Özel Küçük Prens Lisesi 2013’te 9 öğrencisi ile başladı, şu anda 289 öğrencisi ile eğitime devam ediyor. Saint Joseph Lisesi Eğitim Vakfı Özel Küçük Prens Okulları Genel Müdürü Mehmet Özdeniz, velilerin okulla işbirliği içinde olması gerektiğini söyleyerek, “Veliler, okulla birlikte hareket ederek öğrenciyi belli bir noktaya getirmeliler. Velinin anne-baba rolünü çok iyi benimseyip, çocuğun sorunlarını paylaşmaktan kaçmayıp, okul idaresiyle iş birliğine gitmesi gerekiyor”diyor. Özdeniz ile eğitimi konuştuk:
– Küçük Prens okullarını niye kurmaya ihtiyaç duydunuz?
SAJEV 1992’de lisemize destek olmak amacıyla kuruldu. Vakfın ilk sosyal tesisleri Saint Joseph Lisesi’nin yanında açıldı. Ancak, eğitim sistemindeki değişiklikler sonucu yabancı okulların ortaokulları kapandı. Saint Joseph Lisesi’nin de alt sınıflardan Fransızca öğrenip gelen öğrenciye ihtiyacı vardı. Anaokulu ile başladık, sonra tüm kademelerde okul açtık. Sancaktepe’de ki kampüsümüzde tüm kurumlarımız var. Ortaokulumuz 26 yıldır faaliyette.
– Fransızca eğitime ilgi var mı?
Türkiye’de bizimle birlikte Fransızca eğitim veren 13 okul var. Bunlar Fransız standartlarında eğitim verdiği kabul edilen okullar. Bu okullardan mezun olmuş anneler; babalar ve aile büyükleri, çocuklarının torunlarının yine Fransızca üzerinden bir eğitim almasını tercih ediyorlar. O nedenle ilgi var.
– Neden Fransızca bu kadar etkili?
Fransızca romantik, şiirsel bir lisan. Hikaye, roman Fransızca okununca daha güzel anlaşılıyor. Geçmişte yabancı dile bakış bugünkü gibi değildi. Yabancı dil her şeydi. Bugün yabancı dilin ileri sınıflarda sonradan da öğretilebileceği düşünülüyor. Ama eskiden hep ilkokuldan ortaokuldan gelerek yabancı dil öğrenildiği için büyükler, hep çocuklarına bu yoldan giderek Fransızca öğretmenin en doğru olduğunu düşünüyorlar. Biz de bu kanıdayız. Çünkü beş yılda Fransızca gibi zor bir lisanı lise seviyesinde bir yıla sığdırarak öğretmek zor. Akıcı bir Fransızca için küçük yaşta öğrenilmesi şart. Biz o desteği sağlamış oluyoruz.
– Fransızca bilen öğretmen bulmakta zorlanmıyor musunuz?
Her alanda Türkçe’de, yabancı dilde de okuttuğumuz dersler için öğretmen yetiştirmeliyiz. Öğretmenlerimizin kendilerini geliştirmesi şart. Üniversiteden mezun olduktan sonra alınmış iki- üç eğitimle 15 yılını geçirebilen bir öğretmenle bu eğitim standartlarında belli bir ilerleme sağlamak çok zor. MEB’in bu yönde başlattığı çok güzel çalışmaları var. Biz öğretmenlerimize kendimiz eğitim veriyoruz. Eğitimcilerimize yöneticilik ve mesleki eğitimlerini hem yurtiçi hem de yurtdışında veriyoruz. Okulumuzda görev alan öğretmenlerimizin yüzde 18’i yabancı.
VELİLER DAHA SORGULAYICI OLMALI
Eğitimde en önemli şey veli-okul yönetimi ve idarecinin iş birliğidir. Bazı veliler okulla iletişim kurmak yerine sorunlarını kendi aralarında konuşmayı tercih ediyorlar. Son yıllarda teknolojinin gelişimi ile beraberinde gelen başlıca problemlerden biri de bilgi akışının hızlı ancak son derece kontrolsüz olmasıdır. Sosyal medya uygulamalarını yoğun bir şekilde kullanan bazı veliler bilginin doğruluğunu teyit etmeden, kendi aralarında tartışarak ya da çözümlemeye çalışarak istemeden sorunun daha da büyümesine sebep olabiliyorlar. Maalesef çocuğunun eve gelip söylediğini sorgulamıyor, okuldan bilgi almıyorlar. Olmayan bir problem büyüyor. Bunların yapılmaması lazım. Veli bir şeyden şüphelendi mi hemen okulu aramalı. Okulla birlikte hareket ederek öğrenciyi belli bir noktaya getirmeliler. Bir telefon konuşmasıyla konu halledilebilecek iken problem neredeyse halledilemez hale geliyor. Velinin anne-baba rolünü çok iyi benimseyip, çocuğun sorunlarını paylaşmaktan kaçmayıp, okul idaresiyle iş birliğine gitmesi gerekiyor. Biz eğitim dünyasında Küçük Prens okulları olarak çok yeniyiz, ama süratle ilerliyoruz. Gerek Sancaktepe’de gerek İstanbul’da herkesle yakınlaşmaya, yardımlaşmaya, elimizdeki imkanları bölüşmeye çalışıyoruz. Sadece kendi kabuğumuza çekilip işler yapmamalıyız. Çocukların toplumla entegrasyonu da kaybedilmemeli. Toplumla birleşik çocuklar yetiştirmeye çalışıyoruz.
ÇOCUĞU HER YÖNÜYLE TEŞVİK ETMELİ
Yıllarca SAJEV’de çalıştım. 1.5 yıldır Küçük Prens Okulları’ndayım. Eğitimci değilim, ama özel sektörde yıllarca profesyonellerin eğitimiyle uğraştım. 46 yıl bankacılık içinde eğitim dahil uğraşmadığım hiçbir konu kalmadı. Burada küçük çocuklarla olmak, onların performansını yükseltmeye çalışmak çok daha farklı. Bu alanı çok sevdim, teşvik edici yönleri çok fazla. Türkiye’de maalesef çocuk belli bir yarışın içine girmek zorunda. Biz her ne kadar öğrenciye esas olarak düşünmeyi, düşündükten sonra yapmayı öğretmeye çalışsak da ezbere dayalı bir yön var. Onları ezberden uzaklaştırmaya çalışıyoruz, ancak girdikleri sınavlar öyle bir yönün kazanılmasını da gerektiriyor. Bu biraz biraz değişmeye başladı. Öğrencimize ilk aşamada düşünmeyi, okumayı, yazmayı öğretmeye çalışıyoruz. Okuma ve yazma kabiliyetini geliştirmeden istediğiniz kadar teknoloji kullanın çocuğun kendini ileri götürme şansı yok. Kitap okuma, kompozisyon yazma önemli. Çocuğu her yönüyle teşvik etmeli. Her şey sadece liseye ya da üniversiteye girişten ibaret. Bir yerlere gelmek mümkün. Ancak iş ayakların üzerinde durmaya gelince atılacak adımda mutlaka kişisel kazanımlar çok önemli rol oynuyor.
OKULLAR İYİ İNCELENMELİ
Okulların kurumsal yapıya sahip olmaları şart. Veli, okulların öğrenciyi bir üst öğrenim kurumuna hazırladığı prensibiyle hareket etmemeli; Çocuğuna ilerde ne vermek istiyorsa, onları düşünerek okul tercihini yapmalı. Okulu inceleyip, görmeli. Spor, tiyatro salonuna bakmalı. Aktiviteleri, kulüpleri araştırmalı. Fizik, kimya matematik, bilgisayar laboratuvarlarını gezmeli. Öğretmenlerle mümkün olduğu kadar temas kurmalı. Öğretmenin yerleşmiş görüşü ne ise çocuk ondan daha fazlasını alamaz. Velilere önerim şu: Çocuğunuza mutlaka bir kıta Avrupası lisanı öğretin. Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce olabilir. Çünkü bir tek İngilizce ile yola devam etmeye bence imkan yok. Her ülkenin kendine göre koşulları var. İngilizce her tarafta yaşayan, öğrencinin mutlaka öğreneceği bir lisan. Avrupa yolcusu bir öğrenci Fransızca ve İngilizceyi bilerek yola çıkıp, hayata atılırsa çok daha farklı bir yere gider diye düşünüyorum.
KİMDİR?
Atıf Mehmet Özdeniz 1968’de İstanbul Saint-Joseph Lisesi, 1973’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1969–1980 yılları arası Akbank, 1980 – 1982 arası İstanbul Bankası, 1982–2000 arası da Türk Ekonomi Bankası ve iştiraklerinde yönetici ve yönetim kurulu üyesipozisyonlarında çalıştıktan sonra 2000–2009 arası Oyak Bank ve ING Bank’ta sırasıyla ve eş zamanlı olarak genel müdür, yönetim kurulu üyeliği, kredi komitesi risk komitesi başkanlıkları görevlerinde bulundu. 2009–2015 arası Oyak Anker Bank Almanya’nın gözetim kurulu başkanlığını yürüttü. 2013–2016 arası Elginkan Holding’de yönetim kurulu danışmanlığı yaptı. 2009– 2018 yılları arasında birçok projede serbest danışmanlık hizmeti verdi. Şubat 2018’den bu yana Saint Joseph Lisesi Eğitim Vakfı Özel Küçük Prens Okulları’nda kurucu temsilcisi ve genel müdürü olarak çalışıyor. Halen İstanbul Limanı Propeller Club Yönetim Kurulu üyeliğinin yanı sıra, Türkiye’de İngiliz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Denetçiliğini, Saint – Joseph Lisesi Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti Üyeliği görevlerini de devam ettiriyor. Hassas terazi ve hisse senedi tahvil koleksiyonu yapıyor. Evli, bir çocuğu ve 2 torunu var. Fransızca ve İngilizce biliyor.