Fraunhofer Enstitüsü tarafından geliştirilen MP3 (açık haliyle Moving Picture Experts Group Layer III) ses kalitesini bozmadan ses verilerinin sıkıştırılmasına olanak veren ‘çağın ötesinde’ bir sistemdi. Özellikle de 90’lı yıllarda müzik dinleme alışkanlığını kökten değiştiren MP3, geniş kitlelere yayıldı, MP3 çalar cihazlar hayatımıza girdi.
MP3’ün yayılmasında en önemli etken maliyetleri düşürmesi oldu. CD kalitesinde bir şarkının kapladığı alanın 10 MB olduğu ve 1 GB’lık sabit disklerin bile o dönemlerde 300 dolar seviyelerinde bir fiyatla satıldığı düşünüldüğünde MP3 tüm bu maliyetleri aşağı çekiyordu. Ve elbette 100 MHz altında çalışan işlemnciler CD kalitesindeki müzikleri çalıştırmaktan uzaktı.
Ancak ilginçtir ki MP3’ün dünyaya bu denli hızla yayılması beklenen bir şey değildi. MP3 şifreleme yazılımını satın alan bir Avustralya vatandaşının bunu FTP sunucuna yüklemesi ile birlikte MP3 hızla dünyaya yayıldı ve planlanan her şey alt üst oldu.
Bu gelişmeden sonra CD terk edilmeye başlarken, MP3 çalarlar öne çıktı. Napster, Winamp gibi efsane isimler bu dönemde ortaya çıktı.
Peki MP3 şu an ne durumda? Bugün için YouTube Music, Spotify, Deezer, Apple Music dahil pek çok dijital müzik platformu milyonlarca aboneye sahip ve kullanıcılar aylık minik ücretlerle milyonlarca şarkıya erişebiliyor. Bu nedenle MP3’e olan ilgi oldukça azaldı.