Bildirgede, yurtiçi ve dışında 64 bilim insanı ile alandaki pek çok öğretmenin tecrübelerini paylaştığı etkinliğe, farklı üniversitelerde eğitim gören okul öncesi öğretmen adayları, alanda çalışan okul öncesi öğretmenleri ve farklı üniversitelerde görev yapan akademisyenlerden oluşan 150 kişinin katıldığı bildirildi.
Geçmişten bugüne çocukluk kavramı ve çocuğa atfedilen anlam üzerinde durulan bildirgede, insanlığın var oluşundan bugüne, toplumlarda çocuğun algılanışı, zamanla bu bakış açısında ortaya çıkan değişimin açıklandığı aktarıldı. Avcılık toplayıcılık, tarım, sanayi ve bugün teknoloji, bilgi toplumlarında toplumsal değişimin çocuk üzerindeki etkilerinin irdelendiği bildirgede, şu ifadelere yer verildi:
“Özellikle dijitalleşmenin çocuk ve çocukluk kavramları üzerinde oluşturduğu olumlu, olumsuz etkilere dikkat çekilmiştir. Bunlara ek olarak, toplumsal değişimin okullarda ortaya çıkardığı farklılaşmalar örneklendirilmiştir. Tüm konuşmacıların yaptıkları paylaşımlarda ortak nokta çocuk ve çocuğun üstün yararı olmuştur. Çocuğun bütüncül gelişimi, çocuğa duyarlı bir ortam ve yaklaşım öne çıkarılarak, öğretmen-aile-çocuk üçgeninde kaliteyi inşa etmenin gereğine dikkat çekilmiştir. Tüm çocukların haklarının önceliğe alınarak, sürdürülebilir kalkınmada nitelikli ve ulaşılabilir erken eğitimin ne derece önemli olduğunun üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda, okul öncesi eğitim programında gelişimsel uygulamaların dikkate alınması, çocuk merkezli çalışmalara ve evde etki gücü yüksek çocuk merkezli eğitimlere yer verilerek ailelerin güçlendirilmesi konularında öğretmenlerin kendilerini geliştirmesi gerektiği ortaya çıkmıştır.”
Özgür bir eğitim ortamının, psikolojik güvenliğin, merak ve hayal gücüne verilen değerin yanında yaşam becerilerinin desteklenmesinin, ekolojik okur yazarlığın artmasının önemli olduğu ve bu yönde öğretmenlere büyük görevler düştüğü belirtilen bildirgede, tüm bunların başarılabilmesinde anahtar role sahip öğretmenlerin desteklenmesinin hayati önem taşıdığı ifade edildi.
ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN ERKEN FARK EDİLMESİ ÖNEMLİ
Sonuç bildirgesinde, etkinliğin en önemli konu başlıklarından birinin ‘kırılgan gruplar’ konusunda özel eğitime ihtiyaç duyan çocukların kapsayıcı eğitim temelinde desteklenmesinin yanı sıra salgın sürecinde çocukların öğrenme kayıplarıyla beraber yaşanan olumsuzlukların ve eğitimde fırsat eşitsizliğinin artması olduğu bildirildi. Bildirgeye, şöyle devam edildi:
“Kırılgan grupların (özel gereksinimleri olan çocuklar, geçici koruma statüsündeki çocuklar, çocuk işçiler, mevsimlik gezici tarım işçisi çocuklar, kırsal alandaki çocuklar, Roman çocuklar, suça sürüklenen çocuklar, ceza infaz kurumlarında anneleriyle kalan çocuklar, ana dili Türkçe olmayan çocuklar) desteklenmesi için Türkiye’de erken dönemde kapsayıcı eğitim kavramının daha doğru anlaşılması ve uygulanmasının zorunluluk olduğu açıklanmıştır. Ayrıca üstün yetenekli çocukların erken fark edilmesi ve tanılanmasına gereken önemin verilmesinin altı çizilerek, erken tanılamada bu çocukların özelliklerinin neler olduğu, uygun çevrenin ve programların, ailenin, öğretmenin yapması gerekenlere değinilmiştir.”
Bildirgede ayrıca etkinlikte, erken çocuklukta sanat ve çocuk ilişkisinin öneminin yanında tiyatro oyunları ve çocuğa uygun içerikler hakkında bilgiler verildiği belirtildi.
Estetik alan gelişiminde sanat ve sanat çalışmalarının etkisinin, duyusal gelişimin sanat ile ilişkisinin vurgulandığı aktarılan bildirgede, şunları kaydedildi: “Ayrıca değerler insan hakları, çocuk hakları, demokrasi, özgürlük, eşitlik, çevre bilinci ve duyarlığı, bilim, adalet, emek, sanat ve barış değerleri tiyatro ilişkisi ile vurgulanmıştır. Erken çocukluğun beyin gelişimi açısından en önemli dönem olduğu, bilimsel temelleriyle gözler önüne serilmiştir. Beyinle ilgili klasik görüşlerin güncel çalışmalarla değiştiği, nöroplastisitenin tanımı yapılarak beynin çevresel uyaranlarla ilişkisi açıklanmıştır. Etkinliğin öne çıkan ve çok sayıda konuşmacının üzerinde durduğu ortak noktalardan bir diğeri, dijital çağ ve bu çağın çocuklar üzerindeki etkilerine ilişkin paylaşımlar olmuştur. Yaşanan hızlı değişimlerin çocuk ve aileyi değiştirdiği, çocukların doğa ile daha az iletişim kurmalarına neden olduğu, gerçek dünya ile dijital dünya arasında nasıl bir uyum sağlanması gerektiği anlatılmıştır. Yine bir diğer ve çok önemli noktalardan birinin öğretmen adayı, öğretmen, akademisyenlerin bir araya getirilmesinin, sivil toplum kuruluşları ve topluma hizmet uygulamalarının erken çocukluk eğitiminin desteklenmesinde son derece hayati olduğu vurgulanmıştır. Öğretmenler, öğretmen adayları ve akademisyenlerin topluma hizmet kapsamında gerçekleştirdikleri gönüllü projelerin etkisi bir kez daha ortaya çıkmıştır.”