Bu sene de pandeminin etkisiyle tek maçlı eliminasyonun gelmesi kupaya ekstra bir aroma kattı. Pandemi bitince de bu tek maçlı eliminasyon düzeni kalsa keşke.
Hatta bir de son 32 turunda büyükleri seri başı potasına koyarak kayıran kura düzeneği kaldırılırsa, kupanın heyecanının o 90’lardaki haline dönme şansı bile var bence. Tüm kulüplerin kupayı daha fazla önemsediğini seçtikleri 11’lerden de, sahadaki davranışlarından da hissediyorsunuz zaten. Bunun sanırım iki temel nedeni var: Birincisi, önümüzdeki sezon Avrupa’da 3 kupalı düzene geçiliyor ve Avrupa Ligi’ne tek biletimiz var maalesef. O bileti almanın yolu da Türkiye Kupası’ndan geçiyor. Kulüplerin daha ciddi olmalarının ikinci büyük nedeni de kupa yolunun kısalığı. Bugün turnuvada devam edenlerin kupayı kazanmak için sadece 3 maç var önlerinde. Üç maç karşılığı bir Avrupa Ligi bileti de hem maddi, hem manevi olarak güçlü bir ödül.
KASIMPAŞA ŞANSSIZDI
O ödülün cazibesinden olsa gerek, dün Kasımpaşa ideal 11’iyle sahadaydı. Yeni stoper Luckassen’in de katılımıyla daha derli topu bir takım vardı sahada.
Doğrusu tur biletini kapabilecek aksiyonları da ürettiler ama son vuruşlarda şanssızdılar. Fenerbahçe’yse as/yedek karması bir 11’le sahadaydı ve eklektik bir görüntü verdiler. Hodzic’in ikinci-üçüncü bölge geçişinde üstlendiği bağlantı görevini Fenerbahçe’de yapabilen yoktu. Takım sıkça beşerli iki gruba bölünmüş göründü ve oyuna girene kadar Ozan’ı aradı gözler. Ama bu sezon defalarca olduğu gibi Fenerbahçe yine üstün oynamadığı bir maçı, bir duran topla aldı götürdü evine. Sezonun başında iyi işleyen Caner-Samatta bağlantısı, kaldığı yerden devam etti dün gece. Ve bu tek gol, tur biletine yetti Fenerbahçe için.