Bundan tam 12 sene önce Colmar’ı hayal ederken, seyahatimin keyifli bir kış gününde Noel’e denk geleceğini bilemezdim. Ama seyahatimi planlarken kendime bu iyiliği yapmayı tabi ki es geçmedim. Uğruna büyük savaşların verildiği, tarih kitaplarından bildiğimiz Alsace Lorraine bölgesinde, kanallarla süslenmiş bu harika Fransız şehri her mevsim farklı güzellik sunuyorsa da soğuk ama güneşli Noel günlerinde ışıl ışıl parlayan sokaklarıyla daha keyifli.
Colmar için Türkiye’den çıkışlı uçuşlarda tercih edilmesi en doğru havalimanı Fransa ve İsviçre’nin ortak kullandığı Basel ve Mulhouse Havalimanı. Bu havalimanında pasaport kontrolünden geçtikten sonra iki ülkenin yolları birbirinden ayrılıyor. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ve size sunacağım en güzel tüyo ise araba kiralama konusu. Şöyle ki; iki ülke için ortak kullanım imkânı sunan bu havalimanında hangi şehrin ismi ile kiralama şirketi ararsanız o ülkenin kanunları geçerli oluyor. Bu doğrultuda; İsviçre’nin tabiatı gereği pahalı bir ülke olmasından ötürü, Fransa ile aynı şartlarla ve aynı yerde bulunan bir aracı, İsviçre neredeyse iki katı daha pahalıya kiralıyor. Eğer gezinizde size kiralık bir aracın eşlik etmesini istiyorsanız, kiralama firmasını Mulhouse Havalimanı olarak aratmanızı tavsiye ederim. Bunun dışında havalimanından transfer için 7-12 Euro aralığında sizi Colmar’a götürecek servislerde mevcut.
Biz araba kiralamayı seçerek, havalimanından 45 dakikalık bir yolculukla Colmar’ın tam da kalbi Küçük Venedik’e (Le Petite Venice) ulaşıyoruz. Bu en popüler konum, aslında yeni şehri eski şehirden ayıran bir sınır noktası gibi. Le Petite Venice’e adım atar atmaz içinde olduğunuz çağdan eski çağlara doğru hızlı bir yolculuk başlıyor. Eski şehre sizi taşıyan köprü üstünde görülen birbirinden renkli evler yüzünüzde tebessüm oluşturuyor.
Köprüdeki evleri izledikten sonra istikametinizi eski şehre çevirdiğinizde artık plan yapmanıza gerek kalmıyor. Rengarenk ve birbirinden şirin evler eşliğinde dört bir yanınızı saran kanallar sizi ortaçağ yolculuğunuzda daha da keyiflendirecek. Noel zamanı olduğundan Colmar’da hemen her yere pazarlar kurulmuş, sıcak şarap, sosisli, bretzel ve meşhur Colmar lezzetleri churros ve tarteflambee kokuları her yeri sarmıştı. Renkli evler, kanallar, ışıl ışıl parlayan sokaklar yemek kokuları… Başka ne istenir ki diye düşünürken hemen sol tarafımda kalan churros dükkanından gelen kokular beni baştan çıkardı.
Hemen alıp yemeğe başladığım churros ile Colmar’ı keşfetmeye, sokaklarında aylak aylak gezmeye devam ediyorum. Her sokağında ayrı sürpriz barındıran ve ne zaman yolunuzu berrak sularıyla bir kanalın keseceğini bilemediğiniz gizemli bir şehir burası. İyi korunmuş mimarı özelliklerdeki yapıları bana çizgi filmlerde izlediğim yenilebilen evleri hatırlattı.
Havanın kararmasıyla birlikte Noel ışıklarıyla süslü Colmar daha da güzel bir hal aldı. Le Petite Venice’ten şehre girilen noktada kurulan pazar ise küçük de olsa içerisindeki Fransız lezzetleri ve ışıklarıyla göz alıcı. Hava serinliği ve sıcak şarap kazanlarından sokaklara yayılan mis kokular, istikametimi damağımı şenlendirecek şaraplara çevirtti. Noel Pazarları’nın değişmez lezzeti sıcak şarap ve sosisli ekmeklerden alıp Colmar sokaklarını keşfetmeye devam ediyorum.
Colmar’da hava erkenden karardı. Artık her yer karanlık. Bütün sokaklar Noel ışıklarıyla Colmar’ın başlattığı gösteriye teslim. Her yer ışıl ışıl… Her evin önünde ayrı renk ayrı bir gösteri var. Sokaklarda yürürken farklı konseptlerle ışıklandırılmış evlerin önünde durup, uzun uzun izlemekten kendinizi alamıyorsunuz. Gece Colmar’a çok yakışıyor. Bu ışık şölenini izlemek için İsviçre ve Almanya’dan da birçok turist şehre akın ediyor ve Colmar, Noel zamanı fazlaca kalabalık oluyor. Bir karede tek başınıza bulunacağınız bir fotoğraf çekilmek neredeyse imkansız, sokaklar her daim dolu restoranlar ise hep çok kalabalık. Siz de şu sıralar bu şehre seyahat planlıyorsanız restoran rezervasyonunuzu mutlaka yaptırın. Aksi halde boş yer bulmak adına aç kalma riski ile karşı karşı kalacağınızı söyleyebilirim.
Işık gösterisi içerisinde ilerlerken uzun zamandır listemde olan Poulaillon Pastanesi’ne doğru ilerliyorum. Şehrin en büyük Noel pazarı da hemen bu pastane civarına kuruluyor. Pastanenin meşhur siyah erik turtasını denemek için hemen sipariş veriyor, akabinde bu nefis tadı damağımda hapsederek kendimi Colmar sokaklarında kaybediyorum.
Colmar, sur içi mantığı ile İstanbul’u andırıyor. Tek farkı ise sahip çıkılmış, her yapısının özenle korunmuş olması. Fotoğraflarını gördüğünüz o küçük köy görüntüsünün dışında esasen kocaman bir şehir var. Colmar’ın yeni şehri de alışveriş ve gastronomi açısından fırsatlar sunuyor. Tabi kanallarla süslü o güzel evleri arkanızda bırakmayı göze alabilirseniz.
Colmarlıların övünç kaynaklarından biri de New York’taki Özgürlük Anıtı’nın mimarlarından Bartholdi’nin Colmarlı olması. Hediyelik eşyalarda ve şehrin birçok yerinde Mimar Frederic Auguste Bartholdi’nin fotoğrafını ve Özgürlük Anıtı eskizlerini görürseniz şaşırmayın. Şimdiden herkese mutlu yıllar…