Doç. Dr. Kaasım Fatih Yavuz, pandemi döneminde çocukların evde teknoloji ürünleriyle geçirdikleri vaktin uzamasının oldukça doğal ve normal bir durum olduğunu söyleyen Yavuz, “Fakat elbette, burada teknoloji ürünleri ile olan ilişkinin biçimi ve niteliği belirleyici bir unsur olacaktır. Burayı biraz daha açacak olursak, çocukların teknolojiyle ve teknoloji ürünleri ile ilişkisinin hangi amaçla, ne şekilde, kimlerle, ne sıklıkta ve ne kadar süreyle olduğu önemlidir. Örneğin, can sıkıntısı, kaygı, korku, çaresizlik vb. hislerden kurtulmak için oynanan bilgisayar oyunu ile, heyecanlı ve eğlenceli vakit geçirmek için oynanan oyun arasındaki etkilerde elbette kısa ve uzun vadede farklılık olacaktır. Hem çocukların ve hem de erişkinlerin bu olumsuz içsel deneyimlerle başa çıkmayı öğrenmeleri önemlidir. Çünkü olumsuz hislerden kurtulmak ya da kaçmak için yapılan her şeyin rahatlatıcı etkisi, oyun ekranının kapatılması kadar kısa sürecektir.” diye konuştu.
“Oyunlara fazla vakit harcamak diğer alanlarda işlerin pek de yolunda gitmediğinin göstergesi olabilir”
Oyunların belirli bir kontrol süreci içerisinde oynatılması gerektiğine dikkati çeken Yavuz, şunları söyledi:
“Tüm bunların yanı sıra, oyunların çocukların yaşlarına ve gelişim düzeylerine uygun seçilmesi, belirli bir zaman diliminde belirli bir süre sınırı içinde kullanılması ve mutlaka belirli sürelerle de olsa çocuklar oyun oynarken ebeveynlerin de onlara eşlik etmesi, teknolojinin bilinçli ve güvenli kullanılması açısından oldukça etkili olacaktır. Eğer bu koşullar sağlanırsa, oyunlar ebeveynlerin çocukları ile ilişkisinde günümüzde oldukça popüler olan ‘kaliteli vakit geçirme’ amacına dahi katkı sağlayacaktır.
Örneğin, oyun içerisinde zorlu bir durum karşısında ebeveyni ile takım olan bir çocuğun, o süre boyunca destek almak, paylaşmak, eğlenmek, beraber olmak gibi birçok değerli tecrübeyi de deneyimlemesi mümkün olabilir. Yine de özellikle ebeveynler için şunu tekrar vurgulamakta fayda olacaktır: Çocukların bilgisayar oyunlarına uzun süreler vakit harcaması, kendilerine olumlu tecrübeler yaşatacak diğer alanlarda işlerin pek de yolunda gitmediğinin göstergesi olabilir. Dolayısıyla meseleye sadece bilgisayar oyununun aşırı oynanması olarak bakmak, problemin yalnızca yarısını teşhis etmek olacaktır.”
“Video kaydına alınan saldırgan bir modeli izleyen çocukların bu davranışı benimsedikleri gözlemlenmiştir”
Şiddetin de tıpkı diğer davranışlar gibi öğrenilen bir davranış olduğunu belirten Yavuz, “Sosyal öğrenme teorisinin başlıca kavramlardan biri model alarak öğrenmedir. Bu da kişinin diğerlerinin davranışlarından gözlem yaparak öğrenmesi demektir. Kuramın geliştiricisi Albert Bandura meşhur Bobo Doll deneyi ile saldırganlığın sosyal öğrenmeyle ilgili olduğuna dair kanıtlar bulmuştur. Bu deneyde, video kaydına alınan saldırgan bir modeli izleyen çocukların bu davranışı benimsedikleri ve taklit ettikleri, saldırgan modele maruz kalmayan çocukların ise daha az saldırgan davranışlar sergiledikleri gözlemlenmiştir.” diye konuştu.
Oyun ve televizyonlardaki şiddetin olumsuz etkileri var
Saldırganlığın gözleme dayalı olarak öğrenilmesinin ardından araştırmacıların çalışmalarını şiddet içerikli televizyon ve video oyunlarına da yönlendirdiklerini anlatan Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Video oyunları yansıttıkları gerçekçi simülasyonlar ile özellikle çocuk ve ergenler arasında kullanım bakımından ilk sıralarda yer almaktadır. Bu gerçekçi simülasyonlar şiddet gibi ahlaki kurallara aykırı temaları da barındırdığından insanlar üzerinde olumsuz etki yaratıp yaratmayacağı sorularına daha fazla yoğunlaşılmıştır. Medya-şiddet ilişkisini inceleyen 51 bin katılımcı ile gerçekleştirilen 280 çalışmanın analizini yapan bir çalışma göstermiştir ki; şiddet içerikli programlara gerek televizyondaki gibi pasif tüketici olarak, gerek video oyunları gibi aktif tüketici olarak maruz kalmanın artmasının çocuklarda ve gençlerde saldırganlık, içe kapanma, dış dünyaya karşı düşmanca hisler besleme gibi geniş bir yelpazeye yayılan olumsuz etkilere sebep olabilmektedir. Çeşitli ülkelerde yapılan benzer çalışmalar da sonuçlardaki tutarlılığı göstermiştir.”
Bununla yanında suç içerikli oyunlar oynamanın bir kişide tek başına şiddet ve suç eğilimli davranışlar ortaya çıkaramayacağını vurgulayan Yavuz, “Bu aşamada asıl koruyucu ve belirleyici olan; çocuğun bu oyunlar dışında sağlıklı sosyal ilişkilere sahip olması, spor, sanat, hobi vb. başka ilgi alanlarının da bulunmasıdır. Bu yelpazede bir yaşam tarzı bulunan bir çocuk üzerinde suç ve şiddet içerikli oyunların belirgin bir etkisinin bulunması oldukça güçtür.” dedi.