Almanya’nın kentsel gelişim politikasında sadece belirli şehirlerin büyümesine odaklanılmamış. Dolayısıyla hemen hemen her şehri eşit imkânlara sahip olarak dengeli bir şekilde büyümüş. Yani, geniş imkânlara sahip olmanız için sadece belli birkaç şehirde yaşamanız gerekmiyor. Bu sebeple bence Almanya’nın her şehri görülmeye değer. Frankfurt, ülkenin ticaret ve finans merkezi… Turistik açıdan diğer şehirlere göre daha az gezilecek yere sahip olsa da, amacı kaliteli ve şık bir Avrupa şehri görmek olanların beklentilerini fazlasıyla karşılayacaktır.
Şehirler içinde yaşayan insanların tanımladığı ve şekillendirdiği yaşam alanlarıdır. İnsanları çalışkanlık ve disiplinliğiyle tanınan bir ülkenin şehirlerinden de aksi beklenemez. Haliyle Frankfurt gibi metropol bir şehirde bile düzensizlik görmek mümkün değil. Frankfurt bir finans merkezi olmasının yanında oldukça modern bir şehir. Alıştığımız Alman şehirlerinin aksine burada silüete gökdelenler hakim. Main Nehri şehri ikiye bölüyor. Nehir kıyısı buldun hemen çök anlayışı burada da var tabi. Gündüzleri sıcak hava ve güneşin tadını çıkarmak isteyenlerin yoğun ilgisiyle kıpır kıpır olmasının yanında uzun yaz akşamları da saatlerce oturmak oldukça rahatlatıcı. Nehir boyunca gruplarca yapılan aktiviteleri de eklemek lazım. Aktivitelere katılmak kadar izlemekte bir o kadar keyifli.
Frankfurt’un en turistik yeri Römerberg Bölgesi. Tarihi meydana yakın bir noktadaki Frankfurt Tarih Müzesi’ni ziyaret ederek şehrin geçmişi hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Kısaca bahsetmek gerekirse, kurulduğu yıllarda şehirde Römer bölgesindeki gibi yapılar hakimmiş. Ancak, savaşlar ve Endüstri Devrimi gibi önemli olayların etkisiyle şehir bugünkü şeklini almış. Müzenin sergileme yöntemi ve iç mekan tasarımını çok başarılı bulduğumu belirtmeden geçmek istemiyorum. Mekânı gözlemlemek için bile ziyarete değer. Frankfurt Katedrali, Hauptwache ve Alter Opera görülmesi gereken diğer turistik noktalardan.
Avrupa şehirleri baharın gelmesiyle birlikte cıvıl cıvıl olur. Yürüdüğünüz sokağın sonu bir anda planlamadığınız bir etkinliğe açılır. Frankfurt’ta bu konuda bizi şaşırtmıyor, bizim gibi sizde bulduğunuz her kalabalığa dalabilirsiniz. Unutmayın, kalabalığın ortak amacı aynı ortamı paylaşmak, rahat olun.
Frankfurt tam bir alışveriş cenneti. Dünyanın en tanınmış markalarının yan yana mağazalarının yer aldığı Goethestraße, marka meraklılarının mutlaka gitmesi gereken, keyifle gezeceği bir sokak. Ayrıca yüzlerce mağazanın da yer aldığı Zeil Caddesi de her kesimden insana alışveriş imkanı sunuyor. Şahsi görüşüm Goethestraße’ye kesin uğramanız.
İş merkezi olarak öne çıkan bu şehirde, çocuklu ailelerinde vakit geçirebileceği güzel yerler elbette var. Çocuklarınızla birlikte gidiyorsanız mutlaka Palmengarten’a uğrayın. Burası büyük bir alanda kurulmuş kocaman bir botanik bahçesi. Botaniğe ilgi duymuyorsanız bile mutlaka gitmelisiniz. İçerisinde çok sayıda kafe, çocuk oyun alanı da mevcut. Yine de tavsiyem yazın gitmeyi tercih etmeniz.
Güneşten en fazla yararlanabileceğiniz, yaz akşamları havanın geç kararması gibi sebeplerden dolayı bence Nisan-Eylül ayları arası Frankfurt’un ziyaret edilebileceği en uygun aylar. Buraya, Türkiye’den başta Türk Hava Yolları olmak üzere çok sayıda havayolu şirketiyle gelebilirsiniz.