncı kuruluşa ne de seyirciye hayrı oluyor
7- Türkiye’de bir hakem kalitesi sorunu mu var, yoksa Türk futbolseverinin hakemlere bakışı mı sorunlu?
ERTUĞRUL ÖZKÖK: HAKEMLİĞİN KANUNLARI YENİDEN YAZILIYOR
Bence hakemlik mesleği tam bir geçiş döneminde. Hakemliğin psikolojik ve teknik kanunları yeniden yazılıyor. VAR uygulamaları daha da gelişecek. Dolayısıyla bu geçiş noktasında sorunlar çıkıyor. Avrupa maçlarına bakıyorum, kuralları o kadar belirgin, gelenekleri o kadar yerleşik ama orada bile çok tartışmalar çıkmaya başladı. Seyirci de aynı durumda.
MUSTAFA DENİZLİ: TOPLUMUMUZUN EKSİK YÖNÜ
İki sorunlu taraftan bahsediyorsunuz. Hem hakem yönetimlerinde hem de toplumun hakem değerlendirmelerinde. Ama belki de bu mesleğin zor taraflarından biri de bu ülkede bu işleri yapmak. Yani birçok ülkede mevzu edilmeyen bahisler, bizim saatlerimizi alıyor. Sayfalarımızı ve programlarımızı kaplıyor. Bu da hem değerlendirme ve hoşgörü açısından toplum olarak eksik taraflarımızdan birisi.
8- Futbolda Fenerbahçe-Galatasaray maçına tercih edeceğiniz (yerinde izlemek şartıyla) herhangi bir spor organizasyonu var mı?
MUSTAFA DENİZLİ: ŞAMPİYONLUK İDDİASI VARSA F.BAHÇE-G.SARAY
Eğer şampiyonluk yarışı içerisinde mücadele veriyorlarsa, mutlaka Fenerbahçe-Galatasaray maçı… Eğer bu şekilde bir durum yoksa, bir basketbol maçı izlerim
ERTUĞRUL ÖZKÖK: TÜRK MAÇI SEYRETMEYİN DİYORUM ÇÜNKÜ…
Bu yıl Türkiye ligi seyretmiyorum. Benim için Premier Leage’in 6 büyük takımından herhangi birinin maçı Türkiye’de derbi maçlarından daha cazip. Kimse kızmasın. Bundan yıllar önce “Eğer Türk şarabının gelişmesini istiyorsanız, Türk şarabı içmeyin” diyordum. Gelişti ve bugün Türkiye’de sadece Türk şarabı içiyorum. Türk futbolunun gelişmesini isteyenlere de aynı şeyi söylüyorum.
9- Bir de fantezi.. Hakem tartışmasını kadın hakem uygulaması ya da yabancı hakem uygulaması bitirir mi?
ERTUĞRUL ÖZKÖK: KADINLAR DAHA ÇOK MAÇ YÖNETMELİ
Kadın hakemlerin kesinlikle çok sayıda maçı yönetmesine taraftarım. Aynı şekilde yabancı hakemin de…
MUSTAFA DENİZLİ: TARTIŞMALARI KADIN HAKEMLER DE BİTİREMEZ
Bitirmez… Kadın hakem bir derece ama yabancı hakemi gündeme getirmek, ülke insanına güvensizlikten başka değildir. Başarılı kadın hakemlerimiz varsa, görev yapabilirler. Avrupa finalini kadın hakem yönetti, kimse bir şey diyebildi mi?
10- Maçların seyircisiz oynandığı bir dönem yaşıyoruz. Bundan siz nasıl 10 etkilendiniz, takımlar, oyuncular nasıl etkilendi? Futbol nereye gidiyor?
ERTUĞRUL ÖZKÖK: FATİH TERİM’E ARAŞTIRMA YAPMASINI ÖNERECEĞİM
Seyircisiz maç seyretmek çok tatsız. Ayrıca tuhaf bir psikoloji yarattı. Liverpool bile kendi sahasında hezimetler yaşıyor. Geçenlerde
Fatih Terim’e telefon edip “Hocam bir psikoloji fakültesi ile anlaşıp, seyircisiz oynamanın futbolcular üzerindeki etkisini araştırtmak size ilginç ipuçları verebilir” demeyi düşündüm
MUSTAFA DENİZLİ: BU FUTBOL SEYİRCİYİ HAK ETMİYOR
Bu oynanan futbol, seyirciyi hak etmiyor. Futbol seyirciyle farklı bir boyut kazanıyor mu, evet kazanıyor. Bir bakın dünyaya… Neden futbolda 50 bin, 70 bin, 100 bin kişilik statlar yapılıyor? Keyif veren bir spor olduğu için. İyi yapıldığı zaman mükemmel olan bir aktiviteden bahsediyoruz.
İNANILIR GİBİ DEĞİL
Evet, futbolcuyu farklı kılan, taraftarın tribündeki varlığıdır. Burada bir şey de diyeyim; futbolcular aldatmaca hareketlerine, seyirci yokken dahi tenezzül ediyorlar. Seyirci varken daha çok tenezzül edecekler. Kurtarış yapan kaleci ardından üç dakika sakat şekilde yerde yatıyor. İnanılır gibi değil.