COVID-19’un ilginç sonuçlarından biri denizlerin yeniden keşfi oldu. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yeni trend herkesin kendi teknesinin kaptanı olması. Çünkü deniz bağımsızlık demek, doğal bir izolasyon demek. Bir kez iskeleden ayrılınca insan kendini ev içinde ama sonsuz ufuklarla baş başa buluveriyor. Maskesiz, özgür bir tatil. Haftalarca ya da aylarca eğitim aldıktan sonra iskeleden kendi başına ayrılmak… Tuhaf bir duygu. İnsan biraz korkuyor da… Öyle ya, bir fırtına patlasa veya motor bozuluverse… Bir arabayla kara tatili yapıyor olsanız, arabayı kenara çeker, bir otobüse binip yolculuğa devam edebilirsiniz. Ama denizin ortasında kenara park edemezsiniz ki.
Dümenin başına geçmeden…
İlk deniz tatiline tecrübeli bir denizcinin gözetiminde çıkmak ve eğitime biraz daha devam etmek bir yöntem olabilir. Ama şu bir gerçek ki denize düşmeden yüzme öğrenilmez. Yani ne kadar temkinli olursak olalım, kendi ekibimizle dümenin başına geçmeden bu serüvenin inceliklerini kavramak mümkün değil.
İşte bazı sorularınıza pratik yanıtlar
Fırtına patlar mı?
Uluslararası meteoroloji sitelerini saat saat takip edip hava tahminlerini alırız. Saatli Maarif Takvimi’ne bakarız, 29 Haziran Yaprak Fırtınası, 30 Temmuz Kızıl Erik Fırtınası… Her yıl neredeyse hiç şaşmaz, denizde insanı perişan eder.
Rüzgâr çıktı, zincir tarar mı?
Demirlerken çapanın dibe saplanmış olup olmadığını mutlaka test ediyor, kitaba göre 10-15 metre fazla zincir döşüyoruz.
Tekne çok sallanıyor…
Kahveyi-çayı cam bardakta içmemeye alışıyoruz. Cam bardak kırılırsa minik camları temizlemek küçük bir felakettir.
Yanaşabilir miyim?
Yeni denize açılanlar iskeleye yanaşmaktan çekinirler. “Ya yandaki tekneye çarparsam?” Oysa yanaşacağınız iskelelerin tümünde deneyimsiz denizcilere yardım edecek görevli bulunur. Kazara kimse olmasa, yan teknedeki denizci yardım eder. Denizde yardımlaşmak kuraldır.
Deniz tutarsa…
Eyvah, bulantı başladı! Kamaraya asla inmiyoruz. Dümen tutmaktan daha iyi bir bulantı ilacı yoktur…
Güvenli bölgede kalın
Belki deniz yaşamına özel riskleri ve bilinmeyenleri tam olarak denetleyemeyebiliriz. Ama ilk denizcilik deneyimlerimizi Göcek, Hisarönü gibi güvenli bölgelerde yaşayabiliriz. Tabii bu güvenli güzel körfezlerin de derdi olabiliyor. Mesela kalabalık…
Peki mavi yolculuk için hangi bölgeyi, hangi körfezi seçmeli? İşte size 5 öneri…
Yeni denizcilerinpopüler cenneti
Fethiye – Göcek
Dünyada benzeri az bulunabilecek Göcek, sert havalarda bile yüksek dalga yapmayan göl gibi kapalı bir körfez. Yelken ve manevralarda ustalaşmak için mükemmel. Fırtına çıksa bile sakin kalacak 30’a yakın küçük koy var. Göbün, Küçük Sarsala, Tersane, Manastır, Bedri Rahmi koyları ve Boynuzbükü’nde lezzetli restoranlar var. Günde üç öğün teknede sofra kurup kaldırmak şart değil. Ayrıca bu tesislerde iskeleye yanaşırken her zaman yardım alabilirsiniz. Hafif havalarda kolayca Fethiye Körfezi’ne açılıp yelken eğitimi yapmak mümkün. Ancak özellikle bir koya bağlanıp aylarca denizde yaşayanlar nedeniyleyazın tüm Göcek’te muazzam bir yoğunluk oluyor.
Sakin ve kocaman bir körfez
Hisarönü
“Sakin” derken havayı kastediyorum. Hem de yaz ortasında Fethiye ve Göcek’e göre daha serin olur. Bunaltıcı sıcaklar azdır. Datça, Selimiye ve Bozburun’da her türlü market ve lojistik imkân var. Bu avantajların yanı sıra öyle güzel bir doğası var ki son yıllarda temmuz-ağustos aylarında 2 bin tekne bu körfezde toplanmaya başladı. Dirsekbükü, Adaboğazı gibi popüler demirleme mevkilerinde 10 metre arayla teknelerin bağlandığı günler çok. Issız koylardaki restoranlara bazen 2-3 gün önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Körfezde yoğunluk çok artarsa Datça kıyılarına yönelmek gerekiyor. Bazı koylarda belki gece biraz tekne sallanır ama sükûnet ve temiz deniz garantidir. Bir gece güzel bir restorana çıkıp leziz yemekler arzu ederseniz de en iyi adres Söğüt’tür. Bu koydaki Denizkızı ve Octopus restoranları Ege’de yıllardır ilk 10 içindedir.
Deneyim kazanmak için ideal
Gökova
Bir zorluğu var. Bodrum’dan çıkınca asıl güzel bölgesi olan Bördübet-Karacasöğüt arasındaki koylara ulaşmak için 4-5 saat yol yapmak gerekiyor. Hem de açık denizde. Özellikle de çoğunlukla rüzgârın karşıdan geldiği dönüş yolu zorludur. Bu nedenle bu körfezde mavi yolculuk biraz deneyim istiyor. Ama sessiz, ıssız, yemyeşil bir doğayla baş başa kalmak için herhalde seçilebilecek en iyi rotadır. Çatı, Yediadalar, Tuzla, Longöz, İngiliz Limanı gibi efsane koyları vardır. Bu koyların pek çoğunda kıyıya yanaştığınızda çam ağaçlarının dalları teknenize gölge yapar. Sedir Adası antik limanında tarihin fısıltıları eşliğinde dolunayın keyfi dünyada pek az yerde yaşanabilir.
Güneş ülkesi Likya’nın keşfi
Kaş-Kekova
İşte bu gezi için biraz deneyimli olmak şart. Çünkü bu rota için genellikle Fethiye-Göcek’ten hareket edilir ve Yediburunlar-Patara geçişi gerçekten zorludur. Ancak, Kekova’ya bir kez varınca Batık Kent, Üçağız, Aperlai, Kaleköy gibi muhteşem bir tarihi mirası avcunuzun içine alabilirsiniz. Ayrıca yol üstünde Ölüdeniz yakınındaki Gemile Adası da görkemli bir tarih hazinesidir. Gidiş-dönüşte Kaş ve Kalkan limanlarından birinde mola vermek de 1 haftalık bir deniz gezisinin atmosferini değiştirmek açısından hoş olabilir. Bu rotada diğer belirleyici faktör de sıcaklık. Eğer aşırı sıcak bunaltıcı geliyorsa haziran ve eylül ayları tercih edilebilir.
Kısa gezilerin en iyi adresi
Marmaris
Marmaris Körfezi’nin çoğunlukla batı yakasında gidiş-dönüş kıyı seyri yapılır. Bu yolda limandan en uç noktadaki Bozukkale’ye (Loryma) mesafe 30 deniz mili, yani 4-5 saatlik bir yol. Dolayısıyla çok rahatlıkla 3-4 günlük kısa bir mavi yolculuk yapılabilir. Bu parkurda Kadırga, Arap Adası, Gebekse gibi inanılmaz güzellikte deniz molası koyları var. Çiftlik, Serçe ve Bozukkale’de de makul rakamlarla hizmet veren restoranlar… Neredeyse tamamının önünde güzel iskeleler var. Çalışanlar deneyimsiz denizcilere yardımcı olur. Hem pratik yapmak hem de 1 haftalık sakin bir yolculuk için ideal. Yalnız denize çıkarken rüzgâr yönüne bakın. Lodos eserse bu kıyıdaki koyların hemen tümü dalga alır, tekne beşik gibi sallanır.